Davalı taşınmazı 145.000,00 TL bedelle satın aldığını ileri sürerek bedelde muvazaa savunmasında bulunmuştur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı-alıcı tarafından ödenen tapu harç ve masraflarının toplamından ibarettir. Dava konusu payın satışına ilişkin hukuki işlemin tarafı olan davalı, 3. kişi durumundaki davacıya karşı bedelde muvazaa iddiasında bulunamaz ve resmi senet karşısında bedelde muvazaa iddiası dinlenemez. Tanık, keşif, bilirkişi vs. delillere dayanamaz. Davalının bedelde muvazaa iddiasına ilişkin tanık dinlenemez. Taşınmazın 6.000,00 TL satışına ilişkin resmi senedin tarafı olan davalının bedelde muvazaa iddiası resmi senet karşısında dinlenemeyeceğinden yerel mahkemece bedelde muvazaa iddiasına ilişkin davalı tanıklarının dinlenmemesinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmamasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır....
Davalı ... vekili ise, davalının taşınmazın satımı için Ereğli ilçesinde emlak ve araç alım satımı yapan Şenol Akar isimli kişiye satış vekaletnamesi verdiğini, taşınmazın bu kişi tarafından davalı ...’nın tanımadığı bir şahsa satıldığını, satışın gerçek bir satış olduğunu, muvazaa iddiasının doğru olmadığını savunarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk karar Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 20.02.2019 tarih, 2016/6915 Esas, 2019/1502 Karar sayılı ilamı ile ‘‘Somut olayda; kayıt sahibinin mülkiyeti kazanırken, satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan hakkı bertaraf etmek kastiyle ve kötü niyetli davrandığı ileri sürüldüğünden, malikin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığının araştırılması zorunludur. Burada, satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilip edilmediğinin önemi yoktur....
Mahkemece, davalının davayı kabul ettiği, aracın trafik kaydı üzerindeki şerhlerin mülkiyetin saklı tutulması kaydıyla satış sözleşmesinin tescilinden sonra konulduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, mülkiyetin saklı tutulması kaydı ile satış sözleşmesinin feshine, araç üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına, aracın davalı adına olan kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiş, mahkemenin 03/06/2015 tarihli ek karar ile, hüküm fıkrasının 2. bendindeki ''hacizlerin'' kelimesinin ''tedbirin'' olarak tashih ve tavzihine karar verilmiş, bu ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yerel mahkemenin 01/04/2015 tarihli kısa kararında ve gerekçeli kararında “...araç üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına,“ hükmedilmiş, karar kesinleşmiş, ancak daha sonra 03/06/2015 tarihli tashih ve tavzih ek kararı ile hüküm fıkrasındaki ''hacizlerin'' kelimesi ''tedbirin'' şeklinde değiştirilmiştir....
e devrettiğini, taşınmazın halen borçlu tarafından kullanıldığını belirterek davalılar arasındaki satış işleminin muvazaalı olması nedeniyle TBK'nun 18 ve 19 maddesi gereğince iptali ile İİK'nun 283.maddesi gereğince haciz ve satış yetkisi verilmesine, bu talebin kabul edilmemesi halinde satış tasarrufun iptali ile taşınmazın borçlu adına tesciline verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili, davanın İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğunu, borçlu adına kayıtlı onbeş adet taşınmaz ve araç bulunduğundan aciz halinde olmadığını, davanın 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur....
nin isminin BAHADIR'ın " BA" hecesi ile HELVACI' nın "HEL" hecesinin birleştirilmesi sonucu oluşturulduğunu, muvazaa iddiasında davacının genel yaşam deneyimlerine ve yaşamın olağan akışına dayanabileceği ve bu durumlarda ispat külfetinin el değiştireceğini, BK'nun 19 maddesinde yer alan muvazaa dışında İcra ve İflas Kanunu’nun 277- 283. Maddesi kapsamında da iptale tabii işlemlerden olduğunu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 15.11.2017 tarih ve 2007/3042 E.-2007/3663 sayılı kararında, “Davacı- alacaklı dilerse BK’nun 18. Maddesine göre dilerse İİK ’nun 277 vd. göre “ muvazaa sebebiyle ” iptal davası açabileceği; HUMK’ nun 76....
Davalı ... gönderdiği resmi yazıda, Noterliğin tüzelkişiliği olmadığını, dava konusu olayda noterliğin bir sorumluluğu bulunmadığını, araç kayıt ve tescil işlmelerinin Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapıldığını, resmi satış sözleşmesinin iptali halinde de yine bunun gereğinin aynı kurumlar tarafından yerine getirileceğini, işlemin iptali yönünden davanın kabulü halinde dahi noterliğin bu kararın gereğine yetirme konusunda bir yetkisi olmadığını beyan etmiştir....
E)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, TBK'nın 19.maddesi kapsamında muvazaa nedenli ticari araç satış sözleşmesinin iptali ile pay oranında tescil, aksi halde bedelin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davacının davasının reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İlk derece mahkemesince, henüz T plakasının yürürlükte olmadığı dönemde plaka değişikliği yapılmak suretiyle satış yapıldığı, zamanla ticari hat fiyatlarının yüksek meblaya ulaştığı, devir tarihinde bedelin düşük olduğu, hattın babaları İhsan adına olduğu İhsan Çeven'in oğluna gelecek hazırlama ve çalışması amacıyla aracı devrettiği, amacın mal kaçırmak olmadığı, evladının meslek edinmesine yönelik olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TASARRUFUN İPTALİ (İİK 277 VE DEVAMI) Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı ticari plaka satış sözleşmesinin ve araca ait trafik sicil kaydının iptali veya tenkis isteğine ilişkin olup, Yerel Mahkeme kararı Dairece, anılan temlikin 01.04.1974 tarihli ½ sayılı İBK kapsamında olmadığı ve TBK’nın 19. maddesi gereğince genel muvazaa ilkelerine göre incelenmesi gereğine işaret edilerek bozulmuş, yerel mahkemece Daire’nin bozma ilamına uyulmuş ve bu kapsamda değerlendirme yapılarak hüküm kurulmuştur. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 02.07.2021 tarih ve 211 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 09.07.2021 günü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca bu davanın temyiz incelemesi Yargıtay 4. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır....
“muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibarıyla nispi muvazaa türüdür. 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da değinildiği gibi, bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olması hâlinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin TBK’nın 19. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri kabul edilmektedir. Korkutma (ikrah) ise 6098 sayılı TBK’nın 37. (BK’nun 29.) maddesinde düzenlenmiştir. TBK’nın 37. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nın 38....
devir işleminin alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik olduğunu belirterek, davanın kabulüne, 2009 Model Honda Civic marka otomobil üzerindeki 18/05/2016 tarihli tasarrufun iptali ile ilgili taşınır üzerinde lehlerine cebri haciz ve satış yetkisi tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....