Aile mahkemesinin 2016/88 esas, 2016/92 karar sayılı kararı ile yaşı küçük Defne ve İlke için hükmolunan aylık 1.100,00 'er TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 700,00 er TL ye indirilmesine, davacı vekilinin müvekkilinin işe girdiği tarihten sonrası için nafaka miktarının yeniden düzenlenmesine ilişkin talebi yönünden uyuşmazlığın tespitinde dava tarihinin esas alınmasının zorunlu olması ve taraflarca dosyaya sunulan bir sulh sözleşmesinin de bulunmaması dikkate alınarak ileriye yönelik artış hükmü kurulamayacağından reddine" karar verilmiştir. Davalı vekili, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, istinaf talebinin reddi ile kararın onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava; velayeti davalı annede olan müşterek çocuklar Defne ve İlke için anlaşmalı boşanma ilamı ile hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılması/indirilmesi davasıdır. TMK.'...
Davalı vekili, davacının sosyal ve ekonomik durumunda herhangi bir değişliklik olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının davalıya ödemekte olduğu yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, davacının müşterek çocuklar için ödemekte olduğu iştirak nafakasının aylık 450,00'şer TL' ye indirilmesine, her bir çocuk için aylık 450,00'şer TL iştirak nafakalarının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması ve iştirak nafakasının indirilmesi talebine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu'nun 176/3. maddesi gereğince; irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka, yoksulluğunun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılabilir....
Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davada, 2001 yılında anlaşmalı boşanma sırasında protokol ile belirlenen aylık 1500 USD yoksulluk nafakasının kaldırılması veya indirilmesi talep edilmiştir. Mahkemece, nafakanın kaldırılması isteminin reddine; indirilmesi davasının kısmen kabulü ile aylık yoksulluk nafakasının 1000,00 TL olarak belirlenmesi cihetine gidilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir....
Sayılı dosyasında istinaftan feragat dilekçesi verilmiş ve karar kesinleştirildiği, bu durumda memuriyetten istifa dilekçesi veren davacının anlaşmalı boşanma davasında hükme bağlanan nafakaları ödeyemeyeceği hususu zaten belirli olduğu, bunun yanında 17/06/2019 tarihinde memuriyetten istifa dilekçesi veren davacının, istinaf süresi içerisinde anlaşmalı boşanma ilamının bu kısmını istinaf ederek ortadan kaldırma imkanı varken, aradan geçen dört günden sonra 21/06/2019 tarihinde istinaftan feragat dilekçesi vererek boşanma davasının kesinleşmesini sağladığı, davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için imzaladığı protokol gereğince yoksulluk ve iştirak nafakası ödemeyi kabul etmesi ve boşanma kararının istinaf etmeyerek kesinleşmesi sonrasında, eldeki dava tarihi arasında geçen kısa sürede müşterek çocuklar lehine olan iştirak nafakasının ve davalı kadın lehine yoksulluk nafakasının indirilmesi talebinin, iyiniyet, sözleşmeye bağlılık ve sözleşmenin devamlılığı ilkeleri ile bağdaşmayacağı...
Görüldüğü üzere, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında, protokolden sonra önemli bir değişiklik olmamış, edimler arasındaki dengenin, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulduğu davacı tarafça ispat edilememiştir. Bu bağlamda mahkemece, anlaşmalı boşanma davasında protokol ile belirlenen aylık 500,00 TL nafakanın 200,00 TL'ye indirilmesi hakkaniyete uygun bulunmamıştır. Hal böyle olunca mahkemece; davacının yoksulluk nafakasının indirilmesi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olacak şekilde davanın kısmen kabulü ile nafakanın indirilmesi yönünde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir....
Somut olayda; davacı taraf, anlaşmalı boşanma davasından sonra ekonomik durumunun kötüye gittiğini iddia ederek iştirak nafakasının azaltılmasını istemiyle bu davayı açmış olup, davacı tarafın dosyaya yansıyan yaşam standartları, davalı kadının protokol gereği yükümlülükleri yerine getirdiği, çocuğun yaşı, ihtiyaçları dikkate alındığında anlaşmalı boşanma davasından sonra, davacının ekonomik koşullarının olağanüstü bir şekilde aleyhine değiştiği hususunu ispat edememiştir. Bu haliyle, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karar usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olmakla davacının istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; "davacının iştirak nafakasının yeniden düzenlenmesi ve azaltılması isteğine ilişkin davasının reddine" karar verilmiştir. Davacı erkek vekili istinaf dilekçesi ile; kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı taraf istinafa cevap vermemiştir. Dava, anlaşmalı boşanma protokolünden kaynaklı çocuk için maddi yükümlülüklerin yeniden düzenlenmesi ve iştirak nafakasının azaltılması davasıdır. İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstanbul 2....
Her ne kadar davacının boşandıktan sonra yeni ev kiralaması ve kredi ödemelerinin bulunması nedeniyle söz konusu nafakayı ödemekte zorlandığı dosya kapsamından anlaşılmış ise de, bu hususların tarafların boşanma tarihinde davacı için öngörülemez bir durum olmadığı ve davacının o tarihte de kredi borçlarının bulunduğu dikkate alındığında mahkememizce yoksulluk nafakasının kaldırılması ya da indirilmesi koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmış olup, davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması veya indirilmesi talebi yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Bununla birlikte davacının davalıya fazladan ödediğini belirttiği 3.683,25....
Davalı, davacının gerçeğe aykırı iddialarla lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması veya indirilmesini talep ettiğini, davacının iddia ve taleplerinin hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını, yoksulluk nafakasının kaldırılması veya indirilmesi şartlarının oluşmadığını, anlaşmalı boşanma nedeniyle yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, anlaşmada tazminat talep etmeyerek sadece yoksulluk nafakası istediğini, eski eşinin kazancının yüksek olduğunu ve maddi durumunun kötüleşmediğini, dolar kurundaki değişimin enflasyonun altında olduğunu ve maddi durumunun iyi olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Tüm bu veriler ışığında davacının, boşanma protokolü ile davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakası miktarını ve artış oranını kabul ettiği, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren aradan geçen kısa süre içerisinde mali durumunun yoksulluk nafakasını ödeyemeyecek kadar bozulduğunu ya da hakkaniyetin bunu gerektirdiğini ya da davalının anlaşmalı boşanma protokolü ile kararlaştırılanlar dışında mali gücünün olağanüstü derecede arttığını ispat edemediği, her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilecek olup dava tarihi itibariyle ÜFE ve TÜFE oranlarında katlanılamaz bir artış olmadığı gibi yasal istinaf süresinden sonra ibraz edilen 10/11/2022 tarihli dilekçenin istinaf incelemesi sırasında dikkate alınamayacağı, dolayısıyla davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması ya da azaltılmasına ilişkin bu istemin haklılığı, hakkaniyet ve ahde vefa ilkesine uyarlığı yönünde delil bulunmadığı, böylece yoksulluk nafakasının dava tarihinde ulaştığı miktar itibariyle öngörülemeyen...