un ise davalı ...’in babası olduğunu, evlenirken düğünde takılan ziynet eşyalarının davalı kayınpederi Hayrettin tarafından muhafaza edilmek amacıyla alındığını, eşinin ve ailesinin baskısı sonucu müşterek evden hiçbir eşyasını almadan ayrıldığını ve boşanma davası açtığını, dava sırasında ziynet eşyaları ile şahsi eşyalarını almak üzere müşterek eve gittiğini ancak davalıların ziynet eşyalarını vermediğini beyan ederek ziynet eşyalarının mevcut iseler aynen, mevcut değil iseler bedelleri toplamı olan 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş, 25/07/2014 tarihli dilekçesi ile talep ettiği ziynet eşyalarının değerlerini tek tek bildirmiş ve dava değerini 18.477,00 TL olarak ıslah etmiştir....
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Toplanan delillerden; davalı-davacı kadının bayram ziyareti nedeniyle ailesine bırakıldığı bundan sonra da tekrar müşterek haneye geri dönmediği, evden ayrılması sırasında yanında ziynet eşyası götürmediği, dava konusu ziynet eşyalarının davacı-davalının annesi tarafından alındığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında dava tarihi itibariyle bilirikişi raporuyla tespit edilecek ziynet eşyalarının değerleri belirlenerek davalı-davacı kadının ziynet eşyası yönünden davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kadının ziynet alacağı davasını da kapsayacak şekilde ret hükmü kurulması isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir....
Dava, ziynet ve ev eşyalarının iadesi davası niteliğindedir. İlk derece mahkemesince verilen karara karşı, taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporları içeriğinde, düğün CD'sinin ve resimlerin incelenmesi akabinde taraflara takılan ziynet eşyalarının tespit edilerek değerlerinin belirlendiği görülmüş olup, kadına ve erkeğe takılan ziynet eşyalarının nelerden ibaret olduklarının ayrı ayrı belirlenmediği, niteliği gereği taraflardan birine ait olduğu anlaşılamayan ziynet eşyalarının taraflardan hangisine takıldığı hususunun netleştirilmediği anlaşılmıştır....
Davalı erkek ise; ıslaha cevap dilekçesinde sadece küçük altınların kadının rızası ile bozdurularak harcandığını, bu miktarın ise 2.300 Euro kadar olduğunu, geri kalan ziynet eşyalarının da davacı kadına teslim edildiğini savunmuştur. Mahkemece, davacının davalı ile birlikte yurt dışında yaşadığı, sonrasında davalıdan ayrılarak Türkiye'ye geldiği ve tarafların bu şekilde ayrıldıkları, bu durumda hayatın olağan akışına göre ziynetlerin davacının üzerinde olması gerektiği, tanıkların altınların akıbeti konusunda bilgi sahibi olmadığının anlaşıldığı, gerekçesiyle, davacı kadının iddiasının ispatlanamadığı kanaatine varılarak bu talebinin reddine karar verilmiştir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK m. 6). Somut olayda davalı erkek tarafından; küçük altınların kadının rızası ile bozdurularak harcandığını, geri kalan ziynet eşyalarının da davacı kadına teslim edildiği savunulmuştur....
Bunun yanında, kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır ve iadesi gerekir. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı, kişisel harcamalar vs.) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Davacı kadın, ziynet eşyalarının davalı tarafından bozdurularak yatırım amaçlı kullanıldığını ileri sürmüş; davalı ise; davacının iddiasını kabul etmemiş, ziynet eşyalarının tamamen davacının tasarrufunda kaldığını, ne şekilde saklandığının ve harcandığının davacının bilgisi dahilinde olduğunu belirtmiştir....
Aile Mahkemesi'nin 2006/689 esas sayılı dosyasında dava açarken, ziynet eşyalarının elinden zorla alındığını ve 17.11.2000 tarihli çeyiz senedine konu ev eşyalarının da davalı kocanın uhdesinde kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla şimdilik bedeli olan 750 TL'nin tahsilini de istemiştir. O davada alınan 25.10.2004 tarihli bilirkişi raporunda çeyiz eşyalarının değeri 3.485 TL,ziynet eşyalarının değeri ise 7.633.22 TL olarak belirlenmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu tarafların boşanmasına hükmedilmiş, ziynet ve çeyiz eşyalarının bedeli hakkındaki davanın ise tefrikine karar verilmiştir. Bunun üzerine ... Aile Mahkemesi'nin 2008/365 esasına kaydedilen davada, önceki davada alınan bilirkişi raporu çerçevesinde taleple bağlı kalınarak 750 TL'nin davalıdan tahsiline hükmedilmiştir. Hüküm 15.4.2009 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı ise hükmün kesinleşmesinden önce 27.10.2008 tarihinde .......
Uyuşmazlık, bir kısım ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 5.000 TL'nin tahsiline ilişkindir:Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Davacı vekilinin evlilik birliği içinde bozdurulan ziynet eşyalarına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Davacı vekili, dava dilekçesinde, tarafların... 2....
Bir kısım davacı ve davalı tanıkları da ziynet eşyalarının bozdurularak davalının işsiz olduğu dönemde harcandığını bildirmişlerdir. Bozdurulan altınların geri iade edilmemek üzere verildiği de davalı yanca kanıtlanmamıştır. Bu durumda mahkemece bu olgular gözetilip, gerekirse tarafların ve tanıkların yeniden beyanlarına başvurularak ziynet eşyalarının cins ve miktarı belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile davanın tümden reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 11.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma-Çeyiz ve Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadın tarafından; dava dilekçesinde ev, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesi, aynen iadelerinin mümkün olmaması halinde ise tüm bu eşyaların bedeli olarak 39.000 TL'nin davalıdan tahsili talep edilmiş, davacı 7.3.2013 tarihli dilekçesinde ise ziynet eşyalarının değerini 17.243,80 TL olarak bildirmiş, yargılama sırasında ev ve çeyiz eşyaları davacı kadına iade edilmiş, ziynet eşyaları yönünden ise yargılamaya devam edilerek ilk hükümde ziynet eşyalarına ilişkin davanın kısmen kabulüne, ziynet eşyalarının aynen iadesinin mümkün olmaması halinde ise toplam 13.966,80 TL'nin davalı erkekten tahsiline karar verilmiştir....
Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 3-Davacı kadın, düğünde takılan ziynet eşyalarının davalı erkek tarafından elinden alındığını, erkek eşin annesi adına ev alınması için kullanıldığını belirtip, ziynet eşyalarının aynen, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedellerine karşılık fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 TL talep etmiştir. Davalı erkek ise verdiği cevap dilekçesinde ziynet eşyalarının davacı kadın tarafından evden ayrılırken götürüldüğünü beyan etmiştir. Davalı erkek tanığı, Haydar Aslan, davalı erkeğin eniştesi olduğunu, ziynetlerin düğünden sonra, düğün borçlarının karşılanması için satıldığını bildiğini beyan etmiştir. Somut olayda davacı kadının rızası ile bozdurulmak ve tekrar iade edilmemek üzere ziynet eşyalarının davalı erkeğe verildiğine dair herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu durumda ziynetlere yönelik iade koşulları oluşmuştur....