Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. ... 1.Aile Mahkemesinin 2013/711 E-2014/294 K.sayılı ilamının incelenmesinde; koca ... tarafından 26.09.2013 tarihinde boşanma istemli dava açıldığı, boşanma dosyası içinde kadın ...’nun nafaka talebi olduğuna dair herhangi bir beyanının bulunmadığı, mahkemece; kadının kusurlu olduğu tespit edilerek tarafların boşanmalarına karar verildiği, kadın lehine yoksulluk nafakası yönünden bir hüküm kurulmadığı, kararın Yargıtay 2.Hukuk Dairesi tarafından onanarak 30.04.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Somut olayda mahkemece; kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de daha önceki boşanma davasında; ne kadın tarafından yoksulluk nafakası talebi ne de mahkeme tarafından verilmiş bir nafaka hükmü bulunmaktadır....
Buna karşın mahkemece; davacı-karşı davalının nafakayı 860,00 TL'ye yükseltmesinin ahlaki olduğu gerekçe gösterilerek indirim talebi reddedilmiş, ancak karşı dava yönünden artırım talebi kabul edilmesine karşın, 400,00 TL üzerinden artırım yapılarak nafaka 600,00 TL'ye çıkarılmıştır. Bu halde nafakanın indirilmesini talep eden davacı-karşı davalının davası reddolunduğu halde 860,00 TL yerine 600,00 TL nafaka ödeyeceği, nafakanın artırılmasını talep eden davalı karşı davacının da davası kısmen kabul edildiği halde çocuk için kendisine 860,00 TL yerine 600,00 TL nafaka ödeneceği anlaşılmaktadır. Oysa ki, halen 860,00 TL iştirak nafakası ödendiği açık olup, gerek asıl davada verilen red kararı , gerekse karşı davada verilen kısmen kabul kararı çelişki oluşturmaktadır....
Hâkim, nafaka takdirinde; tarafların ekonomik durumlarındaki değişikliği araştırıp, gelirleri arasındaki bir oranlama yaparak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyacak bir karar vermelidir. TMK'nın 176/3 maddesine göre, "irad biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın alacaklı tarafın yeniden evlenmesi yada taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkacağı" hüküm altına alınmış 4.fıkrasında ise ''Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebileceği" 331.madde de ise "durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır." hükmü düzenlenmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, velayet, nafaka ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı-davalı kocanın 23.12.2008 tarihli duruşmada nafaka ve tazminat talebi olmadığını beyan ettiğinin anlaşılmış bulunmasına göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna ve 67.20 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.26.04.2010(Pzt)...
Borçlu vekili tarafından aynı paranın mükerrer tahsili talebi nedeniyle takibin iptali istenmiştir. Her İki ilamda hükmedilen nafaka alacakları ve ilk icra dosyasındaki tahsilatlar taleple bağlılık ilkesi gereğince birlikte değerlendirilip, 1.439,75 TL'na ilişkin mahsup talebi de gözönünde bulundurularak, istenebilir nafaka miktarının hesaplanması gerekirken, denetime açık olmayan ilk rapora atıf yapan ikinci bilirkişi raporuyla sonuca gidilmesi doğru değildir. SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle, İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 250,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 28.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Borçlu babanın takip dayanağı boşanma ilamından sonra tarafların 31.10.2006 tarihinde tekrar evlendiklerini ve 13.04.2007 de ikinci kez boşanmalarına kadar beraber yaşadıklarından bu süre için nafaka talep edilemeyeceği gibi evlenme ile ilam hükmünün sona ermiş olması nedeniyle ilk boşanma ilamı tarihi ile tekrar evlenme tarihi 31.10.2006 ya kadar ki, dönem dışında nafaka istenemeyeceğinden bu dönem için yapılan takibin iptali istenilmiş, icra mahkemesince 24.2.2005 boşanma tarihinden tekrar evlenme tarihi 31.10.2006 arası dönem için nafaka istenemeyeceği ancak tarafların ikinci kez boşanmalarına ilişkin Karşıyaka 1....
Dairemizin 30.09.2013 tarih ve 2013/18071 esas, 2013/22314 karar sayılı ilamının 3. bendinde kararın yoksulluk nafakasına ilişkin kısmında, yoksulluk nafakasının artırılması yönünde bir talebin olmadığı belirtilerek, bu nedenle, kadının bu talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerektiği yönünde kesin bozma yapılmış, mahkemece bu bozma ilamına uyulmuş ne var ki bu sefer de infazda tereddütte mahal verecek şekilde hükmolunan nafakanın niteliği belirtilmeden, bozma ilamının amacına aykırı olarak sadece nafaka denilmek suretiyle bir karar verilmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında, mahkemece bozma ilamına uyulduğu belirtildiğine göre, bozma ilamının gereğinin de yerine getirilmesi zorunlu hale geldiği dikkate alındığında, kadının yoksulluk nafakası hakkında bir hüküm verilmediği anlaşılmakla, kararın tekrardan yoksulluk nafakası talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması sebebiyle bozulması gerekmiştir....
İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davalı-borçlu hakkında boşanma davasının sonucu olarak müşterek çocuk ile ilgili iştirak nafakası talepli olarak T5 2012/6421 esas numarası ile icra takibi açıldığını, süreç içinde nafaka arttırım davaları açıldığını, en son Kırklareli 2 Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile Mahkemesi Sıfatı ile) 16.01.2020 gün ve 2016/329 esas, 2020/32 karar sayılı kararı ile müşterek çocuk lehine hükmedilen nafaka miktarının dava tarihi olan 24/08/2016 tarihinden itibaren aylık 800 USD olarak belirlendiğini, karar uyarınca yeni nafaka bedeli ile ilgili olarak T5 2012/6421 esas sayılı dosyasına 05/05/2020 tarihinde en son belirlenen nafaka miktarı üzerinden takip talebi sunulup davalı-borçluya ve vekiline ihtaratlı icra emri gönderildiğini, davalı-borçlunun cari aylık nafaka borçlarını ödemediğini, yaklaşık 6 yıldır nafaka borcunu ödemediğini, T5 2012/6421 esas sayılı dosyasından borçlu vekilinin talebi ile kapak hesabı...
Alacaklı takip talebinde ilam gereği talep ettiği alacak miktarını göstermek zorunda olup takip talebi ile bağlıdır. Takibe konu ilam ile hükmedilen nafaka alacaklarının kararın kesinleşme tarihinden itibaren her yıl için TEFE oranında artırılmasına karar verilmiş ise de, takip kararın kesinleştiği 22/04/2015 tarihinden sonra 07/01/2019 tarihinde başlatılmıştır. Bu durumda birikmiş nafaka alacağını ilam hükmü gereği TEFE oranında artırmak suretiyle belirlemek ve bu şekilde takibe koymak alacaklı yanın sorumluluğundadır. İcra müdürlüğünün ilamın artırıma dayalı bu hükmüne dayalı sorumluluk ve görevi ancak takipten sonra tahakkuk edecek nafakalar yönünden olup müdürlük yıllar itibarı ile TEFE oranında arttırım ile aylık nafaka miktarını belirleyecek ve kapak hesaplarını buna göre yapacaktır....
Nafaka yükümlülüğüne ilişkin yabancı mahkeme kararının Türkiye’de icra olunabilmesi, Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. (5718s. MÖHUK md.50/1) Tenfiz kararı ise, şartlarının varlığı halinde verilebilir. (5718 s. MÖHUK. md.54) Nafaka yükümlüsünün yurtdışında olması halinde, nafakanın tahsili için tenfiz kararı almış olmak da yetmez, tenfiz kararının yanında buna mahsus tahsil prosedürünün (Nafaka Alacaklarının Yabancı Memleketlerde Tahsiline İlişkin Sözleşme) işletilmesi de gerekir. Dolayısıyla, davacının, “tenfiz davası açma” olanağına sahip olması, burada açılacak nafaka davasının sağlayacağı yararı, aynı güvenle ve daha basit bir yolla sağlamaya elverişli değildir. O halde, davacının tenfiz yolunu kullanmayıp ayrı nafaka davası açmasında dürüstlük kuralına aykırı davrandığından söz edilemez. Çocukların fiilen davacının yanında oldukları ve onun tarafından bakıldıkları gerçekleşmiştir....