Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı vekili, davalı ile davacının annesinin 1993 yılında tanıştıklarını ve 1994 yılında davacının dünyaya geldiğini, davalının davacının kendi çocuğu olduğunu bildiğini ve çocuğu tanıyacağını söylediğini ancak bunu yapmadığını, çocuğun tüm ihtiyaçlarının anne tarafından karşılandığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı vekili, davacının annesinin müvekkiline tıbben çocuk sahibi olamadığını söylediğini, ancak hamile kalınca çocuğun müvekkilinden olduğunu belirterek evlenmek için baskı yaptığını, sonuç alamayınca tarafların ve ailelerin birbirleri ile on üç yıl boyunca görüşmediklerini, davadan yaklaşık üç yıl önce davacının annesinin müvekkili ile irtibata geçtiğini, ayrıca müvekkilinin ailesini arayarak yardım talep ettiğini, müvekkilinin anne ve babasının ise, çocuğun torunları olma ihtimalini gözeterek yardımda bulunduğunu, manevi tazminat koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

    Aile Mahkemesinin 2012/862 esas - 2013/321 karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, söz konusu kararın 23/05/2013 tarihinde kesinleştiğini, söz konusu davada velayetin anneye verildiğini, davacı kadının 19/06/2013 tarihinde başka birisiyle evlendiği, davalının ise 18/11/2015 tarihinde başka birisiyle evlendiği, davacının yeni evlilik yaptığı dönemde çocuğu davalının annesine teslim ettiği, 2 sene kadar çocuğa davalının annesinin baktığı, bu dönemde davacının çocuğu görme girişiminde bulunmadığı, her hangi bir yasal yola başvurmadığı, Ortaköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/242 esas - 2013/482 karar sayılı ilamı ile çocuğun velayetinin babaya verildiği, dava konusu çocuğun davalının annesinde 2 yıl kadar kaldıktan sonra baba ile birlikte Özbekistan'a gitti ve bu güne kadar orda yaşadığı, davalı ve çocuğun düzenli olarak yaz tatillerinde Türkiye'ye geldiği, ancak davacı kadının çocuğu görme girişiminde bulunmadığı, iş bu dava açılmadan önce 1 defa çocuğu gördüğü, davacı kadının halen annesi...

    Somut olayda, davacının çocuğu ..., özürlü olması nedeniyle kısıtlanmış ise de, vesayet makamı bu çocuğun, babası...’nın velayeti altında bırakılmasına karar vermiştir. Bu çocuğun malvarlığı ile ilgili tasarruflar içinde, verilen bu karar doğrultusunda velayet hükümleri uygulanacağından görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Bu durumda, uyuşmazlığın Aile Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HUMK.’nun 25. ve 26. maddeleri gereğince İzmir 11. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 20.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi HÜKÜM : Sanığın mahkumiyetine dair, Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; Gereği görüşülüp düşünüldü; Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1-Suça sürüklenen çocuğun, mağdurun yüzünü mermer parçası ile yaraladığının kabul edilmesine rağmen söz konusu mermer parçasının 5237 sayılı TCK' nın 6/f.4 hükmüne göre fiilen saldırı ve savunmada kullanmaya elverişli, silah niteliğinde kabul edilmeyerek, aynı kanunun 87/1-son hükmünün uygulanmaması nedeniyle yazılı şekilde eksik ceza tayini, 2-Mağdur hakkında düzenlenen 12/03/2009 tarihli raporda, mağdurun yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği, daha sonra alınan 01/09/2009 tarihli raporda mağdurun yüzünde sabit iz olduğunun bildirildiği, buna göre raporlar arasında bulunan çelişkinin giderilmesi için mağdurun Adli Tıp Kurumuna gönderilerek ayrıntılı raporunun aldırılması gerektiğinin gözetilmeyerek ve suça sürüklenen çocuğun...

        GEREKÇE : Dava, çocuğun annesinin soyadını kullanmasına izin verilmesi davasıdır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK'nun 355.maddesine göre resen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır....

