Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Tüm dosya kapsamı uyarınca; uyuşmazlık, ilamlı icra takibinde maaş haczi müzekkeresinin usulsüz tebliği şikayeti, davacı yetkililerin borçlu olarak eklenmelerine ilişkin memur işlemini şikayet ve ödenen paranın iadesi istemlerine ilişkindir. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 12. maddesine göre, hükmi şahıslara tebligat selahiyetli mümessillerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Aynı Kanunun 13. maddesine göre de, tebliğ yapılacak bu kişiler, herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde, tebliğ orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır....

Süleyman KAYA'nın imzasını almadığını ve imzadan imtina ettiğine dair şerhte düşmediğini, dolayısıyla tebligatın usulsüz olduğunu beyan etmiş, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile usulsüz tebligata, borcun asıl ve ferilerine, tebliğ tarihi olarak 16/11/2020 tarihinin kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

aynı konutta tebligat yapılabilmesi mümkün olduğunu, işyerinde tebliğ için, daimi evrak memuru olması şartı sağlanmadığını, usulsüz tebligatın yapıldığı adres müvekkilin iş adresi olduğunu, açıklanan nedenlerle; yapılan tebligat usulsüz olduğu ve tebligat müvekkilinin iş yerinde tebligatı alma yetkisi bulunmayan kişilere, muhatabın neden adreste bulunmadığı araştırılmadan, nedeni tebligat parçasına yazılmadan yapıldığını, bu usulsüz tebligat tarihi baz alınamayacağını, dava sonuna kadar dosyadan herhangi bir icrai işlem yapılmaması yönünde tedbir kararı verilmesi talep ettiklerin, müvekkilin haklarının haleldar olmaması için durumdan haberdar olur olmaz dava açıldığını, öncelikle mahkeme tarafından usulsüz tebligata ilişkin yerinde şikayetlerine itibar edilmeli daha sonrasında imza itirazlarına ilişkin araştırmalar yapılması gerektiğini, imza itirazı hususunda yargılama yapılması için ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, takibe konu yapılan senetteki imza müvekkiline ait...

Davalı vekili cevap dilekçesinde; Yapılan tebligatlar usulüne uygun olduğunu, olup davanın reddi gerekmektedir.Davacı Sedat Türk'e yapılan tebligata ilişkin olarak davacı Sedat Türk'e yapılan tebligat usulüne uygundur. Tebliğ mazbatası incelendiğinde bütün işlemler kanuna ve usulüne uygun olarak uygulandığı görülecektir. Posta memuru tebligattaki adrese gelmiş, davacının adresinde bulunmaması sebebiyle komşu Ayten Kılıç'tan bilgi alınmış, tebligat muhtara teslim edilmiş ve ihbarname kapıya yapıştırılmıştır. Komşu Ayten Kılıç'a da haber verilmiştir. Görüldüğü üzere bütün işlemler sırasıyla usulüne uygun olarak uygulanmıştır. Tebligatın usulsüz olduğu iddiası gerçek dışıdır. Davacı şirkete yapılan tebligata ilişkin olarak davacı şirkete yapılan tebligatın usulsüz olduğu iddiası asılsızdır. Davacı şirkete tebligat usulüne uygun olarak adreste daimi çalışana tebliğ edilmiştir....

Karara karşı davalı T3 istinaf başvurusunda bulunarak; 07/11/2019 tarihinde icra müdürlüğüne gerekli masraflar yatırılarak icra takibi başlatıldığını, icra müdürlüğünün davacı şirketin tebligat adresine usulüne uygun olarak e-tebligat çıkardığını, icra takibinin Uyap sistemi üzerinden online olarak davacı şirketin vergi numarası ve mersis numarası girilerek başlatıldığını, vergi numarası ve mersis numarasının doğru olduktan sonra ünvanın bir öneminin bulunmadığını, e-tebligat sisteminin Adalet Bakanlığı, Uyap sistemi, PTT ve davacı şirket arasında gerçekleştirilen işlemler neticesinde oluşturulduğunu, tarafların ve icra müdürlüğünün bu sisteme herhangi bir müdahalelerinin olmadığını, usulsüz tebligata ilişkin iddialarının asılsız olduğunu, tebligata dair yapılan işlemlerin usulüne uygun olduğunu, icra müdürlüğünün 3 kez tebligat sonuç sorgulaması yaptığını, üçünün de aynı sonucu verdiğini, davacının mesaj gelmediği iddiasının da kötü niyetli olduğunu veya dilekçesinde belirtilen...

