Mahkemece; taraflar arasındaki uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklandığı gibi zilyetliğin korunmasına ilişkin davalara da sulh hukuk mahkemesinin bakması gerektiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir. Taşınmaz tapuda; bina olarak tam mülkiyet davacı adına kayıtlı olup davada zilyetliğe dayalı bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, sözleşme kapsamında olmadığı belirtilen kiralanan dükkan niteliğindeki taşınmazın dışındaki ortak yerlere yönelik el atmanın önlenmesine ilişkin olup, davada kira sözleşmesinden kaynaklı bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK’nun 4. maddesinin eldeki davada uygulanması doğru değildir. O halde davada görevli olduğu anlaşılan mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir....
Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir.6100 Sayılı HMK'nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4.maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir. (1086 Sayılı HUMK'nun 8/II-1 maddesinde de dava...
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının talebinin zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilerek görevsizlik Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere ve yargılama sırasında Hazine vekille temsil edilmemiş olduğuna göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 26.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, 21/10/2021 tarihli tensip zaptının 11 numaralı ara kararına karşı davacılar vekilince mahkemeye sunulan 09/11/2021- 22/11/2021 tarihli talep dilekçelerine karşı 03/13/2021 tarihli ara kararla dava konusunun taşınmazlardaki zilyetliğin korunmasına yönelik olduğu, doğrudan taşınmazın aynına yönelik dava bulunmadığı, bu nedenle taşınmazlara ihtiyati tedbir konulamayacağı, talebin kabul edilmesi halinde taşınmazın aynından doğan hakların kullanımına engel olunacağı, zilyetliğin korunmasına yönelik yasada öngörülen tapu kütüğüne işlenebilecek bir şerh beyan türünün bulunmadığı belirtilerek ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Ziliyetliğin tesbiti ve korunması ... ile ... ve dahili davalı Hazine aralarındaki zilyetliğin tesbiti ve korunması davasının reddine dair .... Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 09/01/2013 gün ve 108/27 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, zilyedi olduğu 117 ada 1 parselin sınırında bulunan ve yol olarak kullanılan yere davalının duvar örmek suretiyle müdahale ettiğini açıklayarak, zilyetliğinin tespiti ile davalıya karşı korunmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın yersiz açıldığını, bu nedenle esasına girilmemesi gerektiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Dâhili davalı Hazine vekili, bu tip davaların genel mahkemeler yerine Kadastro Mahkemesi'nde açılması gerektiğini ileri sürerek davanın görev yönünden reddi savunmuştur....
Somut uyuşmazlıkta ise, zilyetliğin korunmasına dair davanın, ilk derece mahkemesince reddine karar verilmiş, bu karara ilişkin davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/(1)-b.1 maddesi gereğince başvurunun esastan reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 6100 sayılı HMK'nin 362/1-b maddesi gereği ilk derece sulh hukuk mahkemesinin zilyetliğinin korunmasına dair kararı hakkında Bölge Adliye Mahkemesinin verdiği karar kesin olup, temyizi kabil olmadığından temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin TEMYİZ DİLEKÇESİNİN REDDİNE, peşin harcın yatırına iadesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 07/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Dava, davacıya ait pazar yerlerinin haksız ve hukuka aykırı biçimde elinden alınması nedeniyle uğranılan maddi kaybın tazminat ve ecrimisil olarak tahsili istemine ilişkindir. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nin 25/02/2022 tarihli 2022/367 E. 2022/370 K, sayılı ilamı ile "TMK'nın 981 vd maddelerinde düzenlenen, yalnızca zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar" a Dairemizin görevli olduğunu belirtmek suretiyle Dairemize gönderilmiş ise de; Dava dilekçesi ve tüm dosya kapsamından davacının zilyetliğinin korunmasına ilişkin bir talebi bulunmayıp, talebinin uğramış olduğu kar mahrumiyeti ve maddi kaybın giderilmesine ilişkin olduğu anlaşılmakla, Yapılan inceleme sonucunda, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 01/09/2021 Tarihinde yürürlüğe giren 02/06/2021 tarih ve 431 sayılı Daireler arası İş Bölümü kararında 4. Hukuk Dairesi iş bölümünün 1....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki zilyetliğin tespiti ve müdahalenin meni istemine ilişkin davada ... Sulh Hukuk Mahkemesi ve ... Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava,taraflar arasındaki sözleşme gereği davalının taşeron sıfatıyla inşaat faaliyetinde bulunduğu alandaki taşınırların ve inşaat sahasının zilyetliğinin davacıya ait olduğunun tespiti, müdahalenin önlenmesi ve tazminat istemine ilişkindir. Sulh Hukuk Mahkemesince, davacının taraflar arasındaki sözleşmeden doğan şahsi hakka dayanarak,zilyetliğe müdahelenin önlenmesini ve tazminat isteminde bulunduğu,davanın zilyetliğin korunması davası olmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur....
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 4.maddesinde; "(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları görürler." hükmü yer almaktadır. Somut olaya gelince, dava; mesken aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, genel(tüketici) mahkeme görevlidir....
Zilyetliğin hukuki fonksiyonlarından biri de fiili durumun başkaları tarafından keyfi olarak bozulmasını önlemektir. Hukuk düzeni, böylece toplumun esenliğini korumak istemiştir. Kendilerini haklı görenler bile başkasının fiili hakimiyetine belli bir çerçeve içinde saygı göstermeye mecburdurlar. Zilyetlik davalarının en belirgin özelliği yukarıda değinilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi davada hakkın tartışma konusu olmaması ve davayı kazanma veya kaybetmenin mevcut olabilecek hak üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Bunun içinde bu tür davalarda mahkemenin zilyetliğin korunmasına ilişkin vereceği karar; sadece eski zilyetlik durumunun yeniden kurulmasını sağlamaya yöneliktir. Bu karar diğer tarafın mülkiyet yahut hak iddiasıyla dava açma hakkına dokunmaz ve üçüncü kişilerin o şey üzerinde hakları olmadığının kabulü şeklinde anlaşılamaz....