Somut olayda, davacının TMK'nun 981 ve devamı maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davası niteliğinde bulunmadığı, TMK'nun 683. maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Mahkemece, dava konusu eve ilişkin taraf delillerinin eksiksiz şekilde toplanıp değerlendirilmesi ve sonucuna göre ev bakımından uyuşmazlığın esasına ilişkin hüküm kurulması gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 20.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Dava, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Somut olayda; Davacı ...'ın, mülkiyeti Hazine'ye ait olan taşınmaz üzerinde bulunan yayla evine davalının müdahalede bulunduğunu açıkladığı, davalı ...'in ise, mirasçı olması sebebiyle davaya konu evde kendisinin de hakkı bulunduğunu beyan ettiği görülmüştür. Olayları anlatmak taraflara, hukuki tavsif Mahkemeye aittir. Somut olayda, uyuşmazlığın, taşınmaz mal üzerinde bulunan kalıcı yapı niteliğindeki yayla evine ilişkin olduğu, davanın bu haliyle, TMK'nun 981 ve devamı maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davası niteliğinde bulunmadığı, TMK'nun 683. maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davaya konu uyuşmazlığın çözümlenmesi Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girdiğinden, Mahkemece, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir....
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Somut olayda; Davacılar vekilinin, vekil edenlerinin murisi ...'in, mülkiyeti ...'ye ait olan taşınmaza ev yaptığını, davalıların, söz konusu eve müdahalede bulunduğunu açıkladığı, davalılardan ...'nın ise, davaya konu evi, davacıların murisi ...'in annesi ...'den satın aldığını beyan ettiği görülmüştür. Olayları anlatmak taraflara, hukuki tavsif Mahkemeye aittir. Somut olayda, uyuşmazlığın, taşınmaz mal üzerinde bulunan kalıcı yapı niteliğindeki eve ilişkin olduğu, davacıların, mülkiyet hakkına istinad ederek davayı açtığı, davanın bu haliyle, TMK'nun 981 ve devamı maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davası niteliğinde bulunmadığı, TMK'nun 683. maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır....
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22.(1086 sayılı HUMK.’nun 25. ve 26.) maddeleri gereğince Avanos Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 17/12/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
06/2018 tarihli celsede de işbu davanın hapis hakkının korunması ya da tesciline ilişkin olmadığını, zilyetliğin korunmasına ilişkin gerekli tedbirlerin alınması için açıldığını bildirmiş, asıl dava ile birleşen 2015/1043 Esası üzerinden açılan davanın da yine aynı nitelikte olduğunu, her iki davanın konusunun zilyetliğe yapılan saldırının önlenmesi ve korunması bakımından gerekli tedbirlerin alınmasına ilişkin olduğunu bildirmiştir....
Mahkemece, davanın üstün hakka dayanmayıp, salt zilyetliğin korunması şeklinde açılan dava niteliğinde olduğu belirtilerek, HMK 4/1-c maddesi gereği dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, güncelleme çalışması sonucu oluşan tapu kaydının beyanlar hanesine davacı tarafın fiili kullanıcı olduğu bölümde davalılar adına yazılı şerhin iptali ile davacı adına şerh verilmesi istemine yönelik olup, kayıt maliki hazine ve lehine kullanım şerhi olan kişilere karşı açılmıştır. Davacının TMK'nun 981 vd. maddelerinde düzenlenen yalnızca zilyetliğin korunmasına yönelik bir talebi bulunmamaktadır....
Mahkemece, davaya konu taşınmazın 37 parsel içinde kalıp davacı ve davalılar dışındaki üçüncü şahıslar adına tapuda kayıtlı olup pasif dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekilinin dava konusu ettiği taşınmaz dava dilekçesi ve dosya kapsamına göre 37 parsel olmayıp bu parselin batısında bulunan mahkemece niteliği belirlenmeyen taşınmazdır. Davacı vekili davacının zilyetliğinde bulunan taşınmazın tapuya kayıtlı olmadığını ileri sürmüş olduğuna göre dava, taşınmaz mal üzerinde zilyetlikten başka hakkı bulunmayan kimsenin TMK.nun 981 ve devamı maddelerine göre açtığı zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de; mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır....
Bankası ödeme makbuzuna istinaden 16/07/1975 tarihinden itibaren malik sıfatı ile zilyed olarak kullanmakta olduğunu beyan ettiği, her ne kadar dava dilekçesi sonuç kısmında, taşınmazın zilyedliğin tespitini ve korunmasını talep etmiş ise de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09/10/1946 tarih ve 1946/6-1946/12 sayılı; Hukuk Genel Kurulunun 06/10/1993 tarih ve 1993/14-423/561 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere" davacının zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde davanın bir hak davası niteliğini kazanacağı ve TMK'nın 981, 982 ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunmasına ilişkin davalardan olmayacağı, malvarlığı hakkına dayalı bir hak davası olacağı" gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda, çekişmeli taşınmaz ..., ... Mahallesi, 675 Parsel numarasıyla, tarla niteliğinde, 4885 m2 yüzölçümünde,........
Talep yalın olarak davacının mevcut diğer hakları yanında kullanabileceği TMK. 981 vd maddelerinde düzenlenen “zilyetliğin korunması”na ilişkin “saldırının önlenmesi ve zilyetliğin iadesi” davası niteliğindedir. O halde mahkeme görevli olduğundan; uyuşmazlığın açıkladığım çerçeve de incelenerek sonuca bağlanması gerekir. Kanımca mahkemenin görevsizlik kararı isabetli olmadığından, hüküm bozulmalıdır. Değerli çoğunluğun onama kararına açıkladığım nedenlerle katılamıyorum. 30.10.2014...
Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın, "zilyetliğin korunması davası mı" yoksa mülkiyete dayalı bir "hak davası mı" olduğu, varılacak sonuca göre davaya bakma görevinin asliye mahkemesine mi, sulh mahkemesine mi ait olduğu, noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durulmalıdır; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 26.02.1985 gün ve 3156 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değişik "Vazife" başlıklı 8. maddesinde; "Sulh mahkemesi... II- Dava konusu olan şeyin değerine bakılmaksızın: 3. Taşınır ve taşınmaz mallarda yalnız zilyetliğin korunması ile ilgili davaları ...Görür." denilmektedir. Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesince görülecektir....