Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ayrıca, kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine bağlanacak gelir ve verilecek ödenekler için, kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan hak sahiplerine veya kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine, Kurumca rücu edilmez" düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda; davacıların desteği Hasan Kuyugöz'ün davaya konu edilen kaza sonucunda öldüğü, davacılar tarafından destekten yoksun kalma iddiası ile eldeki davanın açıldığı, olaya ilişkin ceza yargılamasının yürütüldüğü dava dosyasının dosya kapsamında bulunmadığı görülmektedir. Davaya konu kaza nedeniyle davacılara ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması bakımından SGK Başkanlığı'na müzekkere yazılmış; SGK ... İl Müdürlüğü'nün 09.05.2014 tarihli cevabi yazısında, davacılar murisi... 'ün Bağkur kaydının bulunduğu, 5510 sayılı Kanun'un 21. maddesi gereğince kazası sonucu ölümü nedeniyle eşi olan ...'...

    gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir....

      Ne var ki, sigortalı aracın hasar durumu ve oluşan zarar belirlenmeden hüküm kurulmuştur. HUMK.nun 275 ve devamı maddelerine göre, çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, mahkemece uzman bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulması zorunludur. O halde, mahkemece araç hasarının belirlenmesi için hasar uzmanı bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bilirkişi raporu niteliği olmayan ekspertiz raporunda belirlenen hasar miktarının hükme esas alınması doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 08.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ilk defa 2008/Ekim ay başından sonraki süreler için ölüm gelir/aylığı bağlanacak olan hak sahiplerine ilişkin şartların tespitinde Kanun'un 34. maddesinin esas alınacağını, aylığın kesilmesi ile yeniden başlatılmasında da Kanun'un 35. madde hükümleri uygulanacağını, ancak, ölüm gelir aylıklarının hesaplanması ve hak sahiplerine paylaştırılmasında ölüm tarihindeki mevzuatın esas alınacağını, davacının 30.11.2018 tarihinde ölüm aylığı talebinde bulunduğunu, hak sahipliğinin en erken eşinin vefat ettiği tarih olan 09.01.2013 tarihinde başladığı, daha önce evli olduğu için babasından aylık alma hakkı olmadığını, Yönetmelik'te açıkça hak sahipliğine ilişkin koşulların tespitinde hak sahibi olma niteliğinin kazanıldığı tarihteki kanun hükümlerinin uygulanacağının belirtildiğini, davacının hak sahipliğinin eşinin vefat ettiği tarih olan 09.01.2013 tarihinde başladığını, hak sahipliği niteliğini sağladığı bu tarihte geçerli olan yasanın 5510 Sayılı...

        Sigortası Kanun 21. ve 76. maddeleridir. 5510 sayılı Kanunun “İş Kazası ve Meslek Hastalığı ile Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır....

          Diğer taraftan, davacı kurum alacağının belirlenmesi bakımından mahkemece 5510 Sayılı Yasanın 96’ncı maddesinin “b” fıkrası kapsamında murisin ve davacının sorumlu olması gerektiğine dair yaklaşım isabetli olup, 14.12.2009 tarihli kurum işlemine göre 14.12.2004-14.12.2009 tarihleri arasındaki ödemeler bakımından 9137 gün üzerinden bağlanmış olup da murise ödenen aylıklar ile 8020 gün üzerinden davacı murisinin hak ettiği aylıklar Kurumdan sorularak, her iki aylık arasındaki farkın yersiz ödeme sayılması ile yasa kapsamında faizi ile birlikte belirlenmesi gerekli olup, bu belirleme yapılırken, davacının da 01.01.2010 tarihinden itibaren eşi üzerinden hak ettiği ölüm aylığı nedeniyle birikmiş aylık tutarının kurumdan sorulması ile kurum alacağından mahsubunun yapılması gerekeceği dikkate alınmalı ve sonucuna göre denetlenebilir şekilde bir hesap raporu aldırılmak suretiyle kurum alacağının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi usul...

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi _ K A R A R _ Dava, fikir ve sanat eseri sahipliğinin tespiti isteğine ilişkindir. 2797 sayılı Yargıtay Kanununa 6572 sayılı Kanunun 27. maddesi ile eklenen geçici 14. maddesi gereğince Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun Hukuk Dairelerinin işbölümünü düzenleyen 19.01.2015 tarihli ve 2015/8 sayılı Kararına göre ve davanın açıklanan niteliği itibariyle temyiz inceleme görevi Yargıtay 11. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 60. maddesinde 6644 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gereğince görevli Dairenin belirlenmesi için dosyanın Yargıtay Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna sunulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle görevli Dairenin belirlenmesi için dosyanın Yargıtay Hukuk İşbölümü İnceleme Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

              duymasının nedeninin araştırılması gerektiğini, davacıların şimdi dava açmalarının MK 2. maddesi anlamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, ...ibaresinin müvekkili tarafından kullanılmaması için müvekkilinin uyarıldığı iddiasının doğru olmadığını, davacı taraf ile yapılan görüşmelerin hiç birisinde müvekkilinin ...ismini kullanmaktan vazgeçeceğini belirtmediğini, ...markası üzerinde her iki tarafın da hak sahipliğinin bulunduğunu, bu markanın her iki tarafça 30 senedir, nizasız ve fasılasız kullanıldığını, müvekkilinin hak sahibi olduğu bir markayı kullanmasının ne marka hakkına tecavüz ne de haksız rekabet oluşturmayacağının, kaldı ki faaliyet alanlarının farklı olduğunu, müvekkilinin ...markasını sadece 24. emtia sınıfında kullandığını ve kumaş ticareti yaptığını, oysa davacıların tekstil ve konfeksiyon alanlarında çalıştıklarını müşteri portföylerinin farklı olduklarını savunarak davanın reddini istemiştir....

                "İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi Dava, murislerinin 20.05.1989-21.06.1995 tarihleri arasında 179 sayılı Yasaya tabi sigortalı olduğunun tespiti ile Kurumun ölüm aylığının iptaline yönelik işleminin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davacılar ile davalılardan Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, davalı Kurum vekilinin temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-Davacıların vekilinin temyiz talebi yönünden; Hüküm İş Mahkemesi tarafından verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesi hükmüne göre, mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyiz olunması gerekir....

                  Kastı ya da sigortalının sağlığını koruma ve güvenliği mevzuatına aykırı hareketi ile kazası veya meslek hastalığına neden olan işveren, sigortalı veya hak sahibine karşı tazminat ödeme yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Madde metninden anlaşılacağı üzere, bu durumda sigortalı ya da hak sahiplerine sosyal sigorta yardımlarında bulunan Kurumun yaptığı yardımları, işverenden rücuan isteme hakkı vardır. İşverenin borcunun sözleşmeden aykırılık kaynaklı olup, geçerli bir ...... olduğu ve alacaklı konumundaki sigortalı veya hak sahibinin bu yardımlarla kısmen ya da tamamen tatmin edildiği açıktır. Burada sigortalı veya hak sahibine Kurumca bağlanan gelirler yönünden tazminat miktarı başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri olarak öngörülmüştür. Ancak açıkça söz konusu tutarın, sigortalı veya hak sahibinin işverenden isteyebileceği tutarı aşamayacağı, bir başka deyişle kurumun rücu hakkının anılan tutara bağlı ve sınırlı olduğu düzenlenmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu