İlk derece mahkemesinin bu kararı; erkek tarafından, kusur tespiti, velâyet, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası yönünden istinaf edilmiş olmasına rağmen bölge adliye mahkemesince; erkeğin istinaf itirazları; kadının tedbir nafakası davasının kabulü ve birleşen boşanma davasında nafakaların miktarı ve velayet düzenlemesi olarak incelenmiştir. İstinaf incelemesi neticesinde; çocuklar için verilen tedbir nafakası yönünden istinaf dilekçesinin reddine, tedbir nafakasının kabulü ve nafakaların miktarı ve velayet talebi yönünden istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesince; kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası, iştirak nafakaları ve miktarları yönünden değerlendirme yapılmaksızın, hükmü sadece istinaf edilen diğer yönlerden inceleyerek karar verilmesi doğru görülmemiştir....
Her ne kadar davalı kadın vekili tarafından yerel mahkeme kararına karşı iştirak nafakası miktarının yüksek olduğu yönünde istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de; hükmedilen iştirak nafakası miktarının 6100 sayılı HMK'nun 341/2 maddesi gereğince, kesin nitelikte olup, bu durumda, davacının kesin nitelikteki bir karara karşı istinaf yoluna başvurduğu anlaşıldığından, davacının iştirak nafakasına yönelik istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve düşüncesiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Buna bağlı olarak; davalının ergin olması ile iştirak nafakası kendiliğinden sona erdiğinden, davacının, kanun gereği kendiliğinden sona eren iştirak nafakasının kaldırılması talebi ile dava açmasında hukuken korunmaya değer menfaati, diğer bir ifade ile bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Diğer taraftan, kanun gereği davalının ergin olması ile kendiliğinden sona eren iştirak nafakası nedeniyle davacı hakkında takip bulunması halinde dahi, davacının 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca şikayet yoluna başvurma imkanının bulunduğu, diğer bir ifade ile bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün olduğu, bu durumda o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yararın bulunmadığı açıktır....
Aile Mahkemesinin 2015/498 esas 2017/713 karar sayılı kararı ile yoksulluk nafakasına hükmedildiği, kararın 30/04/2019 tarihinde kesinleştiği, lehine yoksulluk nafakası hükmedilen kadından iştirak nafakası talep edilemeyeceği anlaşıldığından davacının müşterek çocukları için iştirak nafakası talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Müşterek çocukların 19/07/2018 tarihinden itibaren rehabilitasyon merkezinde kaldıkları anlaşıldığından belirtilen tarihten itibaren müşterek çocuklar için davacı tarafından ödenen tedbir ve iştirak nafakasının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir." gerekçesiyle velayetin değiştirilmesi davasının kabul edildiği, davacının iştirak nafakası talebinin reddine karar verildiği, boşanma kararı ile baba için hükmedimedilen iştirak nafakasının kaldırılmasına karar verildiği, her 2 tarafın da kararı tavzih yolu ile düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davacı vekilinin tavzih talebinin kabulüne karar verildiği, hüküm fıkrasından 12....
Aile Mahkemesinin 2015/498 esas 2017/713 karar sayılı kararı ile yoksulluk nafakasına hükmedildiği, kararın 30/04/2019 tarihinde kesinleştiği, lehine yoksulluk nafakası hükmedilen kadından iştirak nafakası talep edilemeyeceği anlaşıldığından davacının müşterek çocukları için iştirak nafakası talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Müşterek çocukların 19/07/2018 tarihinden itibaren rehabilitasyon merkezinde kaldıkları anlaşıldığından belirtilen tarihten itibaren müşterek çocuklar için davacı tarafından ödenen tedbir ve iştirak nafakasının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir." gerekçesiyle velayetin değiştirilmesi davasının kabul edildiği, davacının iştirak nafakası talebinin reddine karar verildiği, boşanma kararı ile baba için hükmedimedilen iştirak nafakasının kaldırılmasına karar verildiği, her 2 tarafın da kararı tavzih yolu ile düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davacı vekilinin tavzih talebinin kabulüne karar verildiği, hüküm fıkrasından 12....
Buna karşın mahkemece, hüküm kısmında davacı ve çocukları lehine takdir edilen nafaka, yoksulluk ve iştirak nafakası olarak nitelendirilmiş, gerekçeli kararda yoksulluk ve iştirak nafakası şartlarına ilişkin değerlendirmeler yapılmış ve yine davacı kadının yoksulluğa düşeceğinin tespit edildiği belirtilmiş olup, bu yönüyle yoksulluk ve iştirak nafakası şartlarına göre yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir. O halde mahkemece, davacının talebinin tedbir nafakasına istemine yönelik olduğu göz önüne alınarak, tüm deliller incelenmek sureti ile davacının ayrı yaşamakta haklı olup olmadığı değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir....
Mahkemece her ne kadar, boşanma kararının kesinleştiği tarihten iki buçuk ay geçmişken eldeki davanın açıldığı, giderlere ilişkin bir belge sunulmadığı, davacının boşanabilmek için iştirak nafakası talep etmediği, boşanmadan kısa süre sonra iştirak nafakası talep etmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı anne yukarıdaki açıklamalar ışığında her zaman müşterek çocuk için iştirak nafakası talebinde bulunabileceğinden, müşterek çocuklar için uygun bir miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan sebeplerle; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, Van 1....
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Taraflarca Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca açılan boşanma davalarının birleştirilerek yapılan yargılaması sonucunda, ilk derece mahkemesince davacı-davalı erkeğin davasının reddine, davalı-davacı kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velayetinin anneye verilmesine, çocuklar için tedbir, iştirak nafakası ile davalı-davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş, davalı-davacı kadının tedbir ve yoksulluk nafakası isteminin ise reddine karar verilmiş; hüküm, davacı-davalı erkek tarafından kusur tespiti, aleyhine hükmedilen tazminatlar, iştirak nafakası ve vekalet ücreti yönünden, davalı-davacı kadın tarafından ise kusur belirlemesi, tedbir ve iştirak nafakaları ile tazminatların miktarı, reddedilen tedbir ve yoksulluk nafakası talebi yönünden istinaf edilmiştir....
(HMK. m.26/1) Bu husus nazara alınmadan velayeti davacıya bırakılan müşterek çocuk için talepten fazla iştirak nafakası tayini doğru değil ise de; kanuna uymayan bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, bozma sebebi yapılmamış, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekmiştir....
Mahkemece iştirak ve yardım nafakası taleplerinin kısmen kabulüne yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş olup, hüküm yoksulluk nafakası yönünden hatalı bulunarak, Dairemizin 21.06.2016 tarih, 2016/6286-9615 E-K sayılı ilamı ile bozulmuştur. Mahkemece, “bozmaya uyulmuş ise de; davacı kadının gelir durumunun yoksulluk sınırının üstünde olduğu ve davalı ile gelir durumunun birbirine yakın olduğu gerekçesiyle karşı davanın kabulü ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına daha önce iştirak ve yardım nafakalarına ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları Yargıtay tarafından reddolduğundan bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Bu defa hükmü, davacı yoksulluk nafakası yönünden; davalı iştirak ve yardım nafakaları yönünden temyiz etmiştir. 5219 ve 5236 sayılı yasalar ile HUMK.nun 427.maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01.01.2017 tarihinden itibaren 2.270 TL'ye çıkarılmıştır....