Dava dışı işveren şirketin prim ve fer’ilerinden oluşan borcundan dolayı aleyhine 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi hükmüne göre gönderilen 25.06.2009 tarih ve 8.357.776 sayılı ödeme emrinin 10.07.2009 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren 7 günlük hak düşürücü süreyi geçirdikten sonra iş bu davayı açmış olmasına, takip kesinleştikten sonra menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümlerinin cevaz vermemiş bulunmasına göre, ödeme emrinin iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usule ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
cezası ve gecikme faizi ile ödeme emrinin yedinci satırındaki alacaklarının tahsili amacıyla davacı adına şirket ortağı sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, … takip numaralı ödeme emrinin üçüncü satırındaki alacağına ilişkin kısmında ise Vergi Mahkemesi'nin 25/04/2017 tarihli kararı ile hüküm altına alınarak doğduğu anlaşıldığından, karar tarihi itibariyle asıl borçlu şirketin ortağı olmadığından hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle … takip numaralı ödeme emri ile 695 takip numaralı ödeme emrinin dava konusu edilen kısmı ve … takip numaralı ödeme emrinin üçüncü satırına ilişkin kısmı iptal edilmiş, … takip numaralı ödeme emrinin kalan kısmı yönünden ise dava reddedilmiştir....
kayıt sayılı dilekçeyle ikinci kez idareye başvuruda bulunulduğu, davacı adına düzenlenen ödeme emri ve haciz varakasının 18/01/2019 tarihinde idarece davacıya elden teslim edildiği, bunun üzerine ödeme emrinin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır. Bu itibarla mahkeme tarafından her ne kadar davacının ödeme emrinin iptali istemiyle idareye ilk başvuru tarihi olan 07/12/2018 tarihi ıttıla tarihi kabul edilmişse de, davacı, adına düzenlenen haciz işlemi vasıtasıyla ödeme emrinden haberdar olduğundan söz konusu ödeme emrinin içeriğine muttali olduğundan söz edilemeyecektir. Bu itibarla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin tebliğinden bahsedilebilmesi için içeriğinin de öğrenilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla dava konusu olayda, davacının ıttıla tarihi ödeme emrinin varlığından haberdar olduğu 07/12/2018 tarihi olmayıp, ödeme emrinin elden tebliğ edildiği 18/01/2019 tarihi olacaktır....
Hukuk Dairesinin güncel kararlarında tam aksi yönde görüş bildirildiğini, ödeme emrinde icra müdürlüğünce paranın yatırılacağı banka hesap numarasının yazılmasının zorunlu olduğunu, yazılmamasının ödeme emrinin iptalini gerektirdiğini, önemli olanın UYAP'da kayıtlı olan olmayıp borçluya tebliğ edilen ödeme emrinin muhtevası olduğunu, ödeme emrindeki noksanlığın sonradan tamamlanabileceği düşünülse dahi, bunun en geç şikayet tarihine kadar yapılmasının icap ettiğini, alacaklının ödeme emrindeki bu eksikliği giderebilmesinin tek yolunun yeni bir ödeme emri düzenlemek olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, şikayete konu ödeme emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir....
İİK'nun 61/1. maddesinin 2. cümlesi gereğince de takip bir belgeye dayanıyor ise onaylı bir örneğinin ödeme emri ile birlikte borçluya gönderilmesi gerekmektedir. Takip dosyası içinde bulunan tebliğ mazbatasından sadece ödeme emrinin gönderildiği, dayanak belge niteliğindeki dayanak belgelerin ödeme emrine eklenmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda İİK'nun 58/3 ve 61/1. maddeleri gereğince takibe dayanak yapılan belge sureti ödeme emrine eklenmediğinden şikayetin bu yönden kabulü gerekir ise de bu husus takibin ve ödeme emrinin iptalini gerektirmez yalnızca ödeme emrinin tebliği işleminin iptalini gerektirir, icra takibinin iptalini gerektirmez....
davanın kabulüne, dava konusu ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir....
davanın kabulüne, dava konusu ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir....
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacının 18/01/2012 tarihinde şirkete müdür olarak atandığı ve 26/09/2012 tarihinde müdürlük görevinden istifa ettiğinin 16/10/2012 tarihli Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği, … tarih ve … takip numaralı ödeme emri içeriğinin beyan üzerine tahakkuk eden vergilere ilişkin olduğu ve değinilen ödeme emrinin 1, 5 ila 13,15 ve 16.satırında yer alan kamu alacaklarının ödenmesi gerektiği tarihte davacının kanuni temsilcilik sıfatının bulunmadığı anlaşıldığından ödeme emrinin sözü edilen kısımlarında hukuka uygunluk bulunmadığı, ödeme emrinin diğer kısımlarına ilişkin kamu alacaklarının ise asıl borçlu şirket tarafından 30/11/2016 tarihinde 6736 sayılı Yasa kapsamında yapılandırıldığı anlaşıldığından, asıl amme borçlusu şirket adına vadesi değişen borç için yeniden ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmesi gerekirken, oluşan yeni hukuki durumla nev'i değişen amme borcunun ödenmesinden sorumlu olmayan davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesinde...
a tebliğinin usulsüz olduğu dolayısıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin bu kısmında usul ve yasaya uyarlık bulunmadığı; davaya konu ödeme emrinin, şirket beyanı üzerinden tahakkuk edip, şirket adına düzenlenerek şirket müdürüne rızaen elden tebliğ edilen ödeme emrinde yer alan alacakların şirket yönüyle kesinleştiği ve şirketten tahsilinin mümkün olmadığı görüldüğünden, davaya konu ödeme emrinin bu alacaklara ilişkin kısmında yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle, dava konusu ödeme emrinin, asıl borçlu adına yapılan tarhiyata isabet eden kısmı ile şirket adına düzenlenen ... tarih ve ... sayılı ödeme emrinde yer alan alacaklara isabet eden kısmının iptaline, davanın şirket müdürüne rızaen tebliğ edilen ödeme emirlerinde yer alan alacaklara ilişkin kısmı yönüyle davanın reddine karar verilmiştir....
talepleri dışında olduğunu, icra müdürlüğünce sehven oluşturulan icra ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiğini, müvekkilinin hiçbir talebi olmadan düzenlenen ödeme emrinde ve yanlış ödeme emrinin gönderilmesinde hiçbir kusurunun bulunmadığını, bu sebeple de müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da ödeme emrinin yerinde olduğu ve iptalini gerektirir bir durumun tespit edilemediği bildirildiğinden mahkemece bu rapor dikkate alınmadan müvekkili aleyhine hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir....