Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut uyuşmazlıkta; dava konusu 50150 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydından 26.10.2016 tarihli imar uygulaması sonucu 52075 ada 2 parsel sayılı taşınmaz olduğu, davacının imar uygulaması sonucu oluşan taşınmazda payının bulunmadığı, davalının 113850/600000 oranında paydaş olduğu anlaşılmaktadır. Önalım hakkının kullanılabilmesi için dava açıldığı tarihte davacı ile davalının taşınmazda paydaş olmaları ve paydaşlığın karar kesinleşinceye kadar devam etmesi gerekir. Davacının imar uygulaması sonucu oluşan taşınmazda paydaş olmadığı, dava açıldığı tarihte varolan önalım hakkını kaybettiği görülmüştür. Bu nedenle, mahkemece davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir....

    ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 06/11/2020 NUMARASI : 2016/28 ESAS - 2020/290 KARAR DAVA KONUSU : Şuyulandırma KARAR : Yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün istinaf incelemesi talep edilmiş olmakla, dairemizce dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda gereği görüşülüp düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, Merdivenköy Mahallesi, Mimi Deresi Sokağında kain eski 195 pafta, 755 ada, 6 parsel sayılı taşınmazda müştereken malik iken T6 tarafından söz konusu taşınmazda imar uygulaması yapılarak müvekkillerinin hisselerinden bir kısmı düzenleme ortaklık payı olarak alındıktan sonra bir kısım hisseleri için müstakil parseller oluşturup, bir kısım hisseleri (eski Kadıköy) 2623 ada, 18 parsel ve 2584 ada, 10 parsel sayılı taşınmazda hissedar yapılmış ve tespit edilemeyen hisselerinin de bedele dönüştürülmüş olduğunu, İmar uygulaması neticesinde bedele dönüştürme işlemi yapılmış, müvekkillere...

    Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi İle İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "İmar parsellerinin oluşturulması ve dağıtımındaki esaslar" başlıklı 10. maddesinde; “İmar parsellerinin oluşturulması ve dağıtımında aşağıdaki esaslar dikkate alınır. a) Düzenlemeyle oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki eski parsellere tahsisi sağlanır. b) Plan ve mevzuata göre korunması mümkün olan yapıların tam ve hissesiz bir imar parseline intibak ettirilmesi sağlanır. c) Mal sahibine tahsis edilen miktarın bir imar parselinden küçük olması veya diğer teknik ve hukuki nedenlerle müstakil imar parseli verilmemesi halinde, imar parselasyon planları ve imar durumu belirlenmiş düzenleme alanlarında yapılacak binaların toplam inşaat alanı veya bağımsız bölüm adetleri belirtilen imar adaları veya parselleri, kat mülkiyetine esas olmak üzere hisselendirilebilir.” hükmüne yer verilmiştir....

      HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Uyuşmazlık komşu parsel maliki olan davacının uyuşmazlık konusu taşınmazda yapılan otel için verilen yapı ruhsatı ve dayanağı 1/1000 ölçekli uygulama imar planından kaynaklanmaktadır....

        Belediye Başkanlığı İmar Müdürlüğünün 22.08.2012 günlü 3891 sayılı yazısında dava konusu taşınmazlardan 646 ada 18 parsel sayılı taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kısmen TCK kamulaştırma sınırı içerisinde, kısmen de 1/1000 ölçekli uygulama imar planı sınırı dışında kaldığı, yine belediye'nin 31.01.2013 günlü 421 sayılı yazısında dava konusu taşınmazlardan 646 ada 20 parsel sayılı taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kısmen TCK kamulaştırma sınırı içerisinde, kısmen de 1/1000 ölçekli uygulama imar planı sınırı dışında kaldığı, dava konusu taşınmazlardan 646 ada 19 parsel sayılı taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planı sınırı dışında kaldığı belirtilmiş olup, Dairenin geri çevirme kararı üzerine ......

          Hukuk Dairesinin 18/10/2018 gün 2017/2373 esas 2018/6544 karar sayılı ilamı ile “dava konusu taşınmazda 14.01.1969 tarihinde kat mülkiyeti kurulmuş olup, bilirkişi raporunda kat mülkiyetine geçiş tarihi olan 1969 tarihinde arsa paylarının orantılı olarak dağıtılıp dağıtılmadığının tespit edilmesi gerektiği belirtilmişse de, bağımsız bölümlerin değerinde ve dolayısıyla arsa paylarının tespitinde dikkate alınmayan, bu nedenle arsa payları arasında orantısızlığa yol açan somut ve haklı nedenler ortaya konulmadığı, dava konusu taşınmazda 1969 yılında kat mülkiyeti kurulduğu dikkate alındığında aradan geçen süre zarfında taşınmazda arsa paylarına herhangi bir itiraz olmadığı, bağımsız bölümlerin, kat mülkiyetinin kurulduğu tarihteki değerlerinin yukarıda açıklanan unsurları ve bu belirlemeye göre tapu sicilinde kayıtlı arsa paylarında düzeltilmesi gereken, bir yanlışlık olduğu konusunda mahkemece herhangi bir değerlendirme ve gerekçe içermeyen soyut ve genel ifadeli bilirkişi raporu esas alınarak...

            Davalı, dairesinde yakıttan yararlanmadığını, kalorifer tesisatının bulunmadığını ,taşınmazda kat irtifakı ve kat mülkiyetinin kurulmadığını belirterek davanın reddini istemiştir . Mahkemece, davacının davasının kısmen kabulüne; 5.181,76 TL asıl, 3.787,80 TL işlemiş faiz, alacağının, asıl alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davaya konu taşınmazda dava tarihi itibariyle kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulmadığından uyuşmazlık, Kat Mülkiyeti Yasasına göre çözülemez, genel hükümlere göre çözülmelidir. Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı (geçerli) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının sebebi zarar değil, alacaklının (davacının) mal varlığında meydana gelen eksilmedir....

              İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ Dairemizin 16.03.2022 tarih ve 2021/2016 Esas - 2022/740 Karar sayılı kaldırma kararı gereğince ilk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; yapılan keşife, alınan bilirkişi raporlarına ve keşifte dinlenen tanık beyanlarına göre davalı Havva'nın kullandığı tek katlı bir yapının olduğu, bu yapı ile davalının tapudaki hissesinin orantılı olduğu yine davacı tarafından da kullanılan bir yer olduğunun anlaşıldığı, bu kullanımın imar uygulaması öncesinde de sonrasında da devam ettiğinin anlaşıldığı, fiili bir paylaşım olduğu halde davacıların şufa hakkını kullanmak istemelerinin iyi niyet kuralı ile bağdaşmadığı, taşınmazda eylemli bir paylaşım olduğunda şufa hakkının kullanılamayacağı gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir....

              Hukuk Dairesinin 13.01.2014 tarihli bozma ilamına uyulurak el atmanın imar uygulaması ile oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, karar dosya kapsamındaki tapu kaydı ve diğer delillere göre yerinde değildir. Dava konusu 310 ada 3 parsel sayılı taşınmazın evveliyatında 177-216-227 kadastral parsellerden oluştuğu, 177 parsel sayılı 42 ha 1700 m2 miktarında, tarla niteliğindeki taşınmazda davacıların murisi ... ......'ın 51840/3110400, davalı ...'ın ise 6480/3110400 hissesinin olduğu, ...'ın hissesini 02.08.2001 tarihinde...yevmiye numaralı işlemle 3. kişiye sattığı, 24.02.2004 tarihinde yapılan imar işlemi ile 310 ada 3 parsel sayılı 498 m2 miktarında, arsa niteliğindeki taşınmazın davacıların murisi ... ...... adına tescil edildiği, 18.09.2009 tarihinde davacılar adına 1/3'er hisse olarak intikal ettiği, davalı adına imar uygulaması ile oluşan bir taşınmaz olmadığı anlaşılmaktadır....

                Bir yerin tahsise dayalı olarak hak sahibi veya mirasçıları adına tescil edilebilmesi için öncelikle imar planı veya ıslah imar planlarının yapılmış olması ve hak sahiplerinin gecekondusunun bu imar parseli üzerinde kalmış olması gerekir. Somut olayda; dosya içerisindeki 21.08.2015 havala tarihli yazı ekinde gönderilen tapu kaydına göre davacıların gecekondularının üzerinde bulunduğu ... parsel sayılı taşınmazda herhangi bir imar uygulaması yapılmadığı gibi tahsise konu yerin nazım imar planında kentsel gelişim ve dönüşüm alanında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu aşamada davacılar yararına tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil koşulları gerçekleşmediğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu