Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, bozma öncesi; davacı ile dava dışı borçlu arasında imzalanan tüketici kredisi sözleşmesine konu borcun ödenmemesi nedeniyle asıl borçlu hakkında icra takibi başlatıldığı, davalının hem kefil hemde aynı zamanda murisin mirasçısı olduğu, mirasçıların mirası reddetmeleri sebebiyle icra takibinin sonuçsuz kaldığı, kefilin icra takibinin sonuçsuz kalması sebebiyle sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalının temyizi üzerine Dairemizin 13.12.2018 tarih, 2016/11698 E.-2018/12114 K. sayılı ilamı ile, dava konusu kredinin ödenmemesi nedeniyle önce dava dışı asıl borçlu hakkında takip başlatıldığı, takibin haciz aşamasında borçlunun vefat ettiği, ancak başlatılan icra takibinin halen derdest olup aciz vesikası ile sonuçlanmadığından davacı bankanın davalı kefilden borcun ifasını istemesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde mahkemece; dava dışı asıl borçlunun mirasçısı olan...

    İtirazın iptali davaları için, İİK'da özel bir yetki düzenlemesi mevcut değildir, bu nedenle HMK'nın genel yetki kurallarının uygulanması gerekmektedir. Takibin yapıldığı yer mahkemesi HMK hükümlerine göre yetkili mahkeme değilse, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde itirazın iptali davası açılması kanunen mümkün değildir. Nitekim benzer nitelikte Yargıtay 13 HD'nin 2016/26923 E. 2019/9928 K. Sayılı ilamında: "Mahkemelerin yetkileri ancak kanunla düzenlenebilir ve itirazın iptali davası için de kanunla bir özel hüküm getirilmemiştir. Dolayısıyla icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi HMK hükümlerine göre yetkili mahkeme değilse, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde itirazın iptali davası açılması kanunen mümkün değildir. Üstelik alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde borçlu tarafından icra dairesinin yetkisine itiraz edilmemiş olması, o yerdeki mahkemeyi de yetkili hale getirmez." gerekçesi ile bu hususa açıkça değinilmiştir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : İcra takibinin iptaline 11/04/2015 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6644 Sayılı Kanun'un 2.maddesi ile değiştirilen 2797 Sayılı Yargıtay Kanunu'nun 60.maddesi gereğince, dosya kendisine gönderilen ilgili hukuk dairesi bir ay içinde yapacağı ön inceleme sonucunda iş bölümü bakımından kendisini görevli görmez ise gerekçesiyle birlikte dosyayı Hukuk İş bölümü İnceleme Kurulu'na gönderecektir. Uyuşmazlık, icra takibine konu üç adet bonaya dayalı olarak başlatılan icra takibinin iptali istemine ilişkindir. Bu durumda; Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu İş Bölümü kararına göre, belirgin biçimde Dairemizin inceleme alanı dışında kalmakta ve niteliği bakımından Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin görevi içine girmektedir....

        Dava konusu icra takibinin ve daha önce kesinleşmiş bulunan ... 12.İcra Müdürlüğü’nün 2004/4374 sayılı dosyasındaki icra takibinin aynı senede (20.02.2004 vadeli 10.000.-USD.miktarlı bono) dayandığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davacının mükerrerlik iddiası üzerinde durulup değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken bu yön üzerinde durulmadan yazılı gerekçelerle hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olarak belirlendiği ve ayrıca icra takibinin de orada yapılması gerektiği, bu durumda ...İcra Dairesi'nin yetkisiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 24.12.2013 tarihli "borç yapılandırma" sözleşmesinin 11. maddesinde uyuşmazlık halinde Manavgat Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olduğu hükme bağlanmıştır. Bu durumda icra takibinin yetkili yerde yapıldığı gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi isatbetsizdir. Diğer yandan dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmiş olduğuna göre, davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde nispi vekalet ücretine karar verilmesi doğru görülmemiştir....

            DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, itirazın iptali davasıdır. İş bu dosyanın tensip işlemi yapılması için tevzi edildiği, dosyanın yapılan incelemesinde; icra takip talebinin alacak talebinin bir kısmın USD bedel üzerinden diğer kısmının TL değer üzerinden talep edilerek ortak ödeme emri düzenlendiği, USD değerin ödeme emrinde ve takip talebinde TL karşılık miktarının gösterilmediğini, icra takibinin İİK 58, 60 ve 41. Maddelerine uygun olmadığı, icra takibinin İİK 58,60 ve 41. Maddeye uygun olmadığı, itirazın iptali davasında usule uygun yapılmış bir takibin bulunmasının özel dava şartı olduğu, iş bu dosya kapsamında usule uygun yapılmış bir icra takibi olmadığı, bu nedenle dava şartı gerçekleşmediğinden açılan davanın usulden reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

              İtirazın iptali davasının yasal dayanağını İ.İ.Y.’nın 67, tasarrufun iptali davasının yasal dayanağını ise aynı yasanın 277 ve takip eden maddeleri teşkil etmektedir. Davacı alacaklarının borçludan gerçek bir alacağının bulunması ve davacı alacaklının borçlu hakkında yaptığı icra takibinden sonuç elde edememesi ve bunun sonucu olarak borçlu hakkında yapılan icra takibinin kesinleşmesi tasarrufun iptali davalarının görülebilme koşullarındandır. Davacı tarafından borçlu aleyhine açılmış bir itirazın iptali davası bulunduğuna göre icra takibinin kesinleştiğinden söz edilemez. Hal böyle olunca davaların birleştirilerek görülmesi olanağı yoktur. Kaldıki her iki dava hakkında verilecek kararların temyiz inceleme yerleride farklıdır. Usul yasası hükümlerine göre bir davada davanın görülebilme koşullarının oluşup oluşmadığının mahkemece re’sen göz önünde bulundurulması gerekir....

                Mahkemelerin yetkileri ancak kanunla düzenlenebilir ve itirazın iptali davası için de kanunla bir özel hüküm getirilmemiştir. Dolayısıyla icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi HMK hükümlerine göre yetkili mahkeme değilse, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde itirazın iptali davası açılması kanunen mümkün değildir. Üstelik alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde borçlu tarafından icra dairesinin yetkisine itiraz edilmemiş olması, o yerdeki mahkemeyi de yetkili hale getirmez. Somut uyuşmazlıkta, dosya arasında bulunan belgelerden, taraflar arasında 21.03.2013 tarihinde sözleşme yapıldığı, sözleşmenin 37.1.1 maddesinde bu sözleşmenin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda Yozgat mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olacağının düzenlendiği anlaşılmaktadır. Taraflarca imzalanan 2012-2013-2014 yılları mamül yemek, dağıtım ve servis hizmeti satın alma sözleşmesinde Yozgat icra daireleri ve mahkemelerinin yetkili olduğu kararlaştırılmasına rağmen davacı ... 8....

                  E sayılı dosyası ile genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın borca itiraz ederek icra takibini durdurduğunu belirterek, borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin devamını, alacağın % 20'si oranında az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir....

                    Kesinleşmiş bir icra takibinin ve aciz belgesinin mevcudiyetleri, tasarrufun iptali davalarının dava şartlarından ise de hüküm verilinceye kadar, icra takibinin kesinleşmesi ve aciz belgesinin ibrazı mümkündür ve dava şartları sonradan gerçekleşmiş sayılır. Mahkemenin bu konuya değinen gerekçesi yerinde değildir. Öte yandan, İİK.nun 278.maddesinin 2.bendine göre; taşınmazın tapuda gösterilen bedeli ile, keşfen belirlenen bedeli arasında fahiş bir fark bulunması halinde, bu tasarruf bağışlama hükmünde sayılır. Somut olayda; taşınmazın tapuda gösterilen 12.000.000.000 TL.lik bedeli ile, keşfen belirlenen 35.761.112.301 TL arasında anılan Yasanın anladığı anlamda fahiş bir fark bulunduğundan, bu satış bağışlama hükmündedir. Bu durumda, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....

                      UYAP Entegrasyonu