WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; hak sahipleri almakta oldukları kısmi aylıklarını, sigortalının yurt dışı hizmetlerinden, ölen sigortalıya kısmi aylığın bağlandığı tarihteki malullük veya yaşlılık aylığına hak kazanmaya yetecek kadar olan sürelerini 3201 sayılı Kanuna göre borçlanarak tam aylığa yükseltebileceklerini, Yaşar Ayrı'nın ölümü üzerine davacının almakta olduğu kısmi yaşlılık aylığı üzerinden 01.12.2017 tarihinden itibaren dul yetim aylığı bağlandığını, davacının 2208gün karşılığında bildirilen borcunu ödemesi halinde tam yaşlılık aylığı bağlanabileceğini, kurum işleminde isabetsizlik olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını, davanın reddini talep etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, ölüm aylığı bağlanması talebine ilişkindir....

Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur" şeklinde vurgulanmaktadır. Öte yandan, TTK'nin “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda; dava, 6102 sayılı TTK'nın 1472. maddesi uyarınca davacı sigorta şirketi tarafından kasko poliçesi kapsamında sigortalıya ödenen tazminatın, zarardan sorumlu olduğu iddiasıyla davalıdan rücuen tahsiline ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı sigorta şirketi tacir ise de, sigortalısının tacir olmadığı, sigortalı aracın hususi araç olduğu ve uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığı anlaşıldığından, davanın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....

    Önceki bozma ilamında da açıklandığı üzere, 506 sayılı Kanunun 26. madde hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan ......

      K A R A R 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere kararın bozmaya uygun bulunmasına göre, davalılar ... ile ....’nin tüm, davacılar ile davalı ...’in aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava 15.06.2007 tarihinde meydana gelen kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece; Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davacıların maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı ve davalı taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Maddi tazminatın belirlenmesi doğrudur. Ancak davacılar yararına manevi tazminatların takdirinde yanılgıya düşüldüğü, manevi tazminatlar az takdir edildiği gibi davalı ... bakımından talebin aşıldığı anlaşılmaktadır....

        Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davanın zamanaşımına uğradığını, sigortalının meslek hastalığına yakalanmasında davalı işveren kurumun kusurunun bulunmadığını belirterek haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece; "...Dava konusu uyuşmazlık sigortalının meslek hastalığına yakalanmasında davalı veren TTK nın kusurunun bulunup bulunmadığı ve davacı kurumun sigortalıya bağladığı meslek hastalığı sürekli göremezlik gelirinin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı alacak miktarının tespit edilmesidir. Sigortalının meslek hastalığı nedeni ile sürekli göremezlik haline 31/01/2019 tarihinde girmiş olması nedeni ile 5510 sayılı Kanunun 21 maddesi gereğince kurumun rücu hakkının sigortalı veya hak sahibinin işverenden isteyebileceği tutara bağlı ve sınırlı olduğu, bu tutarı aşamayacağı düzenlenmiştir....

        Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.01.2018 günlü ve 2017/3192 Esas. 2018/101 Karar Sayılı ilamında belirtildiği üzere, her uyuşmazlığın yürürlükte bulunduğu mevzuat hükümlerine göre çözülmesi gerektiği kuralı gereğince ve 1479 sayılı Kanunun 41. maddesinde ölüm aylığının ne zaman başlayacağına dair “Sigortalının ölümde hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığı hak kazandıkları tarihten sonraki aybaşından başlar.” şeklindeki düzenlemeye istinaden, somut olay bakımından davacının ölüm aylığına müstehak olup olmadığı irdelenirken, hak sahipliği sıfatının kazanıldığı 22.09.1997 tarihindeki kanuni düzenlemelere değer verilmesi gerekmektedir. 1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması halinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması halinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları...

          Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.01.2018 günlü ve 2017/3192Esas. 2018/101 Karar Sayılı ilamında belirtildiği üzere, her uyuşmazlığın yürürlükte bulunduğu mevzuat hükümlerine göre çözülmesi gerektiği kuralı gereğince ve 1479 sayılı Kanunun 41. maddesinde ölüm aylığının ne zaman başlayacağına dair “Sigortalının ölümde hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığı hak kazandıkları tarihten sonraki aybaşından başlar.” şeklindeki düzenlemeye istinaden, somut olay bakımından davacının ölüm aylığına müstehak olup olmadığı irdelenirken, hak sahipliği sıfatının kazanıldığı 22.09.1997 tarihindeki kanuni düzenlemelere değer verilmesi gerekmektedir. 1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması halinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması halinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları...

            hak kazanmış olmak şartıyla talep tarihinden, ölen sigortalının ölüm tarihinden itibaren sona ereceği ve prim iadesinin ise ancak zorunlu sigortalılık halleri ile çakışma halinde mümkün olduğu gözetildiğinde, aylık tahsisi için yeterli olan gün sayısı haricindeki sürelere yönelik ödenen primlerin iadesine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....

              Dolayısıyla, işverenin ve üçüncü kişilerin kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir. 1- Kusur oranları uyuşmazlık konusudur. Kusur raporlarının, 5510 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu (4857 sayılı İş Kanunu'nun mülga 77. maddesi) ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir....

              Yaşamını yitiren sigortalının eş, çocuk, anne, babasına ölüm sigortasından aylık tahsisi yapılabilmesi için öncelikle hak sahipliği sıfatının kazanılması gerekmekte, bunun için hak sahiplerine ilişkin aylık bağlama koşullarının sağlanıp sağlanmadığına bakılmakta, başka anlatımla bu koşulları tümüyle yerine getiren kişi hak sahipliği sıfatını kazanmakta, anılan sıfata sahip kişilere, sigortalıya ait tahsis şartları da gerçekleşmişse aylık bağlanabilmektedir. Şu durumda yukarıda sıralanan maddeler ve sosyal güvenlik hukuku ilkeleri dikkate alındığında yasal mevzuat ve aylık bağlama koşulları kendi içerisinde ayrıştırılmalı, sigortalıya ait şartlar sigortalının ölüm günü itibarıyla yürürlükte olan yasal mevzuat kapsamında değerlendirilmeli, hak sahiplerine ilişkin koşullar ise hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükte olan yasal düzenlemeler çerçevesinde irdelemeye tabi tutulmalıdır....

                UYAP Entegrasyonu