ya devredilmesi karşısında devrin mümkün olmadığı, davacının taşınmazın değerini tazminat olarak talep edebileceği, taşınmazın değerinin dava tarihi itibariyle 230.000,00 TL olduğu, taşınmazın devrinin mümkün olmaması nedeniyle davalı kooperatifin oluşan bu zarardan sorumlu olduğu sonucuna varıldığından davacının tazminat davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar davacı 13/01/2021 tarihli tavzih dilekçesinde terditli üçüncü talep olan tazminat istemi yönünden hükmedilecek tazminata faiz işletilmesi talebinde bulunmuş ise de; dava dilekçesinde tazminat olarak hükmedilecek daire bedeli yönünden herhangi bir faiz isteminde bulunulmadığından ve bu yönde herhangi bir ıslah dilekçesi de sunulmadığından, hükmedilen alacağa faiz işletilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır. Anılan nedenlerle davacının terditli üçüncü talebi olan tazminat davasının kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Taraflar arasında terditli olarak açılan davada asıl talep hakkında karar verilmeden, feri talep hakkıda karar verilip verilemeyeceği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Terditli (kademeli) davada, davacı aynı davalıya karşı aralarında hukukî veya ekonomik bağlantı bulunan birden fazla talebini, aralarında aslîlik ve fer'îlik ilişkisi kurarak aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir (6100 sayılı HMK 111/1. maddesi). Terditli davadaki, taleplerden biri asıl taleptir; ikincisi fer'î (yardımcı, terditli, kademeli) taleptir. Davacı, ilk önce asıl talep hakkında karar verilmesini ister; yardımcı talebini ise, asıl talebin reddedilmesi ihtimali için yapar. Mahkeme de, davacının asıl talebinin esastan reddine karar vermeden fer'î talebi inceleyemez ve karara bağlayamaz (6100 sayılı HMK 111/1. maddesi). Somut olayda davacı dava dilekçesi ile ... ....
Terditli davaya ilişkin olarak, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunda herhangi bir hüküm bulunmamakta olup, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanununun 111. maddesinde, davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebileceği belirtilmek suretiyle düzenlenmiştir. Mahkemece, davacı tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası istemi reddedildikten sonra, terditli olarak açılan tazminat davasının da zamanaşımı süresinin dolduğu nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, Medeni Kanunun 1007. maddesine istinaden açılan tazminat davalarında zamanaşımı süresinin ne olduğu ve ne zaman başlayacağının tartışılması gerekmektedir....
Dava, ... tahdidine itiraz, olmadığı takdirde tapu iptali ve tescil ile TMK'nın 1007. maddesi uyarınca Devletin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davasıdır. Davaya konu ... ili, ... ilçesi, ... köyü 378 parsel sayılı 355 m² yüzölçümlü taşınmaz, davacı tarafından 08/12/1972 tarihinde satın alınmış ve halen adına kayıtlı durumdadır. Mahkemece yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan değerlendirme hatalıdır. Şöyle ki; dava konusu taşınmazın tapusu dava açıldığı tarihte halen davacı adına kayıtlı ise de dosya kapsamına sureti sunulan ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/35 D.iş sayılı dosyasında alınan 01/08/2013 tarihli bilirkişi raporu ve eldeki dosyada alınan bilirkişi raporlarında taşınmazın tamamının kesinleşen ... sınırları içinde kaldığı bildirilmiş olup davacı yan taşınmazın tahdit dışına çıkarılması, olmadığı takdirde tapusunun iptali ve ... adına tescili ile tazminat isteminde bulunmuştur....
Hukuk Dairesince “...çekişmeli ... ada ... parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağı 26.10.1990 tarihinde kesinleştiğine ve davanın 01.11.2010 tarihinde açılmış olmasına göre davacının tapu iptali ve tescil talebi hakkında hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle ret kararı vermesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki; dava terditli olarak açılmış olup, davacının tapu iptali ve tescil talebi reddedildiğine göre tazminat isteminin değerlendirilmesi gerekir. Mahkeme gerekçesinde, davacının tazminat istemine ilişkin değerlendirme yapılmadan hüküm kurulması isabetsiz olup...” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda senedin düzenleme tarihinden itibaren 10 senelik zaman aşımı süresi dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Somut olayda, davacının davasını terditli taleple açtığı ve Mahkemece davacının ilk talebi olan işe iade ve parasal hakların ödenmesine dair talebi kabul edilerek, davacının işe iadesi ile 4 aylık brüt ücreti tutarında işe başlatmama tazminatı ve kararın kesinleşmesine kadar 4 aylık ücreti ve diğer hakların ödenmesi gerektiğine dair 04.12.2012 tarihinde hüküm kurulmuş, aynı hükümle birlikte davacının kıdem, ihbar ve kötüniyet tazminatı yönündeki talebinin bu dava dosyasından tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiştir. Mahkemece terditli taleplerden işe iadeye karar verildiğinde dava sonuçlandığı ve alacak talebi yönünden usulüne uygun açılmış ayrı bir dava bulunmadığı halde Mahkemece tefrik kararı verilerek terditli taleplerden ikincisinin hüküm altına alınması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir....
Davacılar yargılama aşamasında taleplerini tazminat davası olarak ıslah etmiş iseler de davacıların tazminat talepleri de yerinde değildir. Zira davacıların murisi adına davaya konu 47 ada 1 ve 2 nolu zabıt kaydına dayalı olarak1969 yılında yapılan arazi kadastrosu sonucu oluşan herhangi bir güncel tapu kaydı bulunmamaktadır. Arazi kadastro çalışmaları sırasında orman niteliğinde olması nedeniyle revizyon görmeyen ve işleme tabi kayıt niteliği kalmayan eski tapu kaydı hukuki değerini yitirmiş olup 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince hukukî değerini yitiren tapu kaydına dayanılarak tazminat talep edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki tapunun hukuki değerini yitirdiği 1969 yılından davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş bulunmaktadır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, terditli olarak açılmış olup, ilk talep 6292 sayılı yasaya dayanılarak dava konusu edilen taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına tescili, bunun mümkün olmaması halinde ise 6292 sayılı yasanın 7/4 maddesi ve TMK'nun 1007 maddesi uyarınca bedellerinin tazminat olarak davalı idareden tahsili talebine ilişkindir. Yapılan incelemeye göre, İzmir İli, Kemalpaşa İlçesi, Ulucak Beldesi, 3565- 3566 nolu parsellerin T1 ve Cumali Kılıç tarafından 1996 yılında satın alındığı, bu tarihte tapu kütüğünde herhangi bir şerh ve takyidatın bulunmadığı, daha sonra davaya konu 3565 ve 3566 parseller için, tapu siciline 25.05.2000 tarih ve 2199 yevmiye no ile ''bu taşınmazın 4023 m2 si orman tahdit sınırları içerisinde kalmaktadır” şerhinin işlendiği, akabinde, İzmir Orman İşletme Müdürlüğü tarafından 3565 ve 3566 nolu parsellerde Orman tahdit Alanında kalan kısımlar için Kemalpaşa 2....
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesine dayalı tazminat isteğine ilişkindir....
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen 2013/41 Esas sayılı davada tapu iptali ve tescil talebi yönünden davanın reddine, tazminat talebi yönünden davalı Hazine hakkında açılan davaların kısmen kabulüne, davalı ... İşletme Müdürlüğü hakkında açılan davaların husumet yokluğu nedeniyle reddine, birleştirilen 2016/39 Esas sayılı davada tapu iptali ve tescil talebinin esastan, tazminat talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30.04.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir....