Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Olayda, davacının adi komandit şirkette komandit ortağı olduğu husunun ihtilafsız olduğu, adi komandit şirketin limited şirketten elde ettiği kâr payının adi komandit şirketin ortaklarına yansımasının davacının adi komandit şirket ortağı olma statüsüne dayandığı ve adi komandit şirketin tam mükellef kurum statüsünü haiz olmadığı, Gelir Vergisi Kanunun 37. maddesine göre komandit ortağın ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilmesi gerektiğinin belirtilmesi göz önüne alındığında yapılan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır....

    Olayda, davacının adi komandit şirkette komandit ortağı olduğu husunun ihtilafsız olduğu, adi komandit şirketin limited şirketten elde ettiği kâr payının adi komandit şirketin ortaklarına yansımasının davacının adi komandit şirket ortağı olma statüsüne dayandığı ve adi komandit şirketin tam mükellef kurum statüsünü haiz olmadığı, Gelir Vergisi Kanunun 37. maddesine göre komandit ortağın ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilmesi gerektiğinin belirtilmesi göz önüne alındığında yapılan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır....

      Olayda, davacının adi komandit şirkette komandit ortağı olduğu husunun ihtilafsız olduğu, adi komandit şirketin limited şirketten elde ettiği kâr payının adi komandit şirketin ortaklarına yansımasının davacının adi komandit şirket ortağı olma statüsüne dayandığı ve adi komandit şirketin tam mükellef kurum statüsünü haiz olmadığı, Gelir Vergisi Kanunun 37. maddesine göre komandit ortağın ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilmesi gerektiğinin belirtilmesi göz önüne alındığında yapılan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır....

        Mahkemece, yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın 576 pay itibari ile 48/576 payının davacı adına, kalan 528/576 payının davalı adına tesciline, dahili davalılar davaya müdahil olmadıklarından haklarında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, dava konusu taşınmazın tarafların miras bırakanı ...’e ait olduğu, diğer mirasçıların davaya müdahil olmadıkları gerekçesi ile davacının miras payı ile sınırlı olarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; verilen karar usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmamaktadır. Davacı, taşınmazın miras bırakanı ...’den kaldığını ileri sürerek dava açmış ve miras bırakan adına tescilini istemiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 29. maddesi uyarınca bir mirasçı, diğerlerinin muvafakatı olmadan dava açabileceği gibi açtığı bu davaya yalnız başına devam edebilir....

          ün miras bırakanı ... ile davacı ... arasında yapılan 20.2.1979 tarihli “Harici Gayrimenkul Satışı ve Ferağ Vadi Senedi” ne göre sınırları açıklanan taşınmazın ortak miras bırakan babaları ...’den kalan bu taşınmazdaki miras payının ... tarafından ...’e devredildiğine, sözleşmenin TMK.nun 677. maddesinde ifadesini bulan miras payının devri sözleşmesi niteliğinde bulunduğuna, her ne kadar sözleşmede dava konusu taşınmazın yapılan paylaşım sonucu ..., ... ... ve ... ¼’er oranında kaldığı açıklanmış ise de, gerek eldeki dava dosyası ve gerekse daha önce taraflar arasında geçen ......

            Dava, çekişmeli taşınmazların muris ... ...’ya ait olduğu ve mirasının paylaşılmadığı iddiasıyla taşınmazların terekeye döndürülmesi istemiyle açılan tapu iptal ve tescil davasıdır. Bu tür davalarda, mirasçının, mirasçı olmayan üçüncü kişiler aleyhine, miras payının adına tescili istemiyle dava açması mümkün değil ise de, kayıt maliki olan mirasçı ya da mirasçılar aleyhine, kendi miras payının adına tescili istemiyle tek başına dava açmasına usulen bir engel bulunmamaktadır. Somut olayda davacı dava dilekçesinde her ne kadar taşınmazların müşterek muris Bekir adına tescil edilmesini talep etmiş ise de davacının davasının kendi miras payıyla sınırlı olduğu kabul edilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece talep aşılacak şekilde davaya konu taşınmazların davacı adına tesciline karar verilmesi isabetsizdir....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.04.2013 gününde verilen dilekçe ile miras ortaklığına temsilci atanması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Dava, TMK'nın 640/3 maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile tarafların terekeye atanacak temsilci konusunda fikirbirliği içinde olmadıkları, her iki tarafın gösterilen temsilci adaylarına itiraz ettikleri gerekçesiyle terekeye re'sen Av. ...'ın temsilci olarak atanmasına karar verilmiştir....

                Ancak, bu kural bir mirasçının terekeye tabi bir taşınmaz için üçüncü kişiye karşı açacağı davalarda geçerli olup, elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda mirasçıların birbirleri aleyhine tek başına miras payının iptaline ilişkin dava açmaları durumunda oybirliği aranmaz.(TMK.m.701, 702 HGK'nın 23.10.1996 tarih 1996/522 Esas, 1996/713 Karar). Bu ilke TMK'nın 701 ve 702. maddelerindeki kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Somut olayda davacılar, çekişmeli taşınmazların murisleri ...'den kaldığını ileri sürerek tüm mirasçılar adına tescili istemiyle diğer bir mirasçı olan davalı aleyhine dava açmışlardır. Yukarıda açıklandığı üzere mirasçılar arasında miras payına yönelik olarak açılan davalarda mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı aranmaz. Ne var ki davacılar kendi paylarına yönelik dava açmayıp tüm mirasçılar adına tescil talebinde bulunmuşlardır. Muris ...'in davacılar ve davalı dışında da mirasçıları olduğu anlaşılmaktadır....

                  Dosyada bulunan terekeye dahil bir taşınmaz hakkında bir mirasçı diğer mirasçılar aleyhine tek başına miras payı oranında adına tescil istemi ile dava açabilirse de, 3. kişiye karşı miras payının adına tescili istemiyle dava açması hukuken mümkün değildir. Davacıların murisi ...'ın, davacılar dışında "..." isimli bir başka mirasçısının da bulunduğu anlaşılmakta olup, elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli payları olmadığından, haklarının terekenin tamamını kapsadığı ve TMK'nın 702. maddesine göre topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği açıktır. Mirasçılardan birinin terekeye karşı 3. kişi konumunda olan birisi aleyhine kendi payı hakkında açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına açılmadığından, davaya, diğer mirasçıların katılması (icazet vermesi) veya terekeye temsilci atanması suretiyle devam edilmesine olanak yoktur....

                    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine; dava konusu 786 sayılı parselin 400/800 payının davalı ... adına kayıtlı olduğu farz edilerek, anılan paydan 80/800 payın iptali ile, davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hükmün, redde yönelik bölümü, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                      UYAP Entegrasyonu