Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

-3- KARŞI OY Davacı,....tarafından 6183 sayılı Yasaya göre 2010/10607,10608,10609 takip sayılı dosyalar ile borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Daire çoğunluğu tarafından, davacının, ödeme emirleri adına düzenlenmediği, davacı adına takip olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönünde bozma ilamı düzenlenmiştir. Daire çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, şirket adı yazılarak düzenlenen ve davacı adına gönderilen ödeme emirleri nedeniyle davacının dava açmada hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı,...... Şirketinde hem hissedar olup hem de yöneticilik yapmıştır. Yasal mevzuat incelendiğinde, davacının şirket borçlarından, 5510 sayılı Yasanın 88 ve 6185 sayılı Yasanın Mükerrer 35. maddelerine göre yönetici olması nedeniyle şirket ile birlikte müteselsilen, 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi ile de limitet şirket ortaklığı nedeniyle hissesi oranında sorumluluğu vardır....

    Somut olayda, Kurumun davacıya 6183 sayılı Yasa'nın 79.maddesine göre düzenlenen (3) adet haciz bildirisi tebliğ ettiği, davacı Banka'nın haciz bildirilerine (7) gün içerisinde yanıt vermediği, davacı Banka'nın 6183 sayılı Yasa'nın 79.maddesinin 4.fıkrasına göre eldeki davayı açarak haciz bildirilerinde adı geçen (3) ayrı şirketin Banka'da hak ve alacağı olmadığını belirterek borçlu olmadığının tespitini istediği, davacı Banka'ya tebliğ edilen haciz bildirileri 6183 sayılı Yasa'nın 79.maddesine uygun olup haciz bildirisinin Banka'ya tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı bildirimde bulunulması gerektiği ve süresinde itiraz edilmemesi halinde malın elinde ve borcun zimmetinde sayılacağı ihtarını havi olduğu ve bu haliyle hukuki sonuç doğurması nedeniyle davacı Banka'nın eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu anlaşılmaktadır....

      Davada ki uyuşmazlık, davacının bu davada ki isteminin 6183 sayılı Yasa'nın 58. maddesi kapsamında incelenip incelenmeyeceği noktasındadır. Mahkemece, davacının isteminin bu madde kapsamında değerlendirilemeyecegi gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; davacı şirketin, Kurumca resen yapılan eksik işçilik tahakkukuna dayalı borç tebliğinin yerinde olmadığına ilişkin isteminin 6183 sayılı Yasanın 58. maddesinde belirtilen "borçlu olmadığının tespitine" ilişkin olduğu açıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 3.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; "Primlerin ödenmesini düzenleyen 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde, 1.12.1993 gün ve 3917 sayılı Kanunun 1.maddesi ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurum alacaklarının takibinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri geçerli kılınmıştır....

        Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi dikkate alınarak 1086 sayılı Kanunun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır. S O N U Ç : Hüküm fıkrasının vekâlet ücretine ilişkin 3.bendinde yer alan “7.262,75” rakamının silinerek yerine “1500,00” rakamının yazılmasına, hükmün 1.bendinin sonuna gelmek üzere “6183 sayılı Yasanın 58’inci maddesi gereğince redde konu tutar üzerinden %10 oranıyla haksız çıkma tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine" ibaresi yazılmasına ve bu şekliyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıdan alınmasına, 25.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 80. maddesinde, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişiklik yapılarak Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 30.09.2003 günü yürürlüğe giren 38. maddesiyle anılan Madde değiştirilerek tahsilde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi hariç diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonra bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile bir kez daha değişikliğe gidilerek tahsilde 6183 sayılı Kanunun 51 ve 102. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı açıklanmış, böylelikle, 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür....

          Şti. hakkında devam eden bir icra takibinin bulunmasına göre davacı vekilinin elden çıkarılan iş makinasının gerçek değeri olan 60.000.00 TL.nin borçlu şirketten de tahsiline karar verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak dava 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir....

            "İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, ödeme emirlerinin iptali ve davacının Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava; davacının evvelden ortağı olduğu limited şirketin prim borçları nedeniyle gönderilen 3 adet ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, hisselerini devreden davacının, hisse devir tarihine kadar olan prim borçlarından ortaklık hissesi oranında sorumlu olduğu, sonraki dönem prim borçlarından ise, sorumlu olmadığı kabul edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davanın yasal dayanağı 6183 sayılı Yasanın 35. maddesidir....

              Somut olayda; davacılar adına düzenlenen bir ödeme emrinin bulunmaması, davacıların da asıl borçlu murisi adlarına dava açtıklarının belirgin olması karşısında, 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacılar adına düzenlenmiş ve anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması, yapılan bu tebligatın ödeme emri niteliğinde olmayıp borç bildirim yazısından ibaret bulunması karşısında, davanın menfi tespit davası olarak kabul edilip esastan karara bağlanması gerekirken, yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır....

                Dava 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların görülebilmesi içinde borçlu hakkında 6183 sayılı yasaya göre bir takip yapılmış ve kesinleşmiş olması gerekir ancak aciz belgesine gerek olmayıp borçlunun borcunu ödeyememe durumunun gerçekleşmiş olması yeterlidir. Öte yandan 6183 sayılı Yasa’nın 28/2 maddesine göre kendi verdiği malın akdin yapıldığı sıradaki değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler bağış niteliğinde olup iptali gerekmektedir. Yine aynı Yasanın 30. maddesine göre de kamu alacaklarının bir kısmını veya tamamının tahsiline olanak bırakmamak amacı ile borçlu tarafından bir taraflı tasarruflar ile borçlunun maksadını bilen veya bilmesi gereken kimseler ile yaptığı tasarrufların tarihleri ne olursa olsun geçersiz olacağı hüküm altına alınmıştır....

                  O halde İlk Derece Mahkemesince öncelikle davalı borçlu Sezer hakkında 6183 sayılı Kanun çerçevesinde kesinleşen bir takip bulunup bulunmadığının tespiti ile anılan dava konusu edilen taşınmazlar yönünden öncelikle toplanan delillere göre dava konusu tasarrufun 6183 sayılı AATUHK'nın 24,27,28,29,30 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının tespiti ile iptale tabi ise tasarruf tarihlerine kadar olan borç miktarı davacı idareden sorularak belirlenecek alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak tasarrufun iptaline aksi halde yani iptal koşulları oluşmamış ise şimdiki gibi davanın reddine karar verilmesi gerekir. Kabule göre de; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168.maddesinde değişiklik yapan 5904 sayılı Yasanın 35.maddesinin “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmü gereğince davalıların vekalet ücretine ilişkin istinaf başvuruları yerinde değildir ( Yargıtay 17....

                  UYAP Entegrasyonu