kadar bu şekilde de şahsi ilişki kurmalarına, şahsi ilişkiye engel olunmamasının davalı anneye ihtar edilmesine, şahsi ilişkiye engel olunmasının velayet hakkını kötüye kullanma sayılacağının da ihtarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Bu nedenle mevcut şahsi ilişkinin yatılı olmayacak şekilde yeniden düzenlenmesi çocuğun üstün yararına uygun bulunmuştur. Uzmanların süreli olarak şahsi ilişki kurulması, daha sonra yeniden değerlendirilmesi yönündeki görüşleri, yukarıda gösterilen yasal düzenlemelere göre koşulların değişmesine bağlı olarak her zaman yeniden dava açılmasının mümkün olması ve ileride gerçekleşebilecek koşulların mahkemece önceden öngörülmesi ve dikkate alınmasının mümkün olmaması nedeniyle dikkate alınmamış ve mevcut koşullara göre değerlendirme yapılmıştır....
velayetinin davalıya verildiği ancak çocuk ile kendi aralarında kişisel ilişki kurulmadığını, üç senedir torunlarını ara sıra görseler de kendileriyle kalmadığını ve kişisel ilişki kuramadıklarını, bu durumun torunlarını aileden uzaklaştırdığını, üç sene öncesine kadar torunlarını kendilerinin büyütüğünü, bu itibarla öncelikle vesayet hükümlerine göre çocuğun velayetinin taraflarına verilmesine, mümkün değil ise de çocuk ile aralarında şahsi ilişki kurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Davalı baba, çocukların anneyi görmek istemediğini, ,bu nedenle şahsi ilişkinin kaldırılmasını talep etmiş ise de, yaşı küçük çocukların anne ilgi ve şefkatine ihtiyaçları olduğu, çocuğun sağlıklı kişisel gelişimi açısından çocuk ile anne arasında şahsi ilişkinin kurulmasının gerekli olduğu, şahsi ilişki kurulmasının çocuklar için risk oluşturacağı hususunun ispatlanamadığı anlaşıldığından, şahsi ilişkinin kaldırılmasına yönelik istinaf talebi reddedilirken, mahkemece Kasım ve Nisan aylarındaki ara tatilleri de kapsar şekilde tüm tatillerde anne ile şahsi ilişki kurulmasının baba ile tatil günlerinde çocukların kaliteli vakit geçirmesini engelleyici nitelikte olacağı değerlendirilmekle şahsi ilişkiye yönelik istinaf talebinin kısmen kabulü ile anne ve çocuklar arasında uygun ve yeterli şekilde şahsi ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Bu nedenle davalı-k.davacı erkeğin istinaf talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/33 E. sayılı dosyasından hakkında beraat kararı verilmesinin gerekçesi tamamen yanlış bir şekilde dava konusunun hukuki ilişki olarak kabul edilmiş olması olduğunu, şirket yöneticisinin şirketin hesaplarında bulunan parayı kendi şahsi hesaplarına aktararak kullanmasının TCK'nın 155 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince suç olduğu açık olduğuna göre bunun hukuki ilişki olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, her ne kadar davalı hakkında beraat kararı verilmiş olsa da, öğretide ve Yargıtay kararlarında benimsendiği üzere, tazminat davalarına daha uzun süreli ceza davasına ilişkin zamanaşımının uygulanması için, haksız eylemin yalnızca suç niteliği taşıması yeterli görülmekte olup; ayrıca eylemi işleyen hakkında ceza kovuşturması yapılmış ve mahkumiyet kararı verilmiş olmasının koşulunun aranmadığını, nitekim, 6098 sayılı Kanun'un 74 üncü maddesine hukuk hakiminin, ceza mahkemesi kararları karşısında bağımsız kılındığını; ceza mahkemesince haksız eylemin...
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacının velayete ilişkin davasının feragat nedeniyle reddine, şahsi ilişkinin artırılması talebinin kabulü ile davacı baba ile müşterek çocuk arasındaki şahsi ilişkinin tesis ve devamına karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve vekalet ücreti yönlerinden, istinaf kanun yoluna başvurmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : HMK'nın 355. maddesine göre re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Dava, velayetin verilmesi olmadığı takdirde çocukla kişisel ilişki süresinin artırılmasına ilişkindir. 1- Ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir (TMK m. 323)....
Davacı kadın her ne kadar çocuklar ile baba arasındaki şahsi ilişkinin daraltılmasını, yatılı olmayacak şekilde şahsi ilişki kurulmasını istemiş ise de; sosyal inceleme raporları, tanık anlatımları, taraf beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı baba ile müşterek çocuklar arasındaki şahsi ilişkinin daraltılmasını gerektirecek, çocukların yüksek menfaatleri aykırı olağanüstü bir durum tespit edilememiştir. Kişisel ilişki düzenlemesinde esas olan çocuğun üstün yararıdır. Çocukla ana baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi ana ve baba için bir hak olduğu gibi, çocuk için de bir haktır. Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır. Bu sebeple kişisel ilişki analık ve babalık duygusunu tatmin edecek nitelikte olmalıdır....
İlk Derece Mahkemesince çocuk ile baba arasında şahsi ilişki kurulması, dosya kapsamına alınan sosyal inceleme raporu doğrultusunda çocuğun menfaatine olduğu, davalı kadının, davacı erkeğin çocuğu kaçırmakla tehdit ettiği, davacı erkeğin yeni eşiyle çocuk arasındaki husumetin ispatlanamadığı anlaşılmakla birlikte yaşı itibariyle çocukla baba arasında kurulan şahsi ilişkinin yatılı olması çocuğun üstün yararına uygun olmadığı anlaşılmıştır. Bu hali ile davalının istinaf talebinin kısmen kabulü ile çocukla baba arasında her ayın 1. ve 3.cumartesi günü saat 10.00'dan akşam 18.00'e kadar, dini bayramların 2.günü saat 10.00'dan akşam saat 18.00'e kadar ,babalar günü saat 10.00'dan akşam 18.00'e kadar davacı baba ile çocuk arasında şahsi ilişki kurulmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Somut davada; mahkemece, tarafların daha önce boşanması sonucunda velayeti davacı anneye verilen 07/07/2013 doğumlu müşterek çocuk Çınar Mete ile davalı baba arasında yatılı şahsi ilişki kurulmasına karar verildiği, davacı tarafından şahsi ilişkinin tamamen kaldırılması ya da sınırlandırılması hususunda açılan bu davada mahkemece, talebin kısmen kabulü ile Temmuz ayında bir ay olarak belirlenen kişisel ilişki süresinin onbeş güne indirilerek diğer yönlerden önceki kararla aynı şekilde hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır....
Ayrıca yerel mahkeme kararının hüküm kısmının 2 nolu bendinde davacı ve müşterek çocuklar arasında kişisel ilişki tesis edildikten sonra müşterek çocuk Cesur Hamza Kılıçarslan yönünden yatılı olmaksızın denilmek sureti ile infazda tereddüte yol açacak şekilde şahsi ilişki tesisi hatalıdır. Yukarıda izah edilen nedenlerle, davacının sair istinaf sebepleri incelenmeksizin HMK 353/1- a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....