Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedel Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca depo ettirilmelidir Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır....
Hukuk Dairesi 18/10/2019 tarihli görevsizlik kararında; davanın düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davalı müteahhit ile davacı arasında yapılan iş ortaklığından kaynaklandığından dosyanın 27. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 27. Hukuk Dairesi ise davanın adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup taraflar arasında eser sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlık olmadığından istinaf incelemesinin 24. Hukuk Dairesi tarafından yapılması gerektiğinden görevsizlik kararı verilerek dosya 24. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. İddia, savunma, dosya içerisine alınan deliller ve protokoller birlikte değerlendirildiğinde; davanın taraflar arasında akdedilen adi ortaklık sözleşmesi gereği davacıya bırakılan bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile tescili istemine ilişkin olduğu, HSK'nın 21/06/2019 tarih 678 sayılı kararının 24....
Esas sayılı dosyasına hitaben verdiği 22/06/2023 tarihli cevap dilekçesinde; davacı tarafından davaya dayanak yapılan 20.09.2018 tarihli adi yazılı sözleşme ile yapılan "taşınmaz daire satış/temlik sözleşmesi" nin mülkiyet naklini doğuran bir sözleşme olmadığı gibi, bu adi yazılı sözleşmede davalıların taraf olmadığını, bu nedenle öncelikle pasif husumet yokluğu nedeniyle davalılar yönünden davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafından dava değerinin 1.350.000,00 -TL. olarak gösterildiğini, davaya konu edilen taşınmazların değerinin çok daha yüksek olduğu, öncelikle dava konusu taşınmazların gerçek değerinin tespit edilerek taşınmazların gerçek değeri üzerinden harcın tamamlattırılmasının talep edildiğini, davacı tarafından davaya dayanak yapılan 20.09.2018 tarihli "taşınmaz daire satış/temlik sözleşmesi" başlıklı sözleşme adi yazılı nitelikte yapılmış olup, mülkiyet naklini doğuran bir sözleşme olmadığını, davacı tarafın, iş bu davada tapu iptal ve tescil talebi kabul edilmediği...
Yasanın bu hükmünden yararlanabilmek için, bir yapının kendi malzemesi ile başkasına ait taşınmaz üzerine yapılması, yapıyı kendi malzemesi ile yapan kişinin de inşaatın başlangıcından bitimine kadar iyi niyetli olması gerekir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Davadaki istemin dayanağı, adi yazılı düzenlenmiş, tarihsiz satış sözleşmedir. Sözleşmeden, 847 parselin yarısının ... tarafından davacıya 8.500 Alman Markı karşılığı satışının yapıldığı görülmektedir. Diğer taraftan, dinlenen tanık sözlerine göre 847 parselin çekişme konusu bölümünde satışın yapıldığı tarihte bir bina bulunduğu, davacının bu binayı iyileştirerek sonradan pansiyon olarak kullandığı anlaşılmaktadır. Satışın yapıldığı tarihte taşınmaza kayden malik olan davalıdır. Satış, davalının annesi ve satış tarihinde velisi olduğu dava dışı ... tarafından yapılmış, bu kişi sözleşmeyi davalıya velayeten değil, kendi adına imzalamıştır....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2021/559 Esas KARAR NO : 2021/982 DAVA : Menfi Tespit (Adi Yazılı Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 08/07/2021 KARAR TARİHİ : 09/11/2021 Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Adi Yazılı Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda, DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından müvekkili şirket aleyhine İzmir .... İcra Müdürlüğü'nün .../... esas sayılı dosyası ile 1.626.047,26-TL takip çıkış miktarlı icra takibi başlatıldığını, icra takibindeki borcun sebebi olarak 20.09.2018 düzenleme tarihli, 31.12.2018 vade tarihli 1.350.000-TL bedelli bononun gösterildiğini, müvekkili şirketin davalı tarafa böyle bir borcunun bulunmadığını, müvekkili şirket ile davalı taraf arasında İzmir/... Belediyesi ... Mahallesi ... Ada ... Parsel ... Blok ...-...-... nolu daire ve ......
kaydına tesis ve tescil edilen ipoteğin huzurdaki davaya konu taşınmazın adi yazılı şekilde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinden önce gerçekleştiğini, adi yazılı yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereğince müvekkili banka lehine tesis ve tescil edilen ipoteğin fekkine karar verilemeyeceğini, müvekkili banka lehine tesis ve tescil edilen ipoteğin, taşınmazın satışının taahhüt edilmesinden önce veya sonra tesis edilmesinin, ipotek hakkı açısından etkisi bulunmadığını, ipoteğin tesisi anında taşınmazın davacı tarafından kullanıldığına dair delil bulunmadığı gibi, taşınmazın 3.kişi tarafından kullanılıyor olmasının, taşınmazın haricen devredildiğini göstermeyeceğini, davacı, taşınmazı haricen devralmış ise, satış vaadi sözleşmesini tapu siciline işletmesi gerektiğini, şayet, şerh ettirmiş olsaydı dava konusu ihtilafın yaşanmamış olacağını, davanın açılmasına davacının kendi ihmalinin sebebiyet verdiğini, MK 3.madde gereği, kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet...
ilişkide iki taraf bulunduğunu, konut satış sözleşmesinin kredi veren tarafından finanse edildiği ve kredi verenin satıcının hizmetlerinden yararlandığı hallerde bağlı kredi ilişkisi bulunduğunun kabul edileceğini, tüketici ile banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinde belirli mal veya hizmetin adının açıkça anılması durumunda da ekonomik birlik ve bağlı kredi bulunduğunun kabul edileceğini, adi yazılı şekilde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının adi yazılı satış vaadi sözleşmesinden doğan taleplerini yalnızca davalı Garanti Koza'ya karşı ileri sürebileceğini, 30.9.1988 tarihli, 1987/2 esas, 1988/2 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu (YİBGK) kararı gereğince de ipoteğin fekkinin talep edilemeyeceğini, adi yazılı satış sözleşmesinin imza tarihinde taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğunu, ipoteğin tesisi esnasında taşınmazın davacıya satıldığının müvekkili tarafından bilinmediğini, davacının kötüniyetli olduğunu, dava konusu taşınmazın...
Dava; taraflar arasındaki tapulu taşınmaza ilişkin adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, iadesi talebine ilişkindir. Dava şartları mahkemece, davanın her aşamasında re'sen dikkate alınır. Hak düşürücü süre, özel kanun olan 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nda düzenlenmiştir. Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra artık, "kadastrodan önceki nedenlere" dayanılarak dava açılamaz. Gerçekten, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmünce tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Ne var ki davacı, tapu iptal tescil isteği yanında talebinin kabul görmemesi halinde tazminat talep etmiştir....
Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet geçirim borcu yüklenen satıcıdan, edimini yerine getirmediğinde dava tarihînde yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanunun 642. maddesi uyarınca açılacak tapu iptali ve tescil davası ile edimin hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Gayrimenkul satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında görevli mahkeme, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 14.2,1996 gün ve 1995/14-963 E, 1996/69 K. sayılı kararında da vurgulanıp kabul edildiği üzere; taraftarın sözleşmede özgür iradeleri île saptadıktan satış değeri esas alınarak belirlenir. Yargılama giderlerinden olan harç ve vekalet ücreti takdirinde de bu bedel esas alınır. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanunun 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğmasından sonra işlemeye başlar....
Mahkemece, davanın REDDİNE,, karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Dava, taraflar arasında düzenlenen 16.08.2013 tarihli adi yazılı satış sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Satış sözleşmesi Türk Borçlar Kanunun 207/2. maddesinde (eski BK. m.182/2) “Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” düzenlenmiştir. Buna göre taraflar arasından düzenlenen 16.08.2013 tarihli adi yazılı sözleşmede ayrıca bir vade belirtilmediğinden peşin satış sözleşmesi olduğu anlaşılmış ve bu husus ödemenin satış sırasından yapıldığına karine teşkil etmektedir....