Ancak, İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptaline karar verilmiş olması halinde bu iptalin davacı alacaklının asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olması gerekirken hüküm fıkrasında bu hususa yer verilmemiş olması doğru değil bozma nedeni ise de bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden, hüküm fıkrasının 2. bendinin sonundaki ‘iptaline’ kelimesinin hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine ‘davacı alacaklının Tosya icra müdürlüğünün 2005/11 sayılı takip dosyasına konu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptaline’ tümcesinin eklenerek hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'ye geri verilmesine 21.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Kanun koyucu İİK’nın 278/3. maddesinde belirtilen bazı tasarrufları bağışlama niteliğinde kabul etmiş ve bu konuda aksi ispat edilmeyen kesin bir karine ortaya koymuştur. Eldeki uyuşmazlıkta da Özel Dairece davaya konu edilen tasarrufun 278. maddenin 3. fıkrasının 1. bendi uyarınca bağışlama hükmünde olduğu kabul edilerek bozma kararı verilmiş, kararın niteliği gereği diğer maddeler incelenmemiştir. Bu durumda uyuşmazlığın çözümü için İİK’nın 278/III-1. maddesinin somut olay bakımından uygulanıp uygulanamayacağı değerlendirilerek sonuca varılmalıdır. 16. İcra ve İflas Kanunu’nun 278/3. maddesinin 1. bendinde neseben ve sıhren üçüncü dereceye kadar ( bu derece dahil) hısımlar arasında yapılacak tasarruflar bağışlama niteliğinde sayılmıştır....
görüldüğünü, bunun aksinin yani satış işleminin aslında bağış olduğunun ileri sürülmesi de mümkün olmadığını, taraflar arasında tapuda yapılan işlem haricinde haricen düzenlenmiş bir bağışlama sözleşmesinin de bulunmadığının, ortada yüklemli bir bağışlama olmadığından aslında bir bağışlama da bulunmadığından müvekkilinin yüklemlerini yerine getiremediğinden söz edilmesinin mümkün olmadığını, bu yönden de dava tamamen haksız olup reddinin gerektiğini, müvekkilin müşterek evi terk ettiği iddiasının doğru olmadığını belirterek, haksız ve hukuki dayanağı bulunmayan davanın reddine, tüm yargılama giderlerinin de davacı yana yükletilmesini istemiştir....
in diğer davalı kardeşinin hissesini bedelini ödeyerek satın aldığı, dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından kardeşler arasındaki işlemin bağışlama hükümlerine tabi tutulamayacağı gerekçesiyle de davanın reddi dahi dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Davalı borçlu ... ile 3. kişi konumundaki diğer davalı ... kardeş bulunmaktadırlar. 6183 sayılı Yasanın 28/1. maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayılacağı ve iptale tabi oldukları hükme bağlanmış olup bu durumda davalıların iyi niyetli olup olmadıkları önem arz etmemektedir. Bu nedenle mahkemece 6183 sayılı Yasanın 28/1. maddesi uyarınca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile davanın reddi doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 10/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz (TBK m. 285/3). Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır. Bu açıklamalar nedeniyle, devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir....
Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz (TBK m. 285/3). Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır. Bu açıklamalar nedeniyle, devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir....
(Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 25.10.1965 günlü, 4557/5028 sayılı kararı) Mehri müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 128. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunun (BK) 110. maddesi) yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, TBK'nin 288. (Borçlar Kanununun 238.) maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır. Esasen taşınmazın sicil kaydı (mülkiyeti) da davalıya intikal ettirilmiştir. (BK.m.238)(4.HD. 18.2.1985 gün ve 1984/9153 E, 1985/1223 K., 1.H.D. 27.05.2009 tarih 2009/4577E-2009/6090 K). Bu durumda değinilen ilkeler çerçevesinde iddia ve buna ilişkin olgular birlikte değerlendirildiğinde anılan belgeye değer verileceği kuşkusuzdur....
Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir. Genel olarak, bağışlamanın yukarıda açıklanan öğeleri gözetildiğinde, bir eşin diğer eşe ait bir malvarlığına yaptığı her katkının ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı kabul edilmektedir (Gümüş, M.Alper: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'na göre Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C.1, 3.B, ... 2013, s.205; Zeytin, Zafer: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2.B, ... 2008, s.144). Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Aile üyelerinin birlikte yararlanmaları ya da geleceğe yönelik yatırım yapmak amacıyla birlikte malvarlığı edinmeleri, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır....
Köyü çalışma alanında bulunan 124 ada 41 parsel sayılı 941,40 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz davalı ... adına, 124 ada 55 ve 340 ada 25 parsel sayılı 466,90 ve 3.943,37 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar 1/2 paylarla davacı ... ve davalı ... adına, 141 ada 17 parsel sayılı 1.042,24 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz davalı ... adına bağışlama nedeniyle, 143 ada 1 parsel sayılı 285,92 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise davalı ... adına miras yoluyla gelen hak, paylaşma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ..., miras yoluyla gelen hakka ve satın alma iddiasına dayanarak dava açmıştır....
Noterliği'nin 29.08.1988 tarih ve 2729 yevmiye numaralı zilyetliğin devri ve bağışlama senediyle devredildiğini açıklayarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece dayanak senedin nizalı taşınmaza uyduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, senedin uygulandığına ilişkin bilgi ve keşif tutanağına yansıtılmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, mahallinde HMK'nun 288. maddesi gereğince yeniden keşif icrasıyla yerel bilirkişi ve tarafların delil listelerinde bildirdikleri tanıkların HMK'nun 243. maddesi uyarınca usule uygun şekilde davet edilerek dinlenilmesi, davacı tarafın dayandığı bağışlama senedinin sınırları ve miktarı itibariyle nizalı taşınmaza uygulanması, dayanak senedin uyuşmazlık konusu taşınmazı kapsayıp kapsamadığı hususunun keşfen belirlenmesi, dayanak senedin sınırları itibariyle nizalı taşınmaza ait olduğunun saptanması halinde miktarı üzerinde durulması ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesidir....