Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DAVA Davacı borçlular vekili dava dilekçesinde; aleyhlerine başlatılan kambiyo senedine özgü takipte ödeme emrinin ve takibin iptali için dava açtıklarını ve mahkemece ödeme emrinin iptaline karar verildiği, icra dosyasında iptal kararından sonra müvekkiline yeniden ödeme emri gönderildiği, ancak vekil kaydı olmasına rağmen ödeme emrinin asillerin adresine gönderildiğini ve ayrıca yapılan takibin haksız olduğunu, müvekkillere gönderilen takibe dayanak çek suretinde tasdik imza yer almadığı, çek aslının icra kasasına sunulmadığı, çek suretinin tasdikli olmadığı gerekçeleriyle ödeme emrinin iptalini talep ettikleri, borca ve fahiş olan faize itiraz ettikleri, istenilen çek tazminatı ve komisyonun da haksız olduğunu, çek tazminatının tüm borçlulardan istenildiğini, çek tazminatından sadece keşidecinin sorumlu olduğunu söyleyerek ödeme emrinin ve takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. II....

    Davacının yetki itirazı kabul edildiğinden borca itiraz talebinin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle, "Davacının yetki itirazının KABULÜNE, İstanbul Anadolu 5. İcra Dairesi'nin 2019/26920 Esas sayılı takip dosyasındaki ödeme emrinin davacı yönünden yetkisizlik sebebiyle iptaline, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde takip dosyasının davacı yönünden tefriki ile yetkili Sakarya İcra Müdürlüğü'ne gönderilmesine, Yetki itirazı kabul edildiğinden davacının borca itiraz talebinin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar verildiği görülmüştür....

    Hukuk Dairesinin ilamının dava konusu ile ilgisinin olmadığını ve alacaklının itirazın kaldırılmasını istemekle hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususları ile ilgili bir ilam olduğunu, mahkemece eksik inceleme sonucunda hukuka aykırı ve somut olayın özelinde değerlendirme yapılmaksızın karar verildiğini, kararda belirtilen Yargıtay ilamının davanın esasını çözümlemeye elverişli olmadığını, İcra İflas Kanununda ve Tebligat Kanununda borca itiraz konusunda düzenlemelerin emredici nitelikte olduğunu, mahkemece de bu emredici hükümlere ve hukuka aykırı karar verdiğini, borçlu T3 ödeme emrinin 06/08/2022 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen 7 günlük itiraz süresi içerisinde borca itiraz etmediğini ve ödeme emri tebliğ öncesi yapılan borca itirazın da değerlendirilmemesinin gerektiğini, şikayetlerinde İİK'nun 62. maddesinin net olduğunu, yoruma ve tartışmaya açık olmadığı dikkate alınmadan karar verildiğini, icra müdürlüğünden ödeme emrine yapılan itirazın süresinde ve usulüne göre yapılmadığını...

    DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, İİK'nın 169, 169/a maddeleri uyarınca yetkiye ve borca itiraz, İİK'nın 170/a maddesi uyarınca takibe konu senedin kambiyo senedi vasfında olmaması nedeniyle takibin iptali, İİK'nın 58/3 maddesi uyarınca takip dayanağı senedin ödeme emrine eklenmemesi nedeniyle ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. İzmir 2. İcra Müdürlüğünün 2021/7918 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine toplam 402.996,93 Euro alacağın tahsili amacıyla kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibine geçildiği, takibin konusunu borçlu tarafından alacaklı ismine düzenlenen 04/02/2021 tanzim 12/04/2021 ödeme ve 22/07/2021 tanzim 26/07/2021 ödeme tarihli iki adet senedin oluşturduğu, 10 örnek ödeme emrinin 02/08/2021 tarihinde borçluya tebliğ edildiği ve davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmıştır....

    İİK'nun 50. ve HMK'nun 447/2. maddelerinin göndermesiyle uygulanması gereken HMK'nun 6. maddesinin 1. cümlesine göre; "Genel yetkili mahkeme, dava açıldığı tarihte davalı gerçek ve tüzel kişinin yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre belirlenir." HMK'nun 7. maddesine göre ise; "Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir." Anılan hükümler çerçevesinde, birden fazla borçlu varsa, bunlardan birinin ikametgahında takip başlatılabilir ve bu durumda diğer borçlular yetki itirazında bulunamazlar. Ancak anılan hüküm, borçlulardan birinin ikametgahındaki (onun için genel yetkili) icra dairesinde takip yapılması hali içindir. Somut olayda, itiraz eden borçluya ödeme emrinin tebliğ edilemediği, yetki itirazında bulunmayan diğer takip borçlusu ... İnşaat Nak. Tic.Ltd.Şti.'...

      Sayilı dosyasındarnı ilamsız icra takibi başlatıldığı ,davalı vekilinin tebliğin kendisine yapılmasının usulsüz olduğunu , borca faize ve ferilerine itiraz ettiği, davalı vekilinin itirazı üzerine ödeme emrinin asillere çıkarılması talep edilmiş ise de İstanbul 30.lcra Müdürlüğü'nün 10.06.2019 tarihli kararı ile “takip talebinde alacaklı tarafından borçlunun vekili tarafından Av.Murat Patır'ın gösterildiği, ödeme emrinin de vekile tebliğ edildiği, borçlu vekilinin süresinde itiraz ettiği ve icra müdürlüğünce 05.01.2019 tarihinde takibin durdurulduğu , borçlu asillere yeniden ödeme emri gönderilemeyeceğinden alacaklı vekilinin talebinin reddine karar verildiği, bu nedenlerle İstanbul 30. İcra Müdürlüğü'nün 2017/40568 E.sayılı dosyaya yapılan itirazın iptali ile 362.017,46 TL ana para ve işlemiş faiz üzerinden takibin devamına karar verilmesini , icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir....

      İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında özetle: "...davacı alacaklı tarafından borçlu aleyhine ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin 26.09.2019 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, borçlu tarafından 26.09.2019 tarihinde “ödeme emrine karşı yetki, husumet ve sair itirazlarımızın sunulmasıdır.” başlıklı itiraz dilekçesi gönderildiği, içerik olarak aralarındaki ticari ilişkiden bahsedildiği akabinde husumet ve yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmıştır. İlamsız icra takibine karşı sözlü olarak itiraz edilebileceği gibi dilekçe ile de itiraz edilebilir. İtirazın (dilekçe ile) yazılı yapılması halinde, bu hususta sınırlayıcı yasal bir düzenleme olmadığından, belirli sözcüklerin kullanılması zorunlu değildir. Önemli olan yasal süre içinde şahsen veya yetkili kişiler eliyle itraz iradesinin ortaya konmasıdır....

      İcra ve İflas Kanunu'nun 62/1. maddesinde “İtiraz etmek istiyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur...” hükmü yer almaktadır. Somut olayda; alacaklı tarafından borçlu “..... aleyhine genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, örnek 7 ödeme emrinin takip talebinde adı geçen borçluya 02.10.2014 tarihinde tebliğ edildiği, 08.10.2014 havale tarihli borca ve yetkiye itirazın ise “....” adına yapılmış olduğu, itiraza ilişkin dilekçenin başlık ve sonuç kısmında adı geçen şirketin ünvanının yazılı olduğu, görülmekle; takip borçlusu şirket dışında ayrı bir tüzel kişiliğe haiz üçüncü kişinin yaptığı itiraz borçlu yönünden hukuki sonuç doğurmaz. Takip talebinde borçlu olarak gösterilen ve kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu şirketin yasal 7 günlük süre içeresinde yapmış olduğu bir borca itiraz bulunmamaktadır....

        Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra takibinden haricen haberdar olmaları üzerine takibe ve borca itiraz dilekçesi verdiklerini, itiraz dilekçesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, takibin durdurulması kararının yerinde olduğunu, müvekkilin itiraz için tebligatı beklemesine gerek olmadığını, müvekkil borçlunun ödeme emri tebliğ edilmeden takibe itiraz etmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığını, beyanla şikayetin reddini istemiştir. İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında özetle: "...Eldeki dava; İİK 16. Maddesinde düzenlenen icra memurunun muamelesi karşı şikayet yoludur. İİK 4....

        İcra Müdürlüğü'nün 2019/184 esas sayılı dosyasında davacıya gönderilen ödeme emrinin iptaline" denilmesine rağmen davalı alacaklı tarafça icra dosyasından birebir aynı ödeme emrinin tekraren taraflarına gönderildiğini, bu icra takibinde doğrudan vekile tebligat yapıldığını, ödeme emri tebligatının bizzat asile tebliği gerektiğini, takip borcuna, ferilerine (faize, çek tazminatına, çek komisyonuna, vs. takibe itirazla müvekkilinin borcu olmadığından borca ve faiz oranın fahiş olduğunu belirterek ödeme emrinin iptali ile şikayet ve itirazlarda bulunmuş, davalı aleyhine tazminata ve yargılama giderine hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde: davacının müvekkile olan borcu nedeniyle bono keşide edildiğini, İstanbul 1....

        UYAP Entegrasyonu