Davalı, davacı ile yapılan sözleşmeyle satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan şahsi bir hakkın devredildiğini, her hangi bir mal ve hizmet satışına ilişkin olmadığını, serbest iradeye dayalı olarak sözleşmenin yapıldığını belirterek davanın reddini dilemiştir....
Davacı vekilince yargılama sırasında alıcının seçimlik haklarından ayıp oranında indirim bedelini tercih edilmiştir. Mahkemece bilirkişiye nispi metoda göre ayıp oranında indirim bedeli hesaplattırılarak belirlenen bedelin hüküm altına alınması yoluna gidildiği görülmüş ise de, araç üzerinde inceleme yaptırılmadan dosya üzerinden yapılan bilirkişi incelemesi ile yetinildiği , hükme esas alınan bilirkişi raporunda aracın satış tarihi itibariyle ayıplı rayiç değeri ile satış tarihindeki ayıpsız rayiç değerinin hakim ve taraf denetimine olanak sağlayacak şekilde usulünce belirlenmediği, nispi metoda göre yapılan hesaplamada satış tarihi yerine aracın güncel ayıpsız değerinin esas alındığı, raporun bu hali ile hüküm kurmaya elverişli mahiyette olmadığı anlaşılmıştır. Bu sebeple söz konusu raporun esas alınarak mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir....
olarak giderilmiş olduğunu, servise geliş tarihi olan 79.009 km için bu tip şikayetlerin aracın normal kullanımında karşılaşılabilecek onarımlar olup ayıp iddiasına konu olamayacağını, taraflar arasında dava konusu araca ilişkin bir garanti sözleşmesinin bulunmadığını, araçta ayıp olduğu iddiasını kabul etmemekle birlikte, bir an için aracın satım anında ayıplı olduğu kabul düşünülse bile bahsi geçen arıza için ayıp ihbarında bulunulmadığını, bu sebeple somut olayda TTK md.23'e göre belirlenen ihbar süresi içerisinde taraflarına başvurulmadığından davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinden anlaşıldığı üzere, davacı yanın ''Güvence'' ve ''Garanti'' kavramlarını karıştırdığını beyanla davanın reddini savunmuştur....
Dava, satın alınan taşınmazlardaki ayıp iddiasına dayalı bedelde indirim ve kiraya verilemediği iddiasına dayalı tazminat taleplerine ilişkindir. Bu itibarla; duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler, bilirkişi raporları ve özellikle dairemizce de benimsenen gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nun 353/1- b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
dairesinde basit bir araştırmayı yapmayan davacının daha sonra eksik ifa iddiasına dayanak olarak kullanmaya kalkışmasının hukukî dayanaktan yoksun olduğunu gösterdiğini, bir an için davacı iddiaları kabul edilse dahi konutun bulunduğu site içerisinde iddia edilen tesislerin bulunmaması veya eksik olmasının eksik ifa değil, ayıplı ifa olarak değerlendirilmesi gerektiğini, TKHK’nın alıcıyı malın tesliminden itibaren 30 gün içinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlü tuttuğunu, davacının gizli ayıp iddiasına itibar edilse bile TBK’nın 223.maddesi gereğince derhal ihbarda bulunulması gerektiğini, davacının konutu 12.02.2008 tarihinde teslim aldığını, ayıp ihbarını ise 5 yıl sonra yaptığını, sözleşmede ve broşürlerde proje ile ilgili değişiklik hakkının saklı tutulduğunu, bazı alanlarda küçük değişiklikler yapıldığını, ancak bu değişikliklerin projenin ve taşınmazın niteliğini olumsuz yönde etkileyecek, ayıplı ve eksik imalat sonucunu doğuracak değişiklikler olmadığını, davaya konu taşınmaz...
Davalı taraf dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamış, davacı vekili duruşmada alınan beyanında; fiilen teslimin gerçekleşmemiş olması nedeniyle eksik ifa iddiasına dayalı tazminat isteminin yasal koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı T3 vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; adi yazılı şekilde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının adi yazılı satış vaadi sözleşmesinden doğan taleplerini yalnızca davalı Garanti Koza'ya karşı ileri sürebileceğini, 30.9.1988 tarihli, 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu (YİBGK) kararı gereğince de ipoteğin fekkinin talep edilemeyeceğini, davacı ile müvekkili banka arasında bağlı kredi ilişkisi bulunmadığını, huzurdaki dava açısından müvekkili tarafından davacıya verilmiş bir konut kredisi bulunmadığından, satıcı Garanti Koza ile müvekkili banka arasında davacının konut tedarikine ilişkin bir sözleşme de bulunmadığından, dava konusu ihtilafta bağlı krediden de bahsedilmesinin hukuken mümkün olmadığını, konut satış sözleşmesinin bizzat satıcı tarafından finanse edildiği hallerde satıcı ile tüketici arasında bağlı kredi ilişkisi bulunmadığını, konut satış sözleşmesinin...
Blok ... no’ lu bağımsız bolümün sözleşmeye,projeye,inşaat kaidelerine aykırı inşaat yapılması nedeniyle, ayıp,eksik iş ve eksik ifa oranında satış bedelinde indirim yapılması talebinden ibaret dava da davacı ... ile ........... İNŞAAT SAN.ve TİC....
Maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; Dava, ayıplı araç satışı iddiasına dayalı sözleşmeden dönülerek bedel iadesi ve yapılan masrafların tahsili taleplidir....
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, asıl davada, ayıplı satış iddiasına dayalı olarak yalnızca sözleşmenin taraflarının talepte bulunabileceği, satış sözleşmesinin taraflarının davacı şirket ile davalı olduğu, davacı asilin, sözleşmenin tarafı olmaması sebebiyle ayıp iddiasına dayalı olarak talepte bulunamayacağı, davacı şirket yönünden açılan davanın ise ispatlanamamış olması sebebiyle reddi gerektiği, birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede; davacı şirketin, davaya konu çekte herhangi bir sıfatının olmayışı ve icra takibinde de borçlu olmadığının anlaşılması nedeniyle davacı şirket yönünden açılan davanın aktif husumet nedeniyle reddinin gerektiği, davacı asil yönünden açılan davada ise, satış sözleşmesine dayalı olarak davaya konu çekin asıl dosya davalısına verildiği, davalının, davaya konu çeki iktisap ederken ağır kusurlu veya kötüniyetli olmadığının değerlendirildiği, keşideci davacı asilin borçlu olmadığı yönündeki iddiasının yerinde...