Somut olayda, dairemizin 2020/584 esas ve 2021/2146 karar sayılı kararıyla "davanın, takibin kesinleşmesinden önceki dönemde yapılan ödeme iddiasına mı, yoksa takibin kesinleşmesinden sonra yapılan ödeme iddiasına mı ilişkin olduğunun davacıya açıklattırılmasının" gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin önceki 2019/772- 368 esas ve karar sayılı ilamının kaldırılmasına karar verildiği, kararın kaldırılmasından sonra, davacı vekili tarafından mahkemeye verilen 21/02/2022 tarihli dilekçede, ödemelerin takipten önce yapıldığının belirtildiği, bu durumda ödeme iddiasının borca itiraz olarak ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde icra dairesine bildirilmesinin gerektiği, icra mahkemesine bildirilen ödeme iddiasının (borca itirazın) hüküm ve sonuç doğurmayacağı, davacı vekili tarafından verilen istinaf dilekçesinde Adana 3....
Davacı alacaklı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrarla, davalı borçlunun dosyaya sunduğu 27.08.2021 tarihli dilekçede ödeme planına ilişkin beyanda bulunup borca itiraz etmediğini, dilekçenin beyan dilekçesi olup borca itiraz dilekçesi niteliğinde olmadığını, dilekçede takip konusu alacağa itiraz ediyorum denmesine rağmen borçlunun borcu olmadığını söylemediğini, bu dilekçenin borca itiraz olarak kabul edilip takibin durdurulmasına karar verilmesinin yerinde olmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Karşıyaka 1....
İtiraz dilekçesinde Nevşehir İkinci İcra Müdürlüğünün takip dosya numarasının 2004/755 E. sayısı belirtilerek ve doğru biçimde gösterilmiştir. İcra dosyasında takibin tarafları bellidir. Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte borca itiraz llK.nun 169 ve sonraki maddelerine göre yapılıp incelenir. Açıklanan bu niteliği itibari ile itiraz, HUMK.nun 178. maddesinde yazılı dava niteliğini taşımaz. Bu nedenle itiraz dilekçesinde HUMK.nun 179. maddesinde öngörülen koşulların bulunması zorunlu değildir. Bir başka deyişle itirazın incelenmesinde dava prosedürü uygulanmaz. Mahkemece, icra dosyasındaki gerçek alacaklıya tebligat yapılarak başvurunun incelenip sonuçlandırılması gerekir. Aksinin kabulü, itiraz süresi geçeceğinden hak kaybına sebep olur. O halde, işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Eldeki davada, davacı borçlu İİK'nın 33. maddesi kapsamında itfa itirazı ile icra mahkemesine başvurduğu halde mahkemece başvurunun takibin kesinleşmesinden sonraki döneme yönelik bir itfa şikayeti gibi değerlendirilerek yukarıda belirtilen yasal düzenlemeye aykırı olarak başka bir şeye karar verilmek sureti ile takip sonrası, hacizli malın başka dosyadan satılması nedeniyle dosyaya giren para ile dosyanın infaz edildiği gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmesi yerinde değildir....
İcra dosyasının incelenmesinde; icra takibine konu bireysel kredi sözleşmesinin borçlusunun, takip borçlularının murisi olduğu ve takibin borçlular hakkında mirasçı sıfatı ile yapıldığı, borçluların ise, icra mahkemesine başvurularında; mirası reddettiklerinden murisin borcundan sorumlu olmadıklarını, bir diğer ifade ile mirasın reddi kararı nedeniyle borçlu olmadıklarını ileri sürerek takip iptalini talep ettikleri anlaşılmaktadır. Hukuk Genel Kurulu’nun, 19.11.2014 tarih ve 2013/12-2240 Esas 2014/929 Karar sayılı ilamında; borçluların mirası reddetmeleri nedeniyle borçlu olmadıklarına yönelik iddialarının borca itiraz niteliğinde olup, ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süre içerisinde yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Dairemizce de, anılan karar doğrultusunda içtihat değişikliğine gidilerek, Hukuk Genel Kurulu’nca kabul edilen ilke benimsenmiştir. “İmzaya itiraz dışındaki diğer bütün itirazlara borca itiraz denir....
