İcra kefili olan şikayetçi borçlunun asıl borçlu kooperatifin yöneticisi olduğu, bu icra taahhüdüne güvenerek asıl borçlu hakkında takip işlemi gerçekleştirmediğini, arada geçen zamanda asıl borçlu hakkında pek çok icra takibi açıldığını, kooperatifin borçlarını ödeme şansı kalmadığını, 2. Duruşmasız olarak yapılan yargılama sonunda kefalet akdinin iptaline karar verildiğini ileri sürülerek kararın iptaline icra kefaletinin geçerliliğine karar verilmesi istenmiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, Çanakkale İcra Müdürlüğünün 2020/6426 Esas sayılı dosyasındaki 16.09.2021 tarihli memur işleminin, şikayetçi borçluya gönderilen icra emrinin ve icra kefalet tutanağının iptali istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1....
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, davalının ipotek resmi senedinde müteselsil kefaletinin de yer aldığını, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı kefil hakkında başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiği belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. CEVAP Davalı cevap dilekçesinde özetle; banka tarafından aynı alacağa ilişkin olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını, mükerrer takip bulunduğunu, kefaletinin bulunmadığını, eşi tarafından ipoteğin fekki için dava açıldığını, takibin haksız olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ipotek resmi senedinin 5....
İİK'nın 38. maddesi gereğince icra dairesindeki kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. İcra kefiline karşı ilam niteliğindeki icra kefaletine dayanılarak ayrı bir ilamlı icra takibi de yapılabilir. Fakat, icra kefaletinin verildiği asıl takip dosyasında takibin icra kefiline karşı yürütülmesi de mümkündür. Ancak, usulüne uygun icra kefaleti olsa dahi, hakkında takip yapılan asıl borçlu yönünden takip kesinleşmedikçe icra kefiline icra emri çıkarılamaz. Çünkü kefil hakkında yürütülecek takibin kesinleşen bir miktar için başlatılıp devam etmesi zorunludur (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s: 767) (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas 1. cilt, s: 834) (HGK 31.03.2004 tarih ve 2004/12-2002). Somut olayda, şikayetçi 21.11.2013 tarihinde yapılan haciz sırasında borçlulardan Kaplan Transformatör....Ltd.Şti. için icra kefili olmuş, icra emrinin 04.04.2014 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür....
Şti.’ne kefil olarak yer aldığı kredi sözleşmesine dayalı şekilde davalı yanca başlatılan takip sırasında ödeme emri tebliğ olunmaması üzerine ancak haciz aşamasında evine gelinmesi sırasında takipten haberdar olduğunu ve icra baskısı altında icra dosyasına 26.498,27 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, oysa takip dayanağı kredi sözleşmesinin geçerli şekil şartlarını taşımadığını bu durumda müvekkilinin kefaletinin de geçerli olmayacağını, kaldı ki kredi sözleşmesi tarihinden sonra kefaletin sonlandırılmasına dair müvekkilince davalı bankaya keşide olunan ihtarın gözetilmediğini belirterek davalıya borçlu olmadığının tespitiyle müvekkilince ödenen 26.498,27 TL’nin ve %40 oranındaki tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı iddialarının doğru olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur....
Ancak, usulüne uygun olarak verilen icra kefaleti ilam hükmünde sayılır. İcra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali istemi, yargılamayı gerektirmesi nedeniyle genel mahkemede ileri sürülebilecek bir husus olup, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurularak iptali talep edilemez. Ancak, İİK'nun 38.maddesi uyarınca icra dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbidir. Buna göre ilamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekir. Bu nedenle de icra emri tebliği üzerine İİK'nun 16. maddesine göre şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, TBK'nun 581 ve devamı maddeleri kapsamında icra kefalet işleminin İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekir....
Davalı alacaklı vekili, davacının 09.11.2009 tarihli haciz tutanağındaki icra kefaletinin ve taahhüdünün geçerli olduğunu aksinin ancak genel mahkemede ve yazılı belge ile kanıtlanması gerektiğini davacının icra kefaletinin kesinleştiğini davacı ile borçlunun baba oğul olup birlikte çalıştıklarını, istihkak iddiasının yerinde olmadığını belirterek reddini savunmuştur. Davalı borçlu davacı ile ilişkisi olmadığını belitmiştir....
İcra Müdürlüğü’nün 2015/19837 esas sayılı takip dosyasından ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, davalının yapmış olduğu itirazın tamamen haksız ve hukuki dayanağının bulunmadığını, sözleşmenin kefalete ilişkin 70. maddesinde kefalet limitinin belirtildiğini, 07.05.2007 tarihli kredi sözleşmesi ile limit artırımına ilişkin 03.02.2014 tarihli 2. kredi sözleşmesi arasında sözleşmenin 14.1. maddesi gereğince bağlılık bulunduğunu, bu nedenle davalının itirazının takibi uzatmaya yönelik haksız itiraz olduğunu iddia ederek davalının yapmış olduğu itirazın iptali ile % 20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
ın ise davacı bankanın asıl borçludan olan alacağına 220.000,00-TL asıl alacak, 2.359,56-TL işlemiş faiz ve 117,98-TL BSMV olmak üzere toplam 222.477,54-TL kefaletinin bulunduğu, yargılama sırasında davalı borçluların icra takibine vaki itirazlarından feragat ettikleri ve icra takibinin kesinleştiği, bu nedenle davanın konusuz kaldığı, ancak dava tarihi itibarı ile davacı banka tarafından işbu davada davalı asıl borçlu ...yönünden 455.139,03-TL, davalı kefil ..., davalı kefil ... ve davalı kefil ......
Hemen belirtmek gerekir ki, İİK’nun 38. maddesi gereğince; icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbi olup, icra kefaletinin geçersizliğine yönelik iddia, genel mahkemede ileri sürülebilecek bir husus olup, yargılamayı gerektirdiğinden, dar yetkili icra mahkemesinde, tartışılma ve değerlendirilme olanağı bulunmamaktadır. Ancak, İİK'nun 38. maddesi uyarınca; ilam hükmünde olan icra kefalet işleminin, ilamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekir. Nitekim, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 583. maddesinin birinci fıkrasında; ''Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz....
Anılan maddeler koşullarında yapılmayan icra kefaletinin ilam niteliğini taşıdığı düşünülemeyeceği gibi böyle bir belge esas alınarak ilamlı icraya ilişkin İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin uygulanmasına ve icra kefili hakkında işlem yapılmasına da imkan bulunmamaktadır. Somut olayda, 03.01.2014 tarihli icra kefalet tutanağında; sorumlu olunan azami miktar ile kefalet tarihinin ve icra kefili sıfatıyla yükümlülük altına girildiğinin, haciz tutanağının icra kefaleti taahhüdünü içeren bölümünün, kefilin kendi el yazısı ile yazılmadığı görülmekte olup, bu haliyle, kefalet tutanağının, kefaletin şeklini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 583. maddesinde belirtilen şartlarda düzenlenmediği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, şikayetçiye gönderilen icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....