Mahkemece talep aşılarak 300,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 3- Davacı kadın, dava dilekçesinde kendisine ait ziynet eşyalarının davalı erkek tarafından bozdurularak harcandığını ileri sürmüş ve yargılama sırasında dinlenilen davacı ve davalı tanıklarının beyanlarıyla ziynet eşyalarının bozdurulduğu ispat edilmiştir. O halde düğünde takılan ziynetlerin kadına bağışlanmış sayıldığı ve kadının kişisel malı niteliğini kazandığı, davalı erkek tarafından ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiğinin iddia ve ispat edilmediği hususları birlikte değerlendirilerek kadının ziynet alacağı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir....
Davacı kadın dava konusu edilen çeyiz ve ziynet eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise ziynetlerin ve bir kısım çeyiz eşyalarının davacı tarafından götürüldüğünü ve bir kısım çeyiz eşyalarının müşterek konutta kaldığını ve iade etmeye hazır olduğunu savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götü-rülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir....
Öte yandan, 6098 sayılı TBK.nun 77.maddesi (818 sayılı BK.nun 61.maddesi) gereğince, haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından zenginleşen kimse, bu zenginleşmeyi geri vermek zorundadır. Geri verme borcunun konusu ve kapsamı TBK.nun 79 ve 80.maddede “aynen geri verme ilkesi” ne göre düzenlenmiştir. Ancak kural, aynen geri verme olsa da, aynen geri vermenin mümkün olmadığı hallerde, zenginleşme değer üzerinden, başka bir deyişle para olarak geri verilmesi gerekir. Ayrıca, İİK.nun 24/4.maddesi gereğince; taşınır tesliminde, borçlunun yedinde bulunmazsa ilamda yazılı değer dikkate alınır. Bu itibarla, mahkemece; öncelikle ziynet eşyalarının özellikleri belirtilmek suretiyle aynen iadesine, bunun mümkün olmaması halinde bilirkişi raporuyla ziynet eşyalarının dava tarihi itibariyle değerinin tahsiline karar verilmesi gerekirken, ödeme tarihindeki değere ilişkin hüküm tesisi isabetli olmamıştır....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı Emre'nin 2014 yılında evlendiklerini, düğünde müvekkiline takılan ve dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının düğünden hemen sonra davalılar tarafında alınarak bir daha geri verilmediğini belirterek ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde ziynet eşyalarının müvekkilinin elinden alındığı tarih olan Mayıs 2014 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir. Cevap dilekçesi: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının planlı bir şekilde evi terk ettiğini, bu nedenle ziynet eşyalarını yanında götürdüğünü, talep ettiği ziynet eşyalarının gramlarının ise talep edilenden düşük olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; Davanın reddine karar verilmiştir....
Mahkemece, tüm doysa kapsamı itibariyle, davacının kendi rızası ile ziynet eşyalarının gerek davalı koca ve gerekse diğer davalılara verdiği, bunun aksini ispata yarar herhangi bir delil sunulmadığı, davacının yemin hakkını da kullanmadığı, buna göre ispat yükü alında bulunan davacının iddiasının ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir. Dava; ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedellerinin tahsili istemine ilişkindir. Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir. Ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının kanıtlanması halinde, koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur....
Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Kadına ait ziynetler, koca tarafından bozdurulup, değişik amaçlarla harcanmış olabilir. Bu durumda, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığının, davalı yanca kanıtlanması halinde, davalı koca ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur. Somut olayda, davalı, düğünde takılan çeyrek altınların düğün masrafları için bozdurulduğunu, bunların zaten erkeğe ait olduğunu belirtmektedir . Bu durumda, mahkemece; düğünde takılan çeyrek altınların kadına bağışlanmış olması nedeni ile çeyrek altınlar yönünden davacının talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
"Erkeğin kendisine bizzat kadının ziynet eşyalarını dert ettiğini, ziynet eşyalarını annesinin kendisinden aldığını ve geri vermediğini ancak çalıştıkça kadına ziynet eşyalarını iade edeceğini, ziynet eşyalarının annesinde olduğunu bizzat duyduğunu ve dava açılmadan yaklaşık bir buçuk ay önce erkek ile konuştuğunda ziynet eşyalarının annesinde olduğunu ve geri vermediğini" ve tanık ... ise "Benim yanımda kadının bulunduğu sırada erkeğin annesinin kadını arayarak altınlar bende kalacak o altınları geri istersen seni döveriz şeklinde konuştuğunu telefonun hoparlörü açık olduğu için duyduğunu" belirtmiştir. Tanık beyanları dikkate alındığında kadının talep ettiği ziynetler yönünden davanın ispatlandığı, ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Belirtilen miktarlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir....
Davacı kadın vekili tarafından yerel mahkeme kararına karşı davanın reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu yönünde istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmakla, dosya üzerinde yapılan incelemede; her ne kadar yerel mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde, davacının kendisinin ziynet eşyalarını rızası olamaksızın davalıya verip davalının kullandığını, ziynet eşyalarının kullanılmasından sonra kendisine geri verilme/yapılma vaadiyle verdiğini diğer bir deyişle ziynet eşyalarının iade edilmek üzere erkeğe verildiğini ve kadının isteği dışında bozdurulup harcandığını ispatlayamadığı, tarafların ziynet eşyalarını birlikte rıza ile bozdurup ihtiyaçları için kullandıkları, kadının altınları takmayı sevmediği ve yeniden istemediği bu halde erkeğin ziynet eşyalarını iadeden kurtulduğu, davacının iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde; davacı kadının düğünde...
Davacı kadın kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir. Davacı eş ailenin ortak giderleri için malvarlığından rızasıyla yaptığı katkıyı geri isteyemez. Davacının bu katkıyı kendisine ait ziynet eşyalarını bozdurarak yapmış olması sonucu değiştirmez. Türk Medeni Kanununun 186/3. maddesinin somut olayda uygulanmamasını gerektirecek bir hukuki gerekçede yoktur. Bu sebeple ziynet eşyalarına ilişkin talebin reddine karar verilmesi yerine kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır. Temyize konu hükmün ziynet eşyalarına ilişkin bölümünün bozulması gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum....
Davacı vekili dilekçesinde kişisel mal niteliğinde 3 adet mehir bedeli olarak 1 adet olmak üzere toplam 4 adet bileziğin davalıya verildiğini, davalının ziynet eşyalarını iade etmediğini öne sürerek talepte bulunmuştur. Mahkemece ziynet eşyalarının dava tarihindeki değeri esas alınarak iadeye esas bedelin belirlenmesi gerekirken, ziynet eşyalarının verildiği tarihteki değerlerinin esas alınması ve yazılı şekilde aynen, olmadığı takdirde kararda yazılı bedelin davalıdan alınmasına karar verilmesi hatalı olmuştur. .//.. O halde; temyiz edenin sıfatı dikkate alınarak ziynet eşyalarının dava tarihindeki değerleri dikkate alınarak aynen iadesinin mümkün olmaması halinde davalıdan alınacak ziynet bedelinin tespit edilmesi, ondan sonra ziynet eşyaları hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir....