Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kadastro Müdürlüğünde çalıştığını, raporun hükme esas alınmayacağını, keşifte bilirkişi tarafından inceleme ve ölçü yapılmadığı için TMK 713/2.maddesine göre tapu iptali ve tescili istenen kısmın raporda krokide gösterilmediğini, yüzölçümü hesaplanmadığını, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tüm zararlardan TMK 1007.madde uyarınca Devletin sorumlu olduğunu açıklayarak, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 1.Asıl davanın, tapu iptali ve tescil ile taşınmaz sınırlarının düzeltilerek tersimi istemi ve terditli olarak TMK 1007. Maddesine dayalı tazminatı istemine: birleşen davanın ise davacıların 3402 ......

    SONUÇ VE GEREKÇE: Tüm dosya kapsamına göre, davacılar vekili tarafından davalı Hazine aleyhine açılan kadastro öncesi nedenlere dayalı tapu iptali ve tescil; olmadığı takdirde TMK.nın 1007. maddesi uyarınca açılan tazminat istemli davanın yapılan yargılaması sonunda; dava konusu taşınmazların yörede 1950 yılında yapılıp, 14/06/1956 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşen kadastro çalışması sonuçlarına göre, davalı Hazine adına tescil edildiği; eldeki davanın 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolmasından sonra, 22/12/2020 tarihinde açıldığı gerekçesiyle, tapu iptali ve tescil talebi yönünden, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi uyarınca hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte; davalı Hazine vekilinin yasal süresinde sunduğu cevap dilekçesi ile, tazminat talebi yönünden zamanaşımı def'inde bulunmasının ve Yargıtay 3....

    Şöyle ki, davacı, dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın önceki malik adına tescil edilmesi sürecini anlatarak davalının yaptığı işlem ile sebepsiz zenginleştiğini belirtip terditli taleplerde bulunmuş, dava dilekçesinde TMK’nın 1007. maddesine dayanmamıştır. Davacı, yine istinaf ve temyiz dilekçelerinde davalı belediyenin zarara sebep olan işlemin tarafı olduğunu, kendi kusuruna dayanarak çıkar elde ettiğini ve yaptığı işlem ile sebepsiz zenginleştiğini belirtmiştir. Anlatılan durum karşısında davacının davasını sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırdığı, TMK’nın 1007. maddesine göre bir talebinin olmadığı açıktır....

      Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009/4- 383 E., 2009/517 K. ve 2010/4- 349 E., 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK'nun 1007. maddesi anlamında devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin, davacının taşınmazı satın aldığı sırada tapu kaydının beyanlar hanesinde “3402 sayılı kanunun 22/2- a bendi uygulamasına tabidir” beyanı bulunduğu için tazminat taleplerinin yerinde olmadığına dair istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. 3- TMK'nun 1007. maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunulabilmesi için öncelikle davacının zararının varlığının kesin olarak ortaya çıkması ve alacağın başka türlü elde etme olasılığı ve imkanının bulunmaması gerekir....

      Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, usul işlemleri farklılık arz eder. Öte yandan uyuşmazlığın çözümü açısından terditli davanın açıklanmasında fayda bulunmaktadır. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nda olmayan, ancak Yargıtay içtihatlarıyla “kademeli dava” olarak adlandırılan ve HMK'da terditli dava olarak yerini alıp Kanunun 111. maddesinde düzenlenen biçimde de terditli dava açılabilir. Terditli davalarda aynı davalıya karşı birden fazla talep, arasında bir aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle aynı dava dilekçesinde ileri sürülebilir. Ancak bu talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. Terditli olarak ileri sürülen taleplerde, hâkimin öncelikle asli talebi incelemesi ve asli talep bakımından bir karar vermesi gerekir....

        Somut olayda ise uyuşmazlık, davacı şirkete ait taşınmazları hile ve muvazaa nedeniyle devri iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, asıl talebin herhangi bir nedenle yerine getirilmesi imkansız olduğu halde terditli olarak taşınmaz bedelinin davalılardan tahsili talep edilmiştir. Tazminat talebi, tapu iptali ve tescil talebinin herhangi bir nedenle imkansız olmasına bağlıdır ve terditli bir talep olarak ileri sürülmektedir. HMK'nın 111/2.maddesi gereğince, mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar verilmedikçe, fer'i talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz....

        Asliye Hukuk Mahkemesinin, 2020/ 88 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi taleplerine yasa ve usule aykırı olarak, davamızın REDDİNE karar verildiğini, verilen bu karara itiraz ettiklerini ve kararın kaldırılmasını talep ederek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE : Dava, TMK'nın 1007. Maddesine dayalı olarak açılmış tazminat istemine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun dava şartları ve ilk itirazlar başlıklı 114/1- ı maddesinde, davanın derdest olmaması dava şartlarından sayılmıştır. Derdestlik, tarafları, dava sebebi ( vakıaları) ve dava konusu (talep sonucu) aynı olan bir dava ikinci kez açılırsa, ikinci davada bu husus re'sen veya talep üzerine dikkate alınır ve ikinci dava, dava şartları yokluğundan esasa girilmeksizin reddedilir. Dava şartları, kamu düzeniyle ilgili olduğundan; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmakla yükümlüdür....

        Değerlendirme ve Gerekçe HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ile kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı gözetilerek ve HMK'nın 353. maddesi gereğince yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmaması nedeniyle duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda; Dava, TMK m.1007'ye dayalı olarak açılmış tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince dava, reddedilmiş, karara karşı davacı istinaf isteminde bulunmuştur. Emet Kadastro Mahkemesi'nin 2007/527 esas-2009/23 karar sayılı ilamı ile Emet Orman İşletme Müdürlüğü tarafından açılan kadastro tespitine itiraz davasında davanın kabulüne dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu Kütahya Emet Eğrigöz Beldesinde kain taşınmazların tespitinin iptali ile orman vasfı ile hazine adına tapuya kayıt ve tesciline dair karar verildiği kararın 2013 yılında kesinleştiği görülmüştür....

        Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.02.2012’de kesinleşen 2009/425 E. - 2010/273 K. sayılı kararı ile taşınmazdaki 2/B ve kullanım şerhlerinin kaldırılmasına karar verilmiş, bu yargılama devam ederken taşınmazın vasfı idari yoldan ... olarak değiştirilmiştir. Mahkemece, davacıların terditli talepleri hakkında herhangi bir karar verilmemiş, TMK’nın 1007. maddesine göre açılan davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu talep için zamanaşımı süresinin dolduğu dikkate alınmamıştır. TMK’nın 1007. maddesinde düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan dolayı açılacak davalar için kanunda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Ancak, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” şeklindeki kanuni düzenlemenin bir gereği olarak uygulama ve öğretide kanunen özel bir zamanaşımı süresi öngörülmeyen alacak veya tazminat davaları 10 yıllık genel zamanaşımına tâbi tutulmuştur....

          Mahkemece, 06.01.2020 tarihli karar celsesinde davacının tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat talepleri dikkate alınarak tazminat talebi yönünden davanın tefrikiyle davacının tazminat talebinin mahkemenin ayrı bir esasına kaydına karar verildiği, eldeki davaya tapu iptali ve tescil davası olarak devam edilmesine rağmen kararın gerekçesinde davacının bu dosyadan tefrikine karar verilen tazminat talebi yönünden de değerlendirmelerde bulunmak suretiyle davanın reddine yönelik hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Ayrıca, Hukukumuzda bir davanın birden fazla taleple açılması mümkündür. Bu tür davalara terditli davalar denilir.Ancak bu gibi durumlarda, orta yerde birden fazla dava çeşidi yoktur....

            UYAP Entegrasyonu