Ancak, İİK.nun 38.maddesi uyarınca icra dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbidir. Buna göre ilamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekir. Bu nedenle de icra emri tebliği üzerine İİK.nun 16.maddesine göre şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, TBK.'nun 581 ve devamı maddeleri kapsamında icra kefalet işleminin İİK.nun 38.maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilmeyeceği değerlendirilerek, ilamlı takibe konu edilemeyeceğinin belirlenmesi halinde, kefaletin geçersizliğine değil, bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin ve varsa icra kefili sıfatı ile yapılan işlemlerin iptaline karar vermek gerekir....
Şti. hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleşmesi üzerine yapılan haciz sırasında borçlu şirket lehine ... 24/09/2014 tarihinde dosya borcuna ferileriyle birlikte icra kefili olduktan sonra icra mahkemesine yaptığı başvuruda kefalet taahhüdünün usul ve yasaya uygun olmadığını belirterek icra emrinin iptalini talep ettiği anlaşılmıştır. İcra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali istemi, yargılamayı gerektirmesi nedeniyle genel mahkemede ileri sürülebilecek bir husus olup, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurularak iptali talep edilemez. Ancak, İİK'nun 38. maddesi uyarınca icra dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbidir. Buna göre ilamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekir....
Mahkemece davalı ile dava dışı kişiler arasında 15.04.2003 tarihinde 11 ay süreli olarak akdedilen kira sözleşmesinde davacının kefil olarak yer aldığı sözleşmede kefilin kefaletinin kira sözleşmesinin yenilendiği dönem içinde geçerli olduğunun düzenlendiği ancak kefilin sorumlu tutulacağı azami miktarın gösterilmediği, talep olunan kira parasının kira süresinin bittiği tarihten sonraki döneme ait olduğu bu nedenle de bundan davacı kefilin sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacının icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine, icra dosyasına ödenen 3.390.00 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir....
İhtiyati haciz sırasındaki kefalet de geçerli olup asıl borçlu hakkındaki takip iptal edilmedikçe icra kefili müteselsilen sorumludur. Anılan hükmün amacı, icra takibine konu edilen ve anında ödenemeyen bir borcun üçüncü kişi/icra kefili tarafından ödenmesini sağlamaktır. İcra kefaletinin şekli hakkında ise, İcra ve İflas Kanunu'nda özel bir hüküm bulunmadığından kefalete ilişkin 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 483 ve takip eden maddeleri hükümlerinin gözetilmesi gerekir. Bu hükümlere göre de kefaletin yazılı şekilde olması ve kefalet taahhüdünün altında kefilin imzasının bulunması yeterlidir. Diğer taraftan, icra kefiline karşı, ilam niteliğindeki icra kefaletine dayanılarak, ayrı bir ilamlı icra takibi yapılabileceği gibi; bu takibin, icra kefiline karşı icra kefaletinin verildiği asıl takip dosyası üzerinden yürütülmesi de mümkündür....
İcra Müdürlüğünün 2003/1729 Esas sayılı takip dosyasında dosya borçlularından Erdoğan ve Sembol'e icra kefili olan davacının icra kefaletinin 818 sayılı BK'nun 484. maddesi ve Yüksek Mahkemenin süreklilik arz eden içtihatları da dikkate alınarak geçerli olduğunu belirtmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, şikayetin kabulü ile Bodrum 1. İcra Müdürlüğünün 2003/1729 Esas sayılı dosyasında 05/08/2003 tarihinde haciz tutanağında alınan icra kefaletinin ve müştekinin kefil ve borçlu sıfatlarının geçersizliğinin tespitine ve takibe dayanak senedin kambiyo senedi niteliği de olmadığından sözkonusu senede dayalı olarak başlatılan icra takibinin müşteki yönünden iptaline karar verilmiş, davalı alacaklı T3 vekilince tavzih talebinde bulunulmuş, mahkemece 12/06/2020 tarihli karar ile T3 vekilinin tavzih talebinin reddine karar verilmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin icra mahkemesine başvurusunda, 12.06.2008 tarihli icra kefaletinin 818 Sayılı Borçlar Kanununun 484. Maddesine göre, kefil olunan miktar açıkça yazılmadığı için geçerli olmadığını, icra kefiline icra emri gönderilmesinin hukuken mümkün olmadığını belirterek, müvekkiline gönderilen icra emrinin iptaline, uygulanan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği, mahkemece şikayetin kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekilinin istinaf yoluna başvurduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, icra kefiline gönderilen icra emrinin iptaline yönelik şikayettir. İİK'nun 38.maddesi uyarınca icra dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbidir....
