Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda, Kurum davacı hakkında 6183 sayılı Yasa gereği yaptığı takip sonucunda davacı adına kayıtlı taşınmaz için 2012/... sayılı satış dosyası üzerinden satış kararı alındığı, düzenlenen 03/.../2015 tarih 15388555 sayılı satış ilanı yazısının davacıya 09/.../2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacının satış işleminin iptali ve ihalenin feshini istediği anlaşılmaktadır....

    Davanın yasal dayanaklarından olan 6183 sayılı Yasa'nın 35. maddesinde,..... ortaklarının sorumluluğunu düzenleyen anılan maddede, “Limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükmü öngörülmüş iken, öngörülen istisnaları dışında 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 04.06.2008 tarih 5766 sayılı Kanun ’un 3. maddesi ile, 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinde yer alan “Şirketten tahsil imkanı bulunmayan” ibaresi şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiştir. Aynı maddeye, “Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden, birinci fıkra hükmüne göre, müteselsilen sorumlu olurlar....

      Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir. 506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi; “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer...

      Anılan düzenlemeler karşısında, 08.12.1993 tarihinden itibaren Kurumun prim alacaklarının tahsilinde zamanaşımı yönünden 6183 sayılı Kanun’da düzenlenen beş yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaya başlanmış ve sürenin başlangıcı, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yıl başı olarak belirlenmiştir. Açıklanan düzenleme bu kez 30.09.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 38. maddesiyle yeniden değiştirilerek; prim alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanun'un 51. maddesi hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 24.06.2004 tarih ve 5198 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak; 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinin beşinci fıkrası; “…Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 ve 102 nci maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır....

      Vergi Mahkemesinin ... gün ve E:...; K:...sayılı kararının; 6183 sayılı Kanunun 56'ncı maddesi gereğince tesis edilen dava konusu işlemden önce, anılan Kanunun 37'nci maddesi uyarınca karar alınarak vade belirlenmesi gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur. Tetkik Hakimi ...'in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı ...'un Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir....

        Takip tarihi itibariyle olaya uygulanması gereken 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 84/10. maddesinde; "Borçlu, faiz ve masrafları tediyede gecikmiş değilse, kısmen icra eylediği tediyeyi re'sülmale mahsup edebilir" düzenlemesine yer verilmiştir. Bir başka anlatımla BK.nun 84. maddesi gereğince ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Buna göre, borçlu, faiz ve masrafları ödemedikçe, kısmi ödemeler ana paradan mahsup edilemez. Anılan maddenin uygulanması için, takip talebinde bu yönde ayrıca talepte bulunulması gerekli olmayıp, istek olmasa da memurlukça bu husus re'sen dikkate alınmalıdır (Hukuk Genel Kurulu'nun 09/10/2002 tarih ve 2002/12-709 E. - 2002/781 K. sayılı kararı)....

          Uyuşmazlığı inceleyen Vergi Mahkemesince her ne kadar; idare tarafından davacının iade/mahsup hakkının bulunmadığına ilişkin işlemlerin, davacının 2019/6 dönemi muhtelif vergi borçlarının 2014 yılına ait vergi alacaklarına mahsubu talebiyle başvuruda bulunduğu tarihten önce tesis edildiğinden bahisle yapılan mahsup talebi sonuçlandırılmaksızın ve gerekçeleri ortaya konularak talebin reddi yolunda herhangi bir işlem tesis edilmeksizin düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığına karar verilmiş ise de; davalı idare tarafından ibraz edilen … tarih ve …sayılı yazı ile davacının talebine cevap verildiği ve e-tebligat yoluyla 03/09/2019 tarihinde davacı şirkete tebliğ edildiği; kaldı ki ispat külfeti kendisinde olan davacı tarafından yukarıda yer verilen 6183 sayılı Kanunun 58.maddesi gereğince "borcum yoktur" itirazı kapsamında, ödeme emri içeriği borçların mahsup edilmesine ilişkin alacağının olduğunun net olarak ortaya konması, mahsup alacağının belgelendirilmesi gerektiği...

            Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58.maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur. 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca da süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir....

              6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmü gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdir edilmesi doğru değil bozma nedeni ise de yapılan yanlışlığın giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden hükmün 6100 sayılı HMK'nın 370/2 md. uyarınca düzeltilerek onanması gerekmiştir....

                Davadaki uyuşmazlık, 6183 sayılı Kanun kapsamında çıkarılan ödeme emrinin iptali davasında da, 7036 sayılı Kanun 4/1. maddesi uyarınca, Kuruma başvuru dava şartının uygulanıp uygulanmayacağı konusundadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda, dava açılabilmesi için öncelikle Kuruma başvuru ile Kurumun talebi kabul etmemesi ve bir uyuşmazlık bulunması şartı aranıyor ise de, 6183 sayılı Kanunun 58. maddesindeki düzenleme ile de, ödeme emrinin iptali isteminde dava açma prosedürü olarak, hak düşürücü süre kabul edilmiştir. Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir ve bu nedenle re’sen dikkate alınması gerekir. 6183 sayılı Kanun kapsamındaki takiplerde davalı Kurum, düzenleyip tebliğ ettiği ödeme emri ile iradesini ortaya koyması ve uyuşmazlık çıkarması karşısında, 7036 sayılı Kanunun 4/1 (5521 sK m. 7) maddesinin uygulama yeri yoktur....

                UYAP Entegrasyonu