WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporuna göre davacının kefaletinin 08.10.2008 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca borçluya kullandırılan kredili mevduat hesabına ilişkin bulunduğu, bu hesaptan kaynaklanan borcun kat edilmesinden sonra davacı kefil tarafından toplam 6.030.00 TL. ödeme yapılarak borcun kapatıldığı, davacının kefaletinden önce banka tarafından dava dışı asıl borçluya 08.10.2007 tarihinden itibaren verilmeye başlanan çek karnesindeki bankanın tanzim ettiği çeklerden kaynaklanan kredi borcuna davacının kefaletinin, takibe konu çek hesabından sorumluluğunun bulunmadığı gerekçeleri ile davanın kabulüne, davacının icra takip dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine, 2.820.00 TL. asıl alacağın %40’ı oranındaki tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı banka vekilince temyiz edilmiştir....

    İİK'nun 38. maddesi gereğince icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olup buna ilişkin başvurular ilama aykırılık iddiası olduğundan İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayete tabidir. Üçüncü kişilerin, icra dairesi önünde takip borçlusunun borcuna kısmen veya tamamen kefil olması, diğer bir ifade ile borcun ödenmesini kısmen veya tamamen üstlenmesi halinde icra kefaleti doğar. İcra kefaletleri, müteselsil kefalet hükmünde olup icra kefaletinin şekli hakkında ise, İcra ve İflas Kanunu'nda özel bir düzenleme bulunmadığından kefalet tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 583 ve 584. maddesi hükümlerinin göz önünde bulundurulması gerekir. TBK'nun 583. maddesine göre; "Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz....

      Anılan hükmün amacı, icra takibine konu edilen ve anında ödenemeyen bir borcun üçüncü kişi/icra kefili tarafından ödenmesini sağlamaktır. İcra kefaletinin şekli hakkında ise İİK’da özel bir hüküm bulunmadığından kefalete ilişkin haciz tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun 483 ve takip eden maddeleri hükümlerinin gözetilmesi gerekir. Bu hükümlere göre de kefaletin yazılı şekilde olması ve kefalet taahhüdünün altında kefilin imzasının bulunması yeterlidir. İcra müdürü usulüne uygun icra kefaleti verildiğini ve asıl borçlu hakkında takibin kesinleştiği görür ise alacaklının talebi üzerine icra kefiline icra emri gönderir....

        ın müşterek borç ve müteselsil kefaleti ile Genel Kredi Sözleşmeleri'ne istinaden Esnek Ticari Hesap Kredisi kullandırılmış olduğunu, esnek ticari hesabından dolayı 10.895,44 TL borcun ödenmesi hususunda hesap özeti gönderildiğini, ancak bu ihtarnameye rağmen borç ödenmediğinden dava dışı Hakan Koç ve kefil davalı ... aleyhine icra takibine geçildiği, ancak davalı kefilin itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini ileri sürerek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan itirazın iptali ile takibin devamına, davalı borçlunun itiraza uğrayan alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin 11.05.2012 tarihli sözleşmeyi imzalamadığını, imzaladığı sözleşmenin 2009 tarihli olduğunu, geçerli bir kefaletinin olmadığını savunarak davanın reddini ve alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir....

          Davalı vekili,bankanın ve davacının tacir olmaları nedeniyle yapılan sözleşmenin ticari ... niteliğinde olduğunu ve anlaşmazlığı çözümlemekle görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, tüzel kişiler tarafından verilen kefaletlerde 10 yıllık süre sınırlaması bulunmadığını, davacının müvekkili banka tarafından yapılan icra takibine süresi içinde itiraz etmemiş olması nedeniyle kefalet borcunun zamanaşımına uğradığı iddiasının yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, asıl borçlu..... ile davalı banka arasındaki kredi kartı üyelik sözleşmesinin 19/04/1996 tarihinde imzalandığı,10 yıllık sürenin 19/04/2006 tarihinde dolduğu, kredi kartı üyelik sözleşmesinin imzalanma tarihi ile icra takibi arasında 10 yıldan fazla bir sürenin geçtiği,davacının asıl borçlu Halil Sönmez'e olan kefaletinin 10 yılın dolmasıyla kendiliğinden sona erdiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

            Davalı vekili; müvekkilinin kefaletinin 2000 TL ile sınırlı olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece; bilirkişi raporunun gerekçeli ve yöntemine uygun olduğu, asıl borçlunun kullandığı krediyi tamamen ödedikten sonra kefilin kefaletinin kendiliğinden ortadan kalkmadığı, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla alacaklı bankanın alacağını asıl borçludan rehnin paraya çevrilmesi yolu ile müteselsil kefilden ise ilamsız icra takibi ile aynı anda talep etmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabülüne, davalının takibe itirazının kısmen iptaline, takibin 5.235.62 TL asıl alacak üzerinden ve bu alacağa 29.04.2010 tarihinden itibaren %80 ve değişken oranlarda temerrüt faizi tahakkuk ettirilerek devamına, asıl alacağın %40'ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tahsilde tekerrüre neden olunmamasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

              - K A R A R - Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için icra takibi başlattığını, müvekkilinin asıl borçluya kredi kullandırılmadan önce kredi kullandırılması halinde sorumluluk kabul etmediğini bildirdiğini belirterek müvekkilinin takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacının kefaletinin bulunduğu genel kredi sözleşmesi uyarınca kefalet limitleri dahilinde kredinin kullandırıldığı, davacının kefaletinin sona erdiğine ilişkin ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiğine dair tebliğ şerhini içerir suretinin dosyaya sunulmadığı, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                İcra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali istemi, yargılamayı gerektirmesi nedeniyle genel mahkemede ileri sürülebilecek bir husus olup, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurularak iptali talep edilemez. Ancak, İİK'nun 38. maddesi uyarınca icra dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbidir. Buna göre ilamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekir....

                Davalı yan aşamalarda davalı T3 kefaletinin bulunduğu genel kredi sözleşmesi kapsamında taşınmazı üzerinde de ipotek tesis edildiğini, kullandırılan kredinin ödenmesi üzerine ipoteğin fek edildiğini, dava konusu icra takibi ile tahsili talep edilen kredinin davalı T3 kefaletinin bulunmadığı sözleşmeden kaynaklandığını savunmuştur. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile, dava konusu icra takibi ile tahsili talep edeline kredi alacağının davalı T3 usulüne uygun kefaletinin bulunduğu 08/09/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Genel kredi sözleşmesi kapsamında davacı banka ile davalı asıl borçlu şirket arasındaki ilişki cari hesap ilişkisi niteliğinde olup, borcun herhangi bir tarihte sıfırlanmış olması sözleşmede kefil olan davalıların sorumluluğunu sona erdirmeyecektir....

                İcra Hukuk Mahkemesinin 05/03/2020 tarihli, 2019/894 esas, 2020/152 karar sayılı kararı ile, şikayetin kabulü ile "... alınan icra kefaletinin ve müştekinin kefil ve borçlu sıfatlarının geçersizliğinin tespitine ve takibe dayanak senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığından söz konusu senede dayalı olarak başlatılan icra takibinin müşteki yönünden iptaline" hükmedilmiş, davacı icra kefili tarafından bu ilama dayanılarak daha önce konulmuş olan hacizlerin kaldırılması talep edilmiş, icra müdürlüğünün 29/04/2020 ve 10/06/2020 tarihli kararları ile ilamın henüz kesinleşmediği gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Kural olarak icra mahkemesi kararlarının uygulanması için kesinleşme gerekmez. İcra Mahkemesi kararları verildikleri tarih itibariyle hüküm ve sonuç doğurur. Ayrıca takibin ve icra kefaletinin iptaline ilişkin kararın infazı için kesinleşmesi gerektiğine dair özel bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır (Yargıtay 12....

                UYAP Entegrasyonu