İİK'nın 71. maddesi gereğince borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir. Davacının başvurusu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede İİK'nın 71. maddesine göre borcun ödendiği iddiasına ilişkin olup, süreye tabi değildir. Bu durumda mahkemece birleşen davada işin esasına girilerek ödeme belgesindeki imzanın aidiyeti hususunda alınan bilirkişi raporuna davalı yanın itirazlarının değerlendirilmesi, bilirkişi raporuna yapılan savunma dikkate alınarak birleşen davada dayanılan ödeme belgesinin başka bir evrakın imzalı kısmı kesilmek suretiyle oluşturulup oluşturulmadığının bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle değerlendirilmesi gerektiği açıktır....
Davacı borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvurusu, İİK'nın 71. maddesine dayalı takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin zamanaşımı şikayetidir. Takibe dayanak alacak genel kredi sözleşmesine dayalı olduğundan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tâbidir. Yukarıda belirtildiği üzere, alacaklı tarafından 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan zamanaşımını kesecek nitelikte icrai işlemler yapıldığı, takibin kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık süre içinde alacaklı tarafından haciz talep edildiğinden davacı borçluya yenileme emrinin tebliğine gerek olmadığı anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine dair verilen karar usul ve yasaya uygundur. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan davacı borçlunun istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
İcra Müdürlüğünün 2008/ 24863 Esas sayılı dosyası ile 19.12.2008 tarihli takip talebi ile takibin başladığı , borçlu davacıya ödeme emrinin 29.07.2010 tarihinde tebliğ edildiği takibin kesinleştiği, Sultanbeyli 1.İcra Müdürlüğünün kapatılması üzerine 2008/24863 Esas sayılı dosya ile, takibe İstanbul Anadolu 21.İcra Müdürlüğünün 2013/1962 Esas sayılı dosyası ile devam edildiği , dosyanın yenilenmesi talebi ile İstanbul Anadolu 21. İcra Müdürlüğünün 2019/6130 Esas sayılı dosyası ile işlem gördüğü anlaşılmıştır. İİK'nun 71/2. maddesinde "borçlu takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa aynı Kanun'un 33/a maddesi hükmü kıyasen uygulanır" hükmü yer almakta, İİK'nun 33/a-1. maddesinde ise "ilamın zamanaşımına uğradığı veya zamanaşımının kesildiği veya tatile uğradığı iddiaları icra mahkemesi tarafından resmi vesikalara müsteniden incelenerek icranın geri bırakılmasına veya devamına karar verilir" denilmektedir....
Görüldüğü üzere, takip konusu alacak murisin vefat tarihinden sonraki bir tarihe ilişkin olduğundan borçlu tereke borcu sebebiyle değil, şahsi borcu nedeniyle takip edilmektedir. Bu nedenle borçlunun mirasın reddine ilişkin mahkeme kararına dayanarak takibin iptalini istemesinin bir dayanağı yoktur. Borçlunun icra mahkemesine başvurusunun reddi bu nedenle yerindedir. 17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, uyuşmazlığın borçlunun mirasın reddi nedeniyle takibin iptaline ilişkin isteminin borca itiraz mı, yoksa şikâyet mi olduğu noktasında toplandığı, imzaya itiraz dışındaki itirazların borca itiraz olması nedeniyle borçlunun isteminin borca itiraz olduğunun kabulü gerektiği, borçluya ödeme emri tebliğ edilmediğinden takibin kesinleşmediği, borca itirazın icra dairesine bildirilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararının değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. 18....
durdurulduğunu, takibin durdurulması üzerine davalı tarafından yapılan şikayet üzerine mahkememizin 2022/142 esas 2022/325 karar sayı ve 13/05/2022 tarihli kararı ile davacılar icra dosyasına borçlu olarak eklenerek takibin devamına karar verildiğini, davacıların haksız yere icra dosyasına borçlu eklendiğini ve malvarlıklarına haciz konulduğunu, takibin kesinleşmesinden sonra murisin vefatı halinde mirası reddeden mirasçılar hakkında takibe devam edilmesinin mümkün olmayacağını, bu hususa aykırılığın kamu düzeninden olup süresiz şikayete tabi olduğunu, eldeki davaya konu icra takibinin murisin sağlığında kesinleştiğini, davacıların murisin ölümünden önceki işlemlere ve takibin kesinleşmesi nedeniyle borca ve imzaya itiraz etme haklarının yasal olarak olmadığını, dolayısıyla mirasçıların itirazlarının borca itiraz olarak nitelendirilemeyeceğini ileri sürerek davanın kabulü ile Bursa 11....