Bu nedenle de icra emri tebliği üzerine İİK'nun 16. maddesine göre şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, TBK'nun 581 ve devamı maddeleri kapsamında icra kefalet işleminin İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilmeyeceği değerlendirilmelidir. İcra kefaletinin Borçlar Kanunu'na göre geçerli olmadığından icra emri gönderilemeyeceği şikayeti, takip konusu belgenin ilam hükmünde belge olmadığı şikayeti olup, İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayete tabidir. Somut olayda, Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce 16.03.2012 tarihinde şikayetçi dosya borcunun 17.359,74 TL ’sine icra kefili olmuş ve bu beyanını imzalamıştır. İcra kefaletinin alındığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 484.maddesine uygun olarak kefalet tesis edilmiştir. 6098 sayılı TBK ise 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir....
Ancak, usulüne uygun icra kefaleti olsa dahi, hakkında takip yapılan borçlu yönünden takip kesinleşmedikçe, icra kefiline icra emri gönderilemeyeceği gibi, borç miktarı henüz belirlenmediği için kefil hakkındaki takibin devamı da mümkün değildir. İcra kefaletleri, müteselsil kefalet hükmünde olup, icra kefaletinin şekli hakkında, İcra ve İflas Kanunu'nda özel bir düzenleme bulunmadığından, takibe konu 21/06/2017 tarihli icra kefaleti 6098 sayılı TBK'nın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra düzenlendiğinden, kefalet sözleşmesinin geçerli olup olmadığının, TBK'nın 583 ve 584. maddesi hükümlerine göre değerlendirilmesi gerekir. TBK’nın 583. maddesinde “kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz....
İİK'nun 38. maddesi gereğince icra dairesindeki kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Ayrıca, ihtiyati haciz sırasında verilen icra kefaleti de geçerli olup, asıl borçlu hakkında takip iptal edilmediği sürece kefaletin geçerliliği devam eder. Ancak, usulüne uygun icra kefaleti olsa dahi, hakkında takip yapılan borçlu yönünden takip kesinleşmedikçe icra kefiline icra emri çıkarılamayacağı gibi, borç miktarının kesinleşmemesi halinde takibin devamı da mümkün değildir. Somut olayda, şikayetçi ..., takip öncesi yapılan ihtiyati haciz sırasında icra kefili olmayı kabul etmiş, icra kefaleti için gerekli damga vergisi yatırılmış, lehine kefil olduğu takip borçlusu hakkında takibin kesinleşmesinden sonra şikayetçi ... hakkında icra emri tanzim ve tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla mahkemenin bu nedene dayalı olarak icra kefaletinin geçersizliğine yönelik saptamaları yerinde değildir. 6100 sayılı HMK'nun 26. maddesi uyarınca hakim taleple bağlıdır....
nun 38. maddesine göre, icra kefaletleri ilam niteliğinde olup, icra kefiline icra emri gönderilir. Ancak, usulüne uygun olarak verilen icra kefaleti ilam hükmünde sayılır. İcra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali istemi, yargılamayı gerektirmesi nedeniyle genel mahkemede ileri sürülebilecek bir husus olup, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurularak icra kefaletinin iptali talep edilemez. Ancak, İİK'nun 38.maddesi uyarınca icra dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbidir. İcra kefaletinin, Türk Borçlar Kanunu'na göre geçerli olmadığı iddiasıyla icra emri gönderilemeyeceğine ilişkin şikayet, takip konusu belgenin ilam hükmünde belge olmadığına yönelik olup, İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayete tabidir....