Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Tazminat - Alacak Taraflar arasındaki davaların yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık ve hüküm eşler arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak ve tazminat istemine ilişkindir. Dosya Yargıtay 8. Hukuk Dairesine gelmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi görevi benimsemiş ancak eksiklik nedeniyle dosyayı mahkemesine iade etmiştir. Açıklanan nedenle görev Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 21.01.2013 tarihli 2013/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 8. Hukuk Dairesine aittir. Ancak Yargıtay 8. Hukuk Dairesi dosya mahkemeden geri döndükten sonra 07.05.2013 tarihinde görevsizlik kararı vermiş olup, Daireler arasındaki görev uyuşmazlığı giderilmek üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderilmesine karar vermek gerekmiştir....

    Hukuk Dairesi 2020/4025 Esas ve 2021/282 Karar sayılı ilamında, “Maddi Tazminat (destekten yoksun kalma tazminatı) yönünden açılan davanın kabulü ile müteveffa işçinin eşi T5 isteyebileceği maddi tazminat miktarının 373.002,44- TL, annesi T3 isteyebileceği maddi tazminat miktarının 81.529,61- TL, babası T4 ise 97.731,67- TL olduğu anlaşılmış ise de; taleple bağlı kalınarak davacı eş T5 için 5.000,00- TL, davacı anne T3 için 5.000,00 TL,davacı baba T4 için 5.000,00- TL, maddi tazminatın ölüm tarihi olan 29/09/2012 den itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak ayrı ayrı sayılan davacılara verilmesine” dair karar verildiği, davalı alacaklıların ise ilamda hüküm altına alınan alacak miktarı dışında anılan Mahkemece hesap yapılan ve taleple bağlılık ilkesi gereğince hükmedilmeyen kısım yönünden bakiye maddi tazminat alacağını ve işlemiş faizlerini takibe koyduğu, yani ilamda hükmedilen alacağın ilamsız takip konusu yapılmadığı anlaşılmakla...

    Davacı, ilk hükmün kesinleşmesinden sonra 03.08.2011 tarihli takip ile alacağın tahsilini istemiş, alacak eldeki davanın açılmasından sonra 13.09.2011 tarihinde kısmen tahsil edilmiştir. Asıl alacağa ilişkin davada dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulduğundan davacının faiz alacağına ilişkin hakkını saklı tuttuğunun kabulü gerekmektedir. Tazminat faizi, esas tazminat alacağının tabi olduğu zamanaşımına tabi olur. Faiz alacağı, asıl alacak ödenmedikçe her gün işleyen, yürüyen ve zaman geçtikçe doğan bir alacak olduğundan belli bir tarihte doğan bu alacağın dava tarihinden geriye doğru asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresine göre hesaplanması gerekir. Eldeki davanın açıldığı 23.08.2011 tarihinden geriye doğru hesaplanacak iki yıllık süre için davacının talep edebileceği faiz miktarının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tazminat-Alacak Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı dava dilekçesi ile eski eşi olan davalıya evlilik esnasında kalem kalem belirttiği belli miktar paraları borç olarak verdiğini ileri sürerek toplam 93.707,11 TL para alacağının faizi ile birlikte tahsilini, davalının haksız fiili nedeniyle menfi ve müspet zararları nedeniyle 10 bin TL tazminat ile yine, uğramış olduğu manevi zararlar nedeniyle 50 bin manevi tazminat talep etmiştir. Mahkemece bu istekler "borç ilişkisinden olduğu ispatlanamayan ve evlilik birliği içerisindeki kazançla ilgili uyuşmazlık" olarak nitelendirilerek Aile Mahkemesi görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiştir. Olayları açıklamak taraflara hukuki nitelendirme hakime aittir....

        Asliye Hukuk Mahkemesi K A R A R Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, maddi tazminat davasının kabulüne, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verildiği, Hükmün Dairemizce 07/05/2019 gün ve 2018/5345 Esas, 2019/3508 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu, 05/07/2012 gün ve 6352 sayılı Yasa ile 5521 sayılı Yasaya eklenen geçici 2.maddesi uyarınca yapılan incelemeye ve Dairemiz bozma ilamı gerekçesindeki açıklamalar gözetildiğinde Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararı yerinde görülmediğinden talebin 10 gün içinde Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna iletilmesi gerektiği anlaşılmıştır....

          HD 27.02.2012 gün ve ..../.... Esas ..../.... Karar sayılı kararı). Yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca; iş kazası nedeniyle uğranılan Kurum zararları; tedavi giderleri, geçici iş göremezlik ödenekleri, bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının, zarara sebep olan kişilerden tazmini mümkün kısmının, bir başka ifade ile dava konusu alacağın değeri veya miktarının tahkikat aşamasında belirlenecek olması nedeniyle, Kurumun, davanın açıldığı tarihteki tazminat alacağı miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceğinin kabulü gerekir. İş kazası nedeniyle tazminat ve rücu istemli davalarının, kusur oranlarının ve tazminat miktarının belirsizliği nedeni ile belirsiz alacak davası olduğu kabul edilmelidir....

            Tazminat ve rücu istemli davalarının, kusur oranlarının ve tazminat miktarının belirsizliği nedeni ile belirsiz alacak davası olduğu kabul edilmelidir. Mahkemece, Bağ-Kur sigortalısı ....’un hak sahiplerine ödenen gelir nedeniyle Kurum zararının belirsiz alacak davası olarak açabileceğinin gözetilmesi ve esasa girilerek elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerekitirir. O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19/06/2017 gününde oybirliği ile karar verildi....

              Her şeye rağmen İİK nun 277 ve devamı maddelerindeki koşullar aranmadan açılan hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptali ile ilgili davaların kabul edilmesinin bir sakıncası da; Alacak veya tazminat alacaklısı olduğu iddiasında olan davacının açmış olduğu asıl alacak veya tazminat davasını kaybetmesi, borçlu olduğu iddia edilen davalının aciz içinde olmaması, iptale konu mal ve hak haricinde alacağı karşılayacak alacak miktarından çok daha fazla mal veya hakkının bulunması halinde, iptale konu mal veya haklarla ilgili borçlu sayılan davalı ile 3. kişinin tasarruf haklarının kısıtlanması sonucu zarara uğrayacak olmalarıdır. Bu zararı kim karşılayacaktır?...

                Maddesinin "Kanun sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır" hükmü de kanunun ruhunun uygulamada dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir. Kanun metninin kaleme alınış şekli itibarı ile anlatım ve ifade yerleşiminin tam olmadığı görülse de “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” dava açılmadan önce denilmek sureti ile kriter olarak alacak ve tazminat talebi öngörülmüştür. Kanun alacak ve tazminat davası ibaresini bilinçli olarak tercih etmemiş bu tür taleplere ait dava türü ayırt etmeksizin arabuluculuğa başvurmayı dava şartı olarak düzenlemiştir. Gerekçeden ve metinden sadece alacak ve tazminat istemli davaların dava şartı arabuluculuk dava şartına bağlandığı sonuç çıkmamakta, alacak ve tazminat istemleri hakkındaki açılacak tüm davaların arabulucuk dava şartına bağlı olduğunun hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. Eda davası veya tespit davası ayrımı arabulucuğa ilişkin anılan düzenlemede yer almamaktadır. İİK.'...

                  Her şeye rağmen İİK nun 277 ve devamı maddelerindeki koşullar aranmadan açılan hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptali ile ilgili davaların kabul edilmesinin bir sakıncası da; Alacak veya tazminat alacaklısı olduğu iddiasında olan davacının açmış olduğu asıl alacak veya tazminat davasını kaybetmesi, borçlu olduğu iddia edilen davalının aciz içinde olmaması, iptale konu mal ve hak haricinde alacağı karşılayacak alacak miktarından çok daha fazla mal veya hakkının bulunması halinde, iptale konu mal veya haklarla ilgili borçlu sayılan davalı ile 3. kişinin tasarruf haklarının kısıtlanması sonucu zarara uğrayacak olmalarıdır. Bu zararı kim karşılayacaktır?...

                    UYAP Entegrasyonu