        B-) Davalı T3, süresi içinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesini tebliğ almadığını, işbu tazminat davasının mesnetsiz ve yersiz olarak açıldığını, davalının annesi ile gayri resmi olarak sürdürdükleri evliliğinin bittiğini, davacıyı annesinden istediğini, ancak annesinin çocuk senin çocuğun değil dediğini, yaşadığı şüpheleri gidermek için gayri resmi yaşadığı davacının annesinin yanına gittiğini, çocukları görmek istediğini söylediğini, davacının annesinin çocukları kendisine gösterdiğini, başka biriyle yaşadığını, davacının annesinin "çocuk senin çocuğun değil" dediği için kendisinin de bir daha arayıp sormadığını, tekrar resmi bir evlilik yaptığını ve bu evliliğinden çocuklarının olduğunu, davacının pandemi başlangıcında yasakların olduğu dönemde kendisinin Yalova'da ikamet ettiği evine eşi ile birlikte geldiklerini, kendisini evine aldığını ve kabul ettiğini, bir gün misafir ettiğini, kendisinin bütün ihtiyaçlarını karşıladığını, harçlığını dahi verdiğini, gittikten...

        K A R A R Davacılar, davalının kardeşleri olduğunu, babalarının ölümü ile mirasçılar olarak annesi ve kardeşlerine intikal eden ... ilçesi 1970 ada 29 nolu parselde bulunan taşınmazın 3. kişilere satışı için davalıya vekalet verdiklerini,davalının davaya konu yeri 11.03.2008 tarihinde 140.000 TL bedelle 3. kişiye sattığını,satış bedeli olarak her bir çocuğun hissesine 21.000 TL,annesinin payına 35.000 TL düştüğünü,ancak davalının kendilerine 16.000 TL ödediğini, kendilerinin her birinin payına düşen bedelden kalan 5.000 TL ile annesinin ölümü ile kendilerine intikal eden paydan her biri için 7.000 TL olmak üzere 12.000 TL alacaklarını oluştuğunu,davalının bu bedeli ihtara rağmen ödemediğini belirterek;her birinin alacağı olan 12.000 TL'nin ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 02.07.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Yargılama aşamasında davacı ... dışında diğer davacılar davadan feragat etmişlerdir....

          Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Çocuğun Annesinin Soyadını Kullanmaya İzin Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı baba tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı dava dilekçesinde; davalılardan Sezcan ile 11.4.2012 tarihinde kesinleşen kararla boşandıklarını, ortak çocuk 2007 doğum tarihli Çağlar’ın velayetinin kendisine verildiğini, kendisi ile oğlunun soyadının değişik olması nedeniyle sosyal ortamlarda ve resmi ortamlarda zorluklar yaşadığını iddia ederek, ortak çocuğun "Yıldız" olan soyadının kendi kızlık soyadı olan "Kılıç" olarak değiştirilmesini istemiştir....

            , devamında taraflar ve toplum açısından korunmaya değer bir yarar kalmadığı anlaşılmakla tarafların boşanma davaların ayrı ayrı kabulüne, boşanmaya sebep olan olaylarda her iki tarafın da kusurunun bulunduğu ancak davalı erkeğin kusurunun davacı kadına göre daha fazla olduğu, boşanma sürecinde müşterek çocuğun davacı anne ile birlikte yaşadığı, alınan sosyal inceleme raporuna göre velayetinin anneye verilmesinin uygun olduğunun belirtildiği görülmekle müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesine, çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağının kanunda düzenlendiği, bu açıdan velayet kendisine verilmeyen babanın çocuğun ihtiyaçları için maddi gücü oranında nafaka vermesi gerektiği, davacı kadının boşanma ile yoksulluğa düşme ihtimali bulunduğu anlaşılmakla davacı kadın lehine uygun nafakaya hükmedilmesine, boşanma ile davacı kadın en azından davalı eşin maddi desteğini yitireceğinden davacı kadın lehine uygun maddi tazminata...

            nın velayetinin müvekkiline verilerek müşterek çocuk için iştirak nafakasına hükmolunduğunu, çocuğun özürlü olması nedeniyle İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1994/1523 E, 1994/1410 K. sayılı ilamı ile kısıtlanarak annesinin kendisine vasi olarak atandığını, çocuk için birçok kez nafaka artırım davası açıldığını, en son Mersin 3. Aile Mahkemesinin 2005/1219 E., 2006/708 K. sayılı ilamı ile müşterek çocuğa ödenmekte olan iştirak nafakasının aylık 250,00TL’ye yükseltilmesine karar verildiğini, müşterek çocuğun bakım ve gözetime muhtaç durumda olduğunu, özel eğitim aldığını, masraflarının, zorunlu ihtiyaçlarının ve sosyal giderlerinin arttığını, nafaka miktarının çok az olduğunu, müvekkilinin de yeterince destek olmasına rağmen müşterek çocuğun giderlerini karşılamakta yetersiz kaldığını ileri sürerek 250,00TL olan iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 1.000,00TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini talep etmiştir....

              UYAP Entegrasyonu