Türk Medeni Kanununun 181/2. maddesi uyarınca, boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması halinde, sağ eş mirasçı olamayacak ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları, tasarruftan aksi anlaşılmadıkça kaybedecektir. Bu nedenle, ölen davacı mirasçılarının davalının kusurlu olduğunu tespit ettirmek bakımından, hukuki yararı mevcut olup; yasal olarak davayı devam ettirme hakları vardır. Bu husus göz önüne alınarak, açıklanan çerçevede bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 18.04.2017 (Salı)...
İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi davaya yönelik değerlendirmeler de hatalıdır. Şöyle ki, davacı Hazine, davalıya yapılan satış işleminin, aynı kanun ile bu kanunun usul ve esaslarının belirtildiği tebliğe aykırı olduğunu ve bu durumun yolsuz tescil oluşturduğu iddiasına dayanarak öncelikle satış işleminin iptal edilmesi ve ardından davalı adına olan tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına tesciline karar verilmesine ilişkin tapu iptali ve tescili davası açmıştır. Davacı Hazinenin tapu iptali ve tescili talebi yönünden, 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un (6292 sayılı Kanun) 12 inci maddesi uyarınca yapılan satışlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda "Adli Yargı" görevli olup bu konuda tereddüt bulunmamaktadır....
Şöyle ki, davacı Hazine, davalıya yapılan satış işleminin, aynı kanun ile bu kanunun usul ve esaslarının belirtildiği tebliğe aykırı olduğunu ve bu durumun yolsuz tescil oluşturduğu iddiasına dayanarak öncelikle satış işleminin iptal edilmesi ve ardından davalı adına olan tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına tesciline karar verilmesine ilişkin tapu iptali ve tescili davası açmıştır. Davacı Hazine'nin tapu iptali ve tescili talebi yönünden, 6292 sayılı Kanun'un 12. maddesi uyarınca yapılan satışlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda "Adli Yargı" görevli olup bu konuda tereddüt bulunmamaktadır. Türk Hukuk Sistemine göre, kural olarak aynî hakların doğumu, devri, muhtevalarının değiştirilmesi ve ortadan kalkması kural olarak tapu siciline tescil şartına bağlanmış olup, tescil kurucu bir nitelik taşımaktadır....
Dava konusu 332 parsel sayılı taşınmazın 23418 m2'lik kısmı üzerinde yapılan imar uygulamasına ilişkin 26.02.1988 tarihli ve 1375 sayılı dayanak ..Büyükşehir Belediyesi Encümen Kararının idari yargı yerinde iptal edilmediği ve iptal edilmediği sürece de tapu iptali ve tescil davasının dinlenemeyeceği gözetilerek bu miktar itibariyle yapılan imar düzenlemesi sonucu oluşan 6721 ada 1, 2, 3, 4 ve 5 sayılı parseller yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında ve taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin olduğundan davalı ... lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmesinde bir isabetsizlik yoktur....
Belediyesi tarafından yapılan etap imar düzenlemesinin de idari yargı yerinde iptal edildiğini, bu nedenlerle çekişmeli taşınmazın kayıtlarının dayanaksız hale geldiğini ileri sürerek davacının imar öncesi duruma dönülmesi ve ihdasen oluşan parselin yeniden Hazine adına tescili istekli eldeki davayı açtığı, çekişme konusu taşınmazın da içinde bulunduğu alanın yargılama sırasında yeni kurulan ... Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin de davaya dâhil edildiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; iptal edilen imar düzenlemesi gereği çekişme konusu ihdas parselinin geometrik olarak bulunduğu yerin park, yol ve orman gibi benzeri alanlara terk edilmiş olması da sonuca etkili değildir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : MÜKERRER TAPU KAYDININ İPTALİ KANUN YOLU : TEMYİZ Davaya konu istem, mükerrer kadastrodan kaynaklı olmayıp, tapu kayıtlarının mükerrer olduğu iddiasına yöneliktir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesince de aynı nitelendirme ile temyiz inceleme görevinin Dairemize ait olduğu gerekçesiyle gönderilmiş ise de; Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 30.01.2019 tarih ve 2019/1 sayılı iş bölümü kararı ile 1. Hukuk Dairesi'nin görevine ilişkin düzenlemenin 1. maddesine göre "Taşınmaz mallara ilişkin, tapu kaydına ve mülkiyet hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemli davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar" olduğu açıklandıktan sonra hükmün istisnası olarak "Kadastro sonucu oluşan tapu kaydının, kadastro öncesi nedenlere dayalı iptal ve tescili (KK m.12) istemli davalar ile mükerrer kadastrodan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 16....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve Köy Tüzel Kişiliği tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı Orman Yönetimi, 07.11.2012 tarihli dava dilekçesinde, Çayırköy 312 parsel sayılı 240250 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 1987 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında davalı köy adına “.....” olarak sınırlandırıldığını, ancak, 13.05.2011 tarihli Bakanlık oluru ile bu işlemin iptal edildiğini ve taşınmazın ham toprak niteliğiyle tapuya tescil edildiğini, taşınmazın kesinleşen orman sınırı içinde kaldığını bildirerek, tapu kaydının iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tescili ve davalıların elatmalarının önlenmesi istemiyle dava açmıştır....
O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK'nin 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ayrıca; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2020/1437 KARAR NO : 2021/2034 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ARAÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 27/12/2019 NUMARASI : 2019/33 ESAS, 2019/321 KARAR DAVA KONUSU : Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescili KARAR : Dava, 4650 sayılı yasayla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 10. Maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazların davacı idare adına tescili istemine ilişkindir. İDDİA, SAVUNMA ve MAHKEME KARARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava konusu taşınmazın Araç Barajı kamulaştırması kapsamında bedelinin tespiti ile taşınmazların davacı idare adına tescilini talep ve dava etmiştir....
Dava, imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali sebebiyle kadastral mülkiyet durumunun ihyası, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece, Seyhan Belediyesi tarafından yapılan 38 nolu imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edilmediği ve halen geçerliliğini koruduğu, anılan imar düzenlemesi ile ilgili idari yargıda dava açılarak işlem iptal ettirilmedikçe eldeki davanın dinlenme olanağından söz edilemeyeceği belirlenerek işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğuna göre, hüküm altına alınması gereken vekalet ücretinin maktu olması gerekirken nispi olarak tayin ve takdiri doğru değildir....