İLK DERECE MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, "...Dosyada bulunan tüm bilgi, belge ve beyanlar birlikte değerlendirildiğinde; Dava konusunun usulsüz tebligat şikayetine yönelik olduğu; Kural olarak, tebliğin muhatabın bilinen son adresinde bizzat muhatabın kendisine yapılması gerektiği, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan adresinin bilinen son yerleşim adresi olarak kabul edilerek tebligat yapılacağı, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi, gösterilen -daha önce tebliğ evrakının gönderilip bila tebliğ geri döndüğü -adres ise muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa bile 21/2' ye göre tebliğ yapılacağı, İcra dosyası kapsamında ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olarak yapıldığı anlaşıldığından usulsüz tebligat davasının reddine..." dair karar verildiği görülmüştür....

İcra Müdürlüğü'nün 2011/23334 sayılı dosyasından yaptığı takipte, müvekkiline usulsüz olarak İİK'nın 89/1, 89/2 ve 89/3 maddeleri uyarınca haciz ihbarnamelerinin gönderildiğini, şirket yetkilileri yurtdışında olduklarından bu tebligatlardan haricen yeni haberdar olduklarını, işbu haciz ihbarnamelerinin hiçbir zaman müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, müvekkilinin ne davalıya ne de diğer borçlulara bir borcunun olmadığını, aralarında bir ticari ilişki bulunmadığını, usulsüz tebligata ilişkin olarak icra hukuk mahkemesinde dava açıldığını belirterek, davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, HMK'nın 119.maddesine göre belgeler ve deliller sunulmadığını belirterek, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep etmiştir....

    Somut olayda; davalının davacı aleyhine, alacağının tahsili için kambiyo takibine geçtiği, davacının dava dilekçesinde açıkça ödeme emri tebligatının usulsüz olması sebebi ile ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesini ve borca, imzaya itirazının kabulünü talep ettiği halde, borçlunun isteminin gecikmiş itiraz talebi olarak değerlendirilmesi yerinde görülmemiştir. Borçlunun başvurusu, usulsüz tebligata dayalı, tebliğ tarihinin düzeltilmesi istemi olarak tavsif edilmelidir. Bu durumda usulsüz tebligata ilişkin şikayet değerlendirilerek sonucuna göre imzaya ve borca itirazlarının da değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Bu nedenle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK'nun 353/(1)-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın açıklanan hususlar yönünden yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

    Maddeye göre tebligat yapılması hususunun tebligat parçası üzerine şerh düşüldüğü, bu nedenle usulsüz tebligat şikayetinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının yasaya uygun olduğu anlaşılmakla istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

    Kabul anlamına gelmemek kaydıyla mahkemenin ödeme emri tebligatını usulsüz kabul ettiği takdirde davalı kurum aleyhine yargılama giderlerine hükmetmemek gerektiğini, işbu şikayet konusunun, usulsüz tebliğ işlemine dayanmakta olduğunu salt tebliğ memurunun eyleminden kaynaklanmakta olduğunu, bu sebeple, davalının kendisi aleyhine dava açılmasına kusuruyla sebebiyet verdiğinin kabulünün mümkün olmadığının, sebebiyet ilkesi gereğince davalı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesinin hakkaniyet gereği olduğunu, davanın reddine karar verilerek vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir....

    UYAP Entegrasyonu