Asliye Ceza Mahkemesi) TARİHİ : 26.01.2012 NUMARASI : 2011/315 Esas, 2012/31 Karar SUÇ : Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü: Katılan ile sanığın aşamalardaki anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkla katılan arasında boşanma davasının sürdüğü, çocuğun velayeti konusunda bir karar verilmediği, sanığın 27 Ağustos 2010 tarihinde Isparta'ya gittiği, annenin de rızasını alarak çocuğunu Antalya'ya İline tatile götürdüğü ve 01.09.2010 günü çocuğunu Düzce'ye yanına getirdiği, katılanın aynı gün boşanma davasının devam ettiği aile mahkemesinin başvurarak çocuğun velayetinin kendisine verilmesini istediği, aile mahkemenin boşanma davası sonuçlanıncaya kadar çocuğun velayetinin tedbiren anneye verilmesine karar verdiği, katılanın velayetin kendisine verildiğini sanığa bildirdiği, sanığın 07.09.2010 tarihinde boşanma davasının devam ettiği aile mahkemesine başvurarak velayetin anneye verilmesine ilişkin...
in de 30 adet güvercinin çalındığını beyan etmesi karşısında, suça sürüklenen çocuğun Batman Sulh Ceza Hakimliğinde ''Şu anda ... mahallesinde oturmaktadır'' şeklindeki beyanı da göz önünde alınarak, suça sürüklenen çocuğun oturduğu ve belirttiği mahallede ''İske'' lakaplı bir şahsın olup olmadığı kolluk marifetiyle araştırılarak, bulunması halinde tanık sıfatıyla beyanı alındıktan sonra suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik kovuşturmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, 3-Suça sürüklenen çocuk mahkemedeki savunmasında ''İske'' lakaplı şahsı müşteki ile görüştürdüğünü beyan etmesi karşısında; kovuşturma aşamasında dinlenen müştekiye açıklattırılmadan suça sürüklenen çocuğun mahkumiyetine karar verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk ......
Ay da bir gelip bizi dolanıp gidiyor. ...." diyerek davacı oğlunun İstanbul da çalıştığını ve Arda nın kendisi ile kaldığını beyan ettiğini, çocuğun 12 yıl boyunca bakımını yapan onu büyüten annesinin yanında kalması mı yoksa dedesi ve nenesinin yanında kalmasının mı daha doğru olacağını, davacının işi gereği hiç bir zaman Samsun da olamayacağını, kaldı ki çocuğu alıkoyduğu zaman da bile babası tarafından çocuğun yanına ay da bir geldiğinin açıkça beyan edildiği davacının tek amacının nafaka ödememek ve müşterek çocuğa anne ve babasına hizmet ettirmek olduğunu, dosyaya sunulan bellek içerisindeki tik tok paylaşımlarııyfı müşterek çocuğun davacı tarafından alıkonulup Samsun da yaşadığı dönem çekildiğini "Salak" kelimesini kullandığı için kendisine annesinin kızdığını söyleyen bir çocuğun çekmiş olduğu tik tok paylaşımlarının takdirini mahkemeye bıraktıklarını, burada aslında müvekkilinin çocuğunu nasıl yetiştirmeye çalıştığı davacının ise nasıl yetiştirdiğinin ortaya çıktığını müşterek...
Türk Medeni Kanunu’nun 21. maddesine göre velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri ana ve babanın ortak yerleşim yeridir. Somut olayda mallarının korunması istenen küçüklerin anne ve babasının boşandıkları, velayetlerinin babalarına verildiği, babalarının ise 2008 yılında öldüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda sağ olan anneye öncelikle velayetin verilip, verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekecektir. Bunu inceleme görevi Aile Mahkemesine, Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Çocukların annesinin yerleşim yeri adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre Yeni Mahalle, İnönü Caddesi, No : 8A/A, ..., ... olduğu anlaşıldığından çocukların annesinin velayeti altına alınmayacağı konusunda ve çocukların mallarının korunması konusunda uyuşmazlığın ... Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HUMK.’nun 25. ve 26. maddeleri gereğince ......
Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, evlilik dışı doğan ve babası tarafından tanınmayan küçükle ilgili olarak annesinin de yaşının küçük olması nedeniyle Türk Medeni Kanununun 404. maddesi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması istemine ilişkindir. Evlilik dışı doğan 2012 doğumlu çocuğun velayeti yasa uyarınca (TMK. 337/1 md.) anada ise de annenin yaşının küçük olması nedeniyle TMK.'nun 404.maddesi uyarınca işlem yapılması için ihbarda bulunulmuştur. Türk Medeni Kanununun 411. maddesine göre, “vesayet işlerinde yetki, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairesine aittir. “Aynı Yasanın 19. maddesinde de; “Bir kimsenin ikametgahı, yerleşmek niyetiyle oturduğu yerdir...” hükümlerine yer verilmiştir....
Çocuk, annesinin ... ile evliliği sırasında doğmuştur. Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. (TMK.m.285/1) Bu karine çürütülmedikçe, çocuğun bir başka erkeğe bağlanması mümkün değildir. Çocuğun annesi, kocasından 11.07.2007 tarihinde boşandıktan sonra 31.10.2007 tarihinde davacı ... ... evlenmiştir. Çocuğun, ... ... hanesindeki kaydının silinip, bu evlilik hanesine taşınması istendiğine, başka bir ifade ile davacı ... çocuğun babası olduğunu iddia ettiğine göre, dava; baba olduğunu iddia eden kişi tarafından açılan "soybağının reddi" isteğine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu, baba olduğunu iddia eden kişiye de bazı hallerde soybağının reddi davası açma hakkı tanımıştır....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 09/04/2019 NUMARASI : 2018/377 ESAS 2019/229 KARAR DAVA KONUSU : Boşanmadan Sonra Açılan (Çocuğun Annesinin Soyadını Kullanmaya İzin) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi....
Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesince ise, küçüğün annesinin ölümü ile evlilik dışı doğan ve babası tarafından tanınan çocuğun velayetinin doğrudan babaya geçmeyeceği gerekçesi ile, karşı görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Türk Medenî Kanununun 337. maddesinin birinci fıkrası, “Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir.” Aynı maddenin ikinci fıkrası “Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.” hükmünü içermektedir. Dosya kapsamından, küçük ...'ın evlilik dışı doğduğu, baba tarafından küçüğün tanındığı, annesinin ölümü üzerine nüfus müdürlüğü tarafından küçüğe vasi tayini için sulh hukuk mahkemesine ihbarda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda öncelikle tartışılarak değerlendirilecek konu velayetin küçüğü tanıyan babaya verilip verilmeyeceğine yönelik olacaktır....
Aile Mahkemesinin 23.12.2020 tarihli ve 2019/33 E., 2020/738 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; bozmadan önce yapılan yargılamada sosyal inceleme raporu alındığı, bu rapora göre çocuğun anneye verilmesi gerektiği, çocuğun hâkim huzurunda alınan beyanında babasının kendisine annesini tercih ederse intihar edeceğini söylediği, annesinin aleyhine konuştuğunu belirterek velâyetinin annesine verilmesini istediği, alınan rapor ve çocuğun beyanları itibariyle velâyetinin anneye verilmesine karar verildiği, bozmadan sonra iki rapor daha alındığı, alınan raporlarda çocuğun annesinin yanında kalmak istediği, yaşı itibariyle çocuğun yaşam alanı hakkındaki seçiminin desteklenmesi gerektiğinin belirtildiği, çocuğun bozma kararından sonra mahkemede yeniden alınan beyanında bir yıldır annesiyle yaşadığını ve onunla yaşamaya devam etmek istediğini söylediği, bozmadan önce alınan raporda müşterek çocuğun açıkça babasının kendi üzerinde baskı kurduğunu ve annesiyle görüşmesini...
Düzenlemede, ana ve babanın istek ve tercihlerinden önce, çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimi önem ve öncelik taşır. Velayeti istenilen müşterek çocuk Yiğit İsmet 02/10/2011 doğumlu olup idrak çağındadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır....