Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle araç mülkiyetinin tespit ve tescili istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; kabulüne dair verilen 14/10/2020 günlü kararın istinaf incelemesi davalı vekili tarafından istenilmekle, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme neticesinde davalının istinaf talebinin sair yönlerden reddine, gerekçe değiştirilmesine yönelik kabulüne dair verilen kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü....

    -TL.bedelle satın aldığını, müvekkilinin aracın kendi adına tescili için başvurduğunu, ancak araç üzerinde mahkemece verilmiş olan 26.02.2004 tarihli ihtiyati tedbir kararı olması sebebiyle tescil işleminin yapılamadığını, tedbir kararını öğrenen müvekkilinin davalı ile irtibata geçtiğini, ancak davalının müvekkilini oyaladığını, yine davalının araç üzerinde bulunan 24.12.2002 tarihli Rehin Sözleşmesi ve diğer başkaca hacizleri de müvekkilinden gizlediğini, bu şekilde hukuki ayıplı olarak satılan aracın 18.06.2007 tarihinde emniyet görevlilerince trafikten men edildiğini, davalının ayıplı mal sattığını belirterek sözleşmenin iptaline ve müvekkilince ödenen 9.500.-TL.satış bedeli, 284.97.-TL.noter masrafı, 1.400.TL.araca yapılan masraflar olmak üzere toplam 11.184.97.-TL.nin yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

      Davalılar vekili, davacı tarafın satışın icradan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olduğu iddalarının tamamen gerçek dışı olduğunu, her iki şirketin aynı adreste kurulu ve hemşehri olmalarının muvazaa nedeni olmasının ileri sürülemeyeceği nedeniyle davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davacının takip dosyasında alacaklı olduğu, takibin kesinleşmesinden sonra 04/ 06/2009 tarihinde davalı borçlu şirket tarafından ... plaka sayılı aracı diğer davalı ... Limited Şirketi’ne satışının yapıldığını, Ticaret Sicil, vergi, SGK v.b. kayıtlar ile her iki davalının aynı adreste faaliyetlerinin olduğu, satış işlemi yapılmasına rağmen araç üzerinde rehin kaydı bulunan rehin borcunun davalı borçlu şirket tarafından satış sonrasında yapılmaya devam edildiği, aynı alanda ve aynı faaliyette oldukları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir....

        Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, Asliye Hukuk Mahkemesi'ne görevsizlikle gönderilen 2012/1021 esas-2014/1226 karar sayılı dosyadaki davanın, ... plakalı aracın muvazaa nedeniyle satışının iptali isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Temyize konu eldeki dava ise, tarafların evlilik birliği içinde edinildiği ve daha sonra satıldığı iddia edilen aynı araca ilişkin mal rejiminin tasfiyesi kapsamında katılma alacağı isteğine ilişkindir. Görüldüğü üzere her iki davanın konusu birbirinden farklıdır. Mahkemece tasfiyeye konu aracın kaydı getirtilerek, iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır....

          e ait 484 metrekarelik arsa hissesinin trampalı satışının muvazaa nedeniyle satışının iptali, bu işlemin normal devir sayılmasını, şufa haklarının varlığının kabul edilerek davalının hissesinin iptali ile müvekkili adına tescilini talep etmiştir. Dava, davacı şirket ile davalı gerçek kişi arasındaki şuf'a hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Malvarlığı haklarına yönelik davanın, 6100 sayılı HMK'nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 31/10/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....

            e satıldığı, araç plakasının ... olarak değiştirilerek ... tarafından 16.11.1998 tarihinde...'ya satıldığı,davalı ...'in dava konusu ... plakalı aracı 25.12.1998 tarihinde dava dışı ...dan aldığı ve halen davalı ... tarafından işletildiği, davalı ... hakkındaki kullanım bedelinden kaynaklanan talebin zamanaşımına uğradığı,...'in... plakalı aracı muris annesinden satış suretiyle alması işleminde bedel ödenmediği ve muvazaa olduğuna yönelik iddianın ispat edilmediği, davacı tanık beyanlarının iddiasının soyut iddialar olduğu,davalı ... hakkındaki muvazaa iddiasının sübut bulmadığı,davacı tanıklarının soyut beyanlarından başka delil bulunmadığı, ...'...

              Mahkemece 2918 sayılı KTK'nun 20/d maddesi uyarınca harici araç satışının geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ve davalılar temyiz dilekçelerinde takasa konu edilen Toros marka aracın resmi satışının verilmediğini savunarak bu araç bedeline ilişkin olarak araştırma ve inceleme yapılmadan davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını belirtmişlerdir. Taraflar arasındaki anlaşma gereğince takasa konu edilen Toros marka aracın mülkiyeti davalılara devredilmedikçe davacının bu araç bedelini talep etmesinin hukuki dayanağı bulunmamaktadır. O halde mahkemece anılan aracın akibeti yönünden araştırma ve inceleme yapılarak bu araç bedeliyle ilgili talep yönünden varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

                Hukuk Dairesine göre alacaklıyı yasal haklarından birini kullanmaya zorlamak mümkün değildir, isterse TBK’nın 19. maddesine dayanarak muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası da açabilir. Kanaatimizce de bu hususta hiçbir tereddüt yoktur.Ancak bu aşamada şu hususu özellikle vurgulamak gerekir ki alacaklı, borçlunun mal kaçırmak amacıyla tasarrufta bulunduğu kanaatine vardığında önünde seçimlik iki hak vardır: Koşulları varsa İİK’nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve özel nitelikte koruma sağlayan tasarrufun iptali davası veya TBK’nın 19. maddesinde düzenlenen muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açabilir. Diğer bir deyişle İİK anlamında alacaklı ve dolayısıyla dava açmakta hukuki yararı olduğunu ispat eden herkes iptal davası yerine genel muvazaa davası da açabilir. Davacının bu anlamda seçim hakkı veya terditli dava açma hakkını kabul etmek gerekir....

                  - K A R A R - Davacı vekili, davalının alacağının dayanağı olan senedin gerçek bir borç ilişkisine dayalı olarak düzenlenmediğini, müvekkilinin talebi üzerine aile konutu şerhi konulan taşınmazın başka türlü satışı mümkün olmadığından, bu yolla satışının sağlandığını, satış bedelinin, düzenlenen sıra cetvelinde alacağı muvazaalı olan davalıya ödenmesine karar verildiğini ileri sürerek, sıra cetvelinde davalıya ayrılan payın iptali ile bu tutarın müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, alacağın varlığının daha önce açılan itirazın iptali davasında kesin olarak belirlendiğini, öte yandan müvekkilinin alacağının davacı alacağından önce doğduğunu savunarak davanın reddini istemiştir....

                    a satış iradesi olmadan satılmasının muvazaa olup olmadığını merak ettiklerini, bu soruya cevap verebilmek için, şirketin ve ...'...

                      UYAP Entegrasyonu