. - 2011/30 K. sayılı ilamında; 6831 sayılı Kanunun 11. maddesine göre kesinleşen orman kadastrosuna karşı ancak 10 yıllık süre içinde tapu kaydına dayanılarak iptal davası açılabileceğini, bu sürenin hak düşürücü süre olduğunu, bu hali ile davacıların davasında haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar vermiştir. Hükmün temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 20....
Davacı, davasında haklı bile olsa hak düşürücü süre davanın özünü ortadan kaldırmış olduğundan o davanın esasına girilemez ve dava dinlenemez. Kadastro yasaları tasfiye amacını gütmektedir. Yasa koyucu, kamu düzenini hak arama hürriyetinden daha önemli görmüş ve hak düşürücü süreye üstünlük tanımıştır. Somut olayda; orman kadastrosuna itiraz davası kesinleşmiş dava konusu parselin orman niteliği ile Hazine adına tapu kaydı oluşmuş ve taşınmaz kamu malı olmuştur. Temyize konu dava 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde anılan 10 yıllık süre içinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak açılmıştır. Ne var ki; kesinleşen orman kadastrosunun iptali 3402 Sayılı Yasanın 16/D ve 6831 Sayılı Orman Yasasının 11/1. maddesi gereğince ancak tapuya dayanılarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde istenebilir. Davacı tapuya dayanmadığından hak düşürücü süre nedeniyle kesinleşen orman kadastrosunun iptalini isteyemez (H.G.K. 08.06.2005 gün 2005/20-327-377 S.K.)....
Maddenin düzenlemesinden taşınmaz sahiplerinin orman kadastro komisyonunca yapılan orman sınırlarına dava tarihi itibariyle 6 ay içerisinde itiraz edileceği belirtildikten sonra 6 aylık süre geçtikten sonra ancak tapulu taşınmaz sahiplerinin 10 yıllık süre içerisinde dava açabileceği belirtilmiştir. Madde metninden tapusuz taşınmaz sahiplerinin ise ancak 6 aylık sürede itiraz edebileceği (19.04.2012 tarih 6292 sayılı Kanun ile bu süre bir aya indirilmiştir), bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, dolayısıyla bu süreden sonra dava açamayacakları sonucu ortaya çıkmaktadır. Yani bu madde gözetildiğinde tapuya dayanarak hak iddia edenlerle, taşınmazının bulunduğu yerde kadastro çalışmaları yapılmadığı için tapusu bulunmayan, zilyetliği olan hak sahiplerinin itiraz süreleri ve hakları bakımından farklı düzenleme öngörülmüştür....
Davalılar Hazine vekili ile Orman İdaresi vekili cevap dilekçelerinde; davanın 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığından, hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesini savunmuşlardır. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, "çekişmeli taşınmaza yönelik kadastro tespitinin kesinleştiği 06.09.2011 günü ile dava tarihi olan 27.01.2022 günü arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu" gerekçesi ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur....
Mahkemece davalar birleştirildikten sonra yapılan yargılama sonucu, çekişmeli taşınmazın tapuda orman niteliği ile Hazine adına kayıtlı 101 ada 1 sayılı orman parseli sınırları içinde bulunduğu, orman kadastrosunun kesinleştiği, kesinleşmeden sonra zilyetliğe dayanarak tapu iptal ve tescil davasının dinlenmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 10 yıllık süre içinde zilyetliğe dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi gereğince yapılmıştır. Mahkemece, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu ve 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi gereğince zilyetliğe dayanılarak 10 yıllık süre içinde dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, karar usul ve kanuna aykırıdır....
Yasanın 11. maddesinde yer alan hak düşürücü sürenin uygulanması gerekeceğinin değil sadece orman olan yerlerde orman sınırlarının belirlenmesinde zorunlu olarak Orman Yasasının sınır belirlemesi ile ilgili özel hükümlerinin uygulanması gerektiği şeklinde anlaşılacağı, hakdüşürücü süreler yönünden 3402 sayılı Yasa tarafından Orman Yasasına bir atıfta yapılmadığı, somut olayda orman kadastro komisyonu 3402 sayılı Yasanın 4. maddesine göre sınırlandırma yaptığına göre hak düşürücü sürenin de 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde düzenlendiği şekilde olacağı..." yönünde karar verilmiştir....
Davacı, Medeni Yasa'ya göre mülkiyet hakkının bütün ayni haklar gibi, hak düşürücü süreye bağlı olmadığını ileri sürülerek dava konusu taşınmazları önce orman sınırları içine alan, sonra Hazine adına orman sınırları dışına çıkartan çalışmaların iptalini istenmekte ise de, 3373 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden önce yapılan ve ilan edilen orman kadastro işlemlerine karşı 3373 sayılı Yasa İle tapulu taşınmazlar için getirilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı, kaldı ki; ilan ve dava tarihine göre 10 yıllık sürenin dahi geçirilmiş olduğu, orman kadastrosu ile 2. madde ve 2/B madde uygulamalarının kesinleştiği, yine Hukuk Genel Kurulu'nun 20.03.1996 gün ve 1995/20-1086-174 sayılı kararında kabul edildiği gibi, hak arama özgürlüğünün sınırsız olarak kabulü kamu düzenini aksi yönde etkileyeceği, hak düşürücü süre ile mülkiyet hakkı değil, hak arama özgürlüğü belli bir süre ile sınırlandırıldığı, bu sürelerin doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirmeleri nedeniyle davanın hangi aşamasında...
Mahkemece taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu ve özel mülke konu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, on yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılıp 29/09/2008 – 30/10/2008 tarihleri arasında ilân edilmiştir. Her nekadar, mahkemece dava, 3402 sayılı Kanunun 12. maddesi gereğince 10 aylık süre içinde açılan tapu iptali – tescil davası olarak kabul edilmiş ise de, yörede yapılan orman tahdidinin 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi gereğince yapıldığı ve 29/09/2008 – 30/10/2008 tarihleri arasında kısmî ilâna çıkartılarak 31/10/2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır....
gerekçesiyle reddine karar verilmesi yerinde olmadığını, yerel Mahkeme kararında hak düşürücü süre gerekçe gösterilmişse de Yargıtay 20....
Madde ile ormanların özel mülkiyete konu olamayacağı zamanaşımı ile iktisap edilemeyeceği açıkça düzenlendiğini, 169. madde ile ormanların hak düşürücü süre ile iktisap edilemeyeceği açıkça belirtilmese de Anayasamızın 169. ve 170....