Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır....

    Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, Hazine'ye ait taşınmaz mal üzerine, izinsiz olarak, hafif yapı niteliğinde olmayan yapı kuran zilyetlerin, arsa maliki Hazine'den başka kişiler aleyhine açtıkları davalar, arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakla, salt zilyetliğin korunması davası olmayıp; temelinde bir hak davasıdır....

      Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nin 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise, TMK'nin 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Kişilerin, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki üstün zilyetlik iddiasına veya taraflar dışında başkası adına tapuda kayıtlı bir taşınmazdaki tapu kaydına ya da gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanmayan, kişisel hakka dayalı üstün zilyetlik iddiası durumunda, davanın 4721 sayılı TMK'nin 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası olacağı kuşkusuzdur. (Yargıtay 8....

      Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Kişilerin, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki üstün zilyetlik iddiasına veya taraflar dışında başkası adına tapuda kayıtlı bir taşınmazdaki tapu kaydına ya da gayri menkul satış vaadi sözleşmesine dayanmayan, kişisel hakka dayalı üstün zilyetlik iddiası durumunda, davanın 4721 sayılı TMK'nun 974 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası olacağı kuşkusuzdur....

      Somut olayda, davacının TMK'nun 981 ve devamı maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davası niteliğinde bulunmadığı, TMK'nun 683. maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Mahkemece, dava konusu eve ilişkin taraf delillerinin eksiksiz şekilde toplanıp değerlendirilmesi ve sonucuna göre ev bakımından uyuşmazlığın esasına ilişkin hüküm kurulması gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 20.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        Dava, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Somut olayda; Davacı ...'ın, mülkiyeti Hazine'ye ait olan taşınmaz üzerinde bulunan yayla evine davalının müdahalede bulunduğunu açıkladığı, davalı ...'in ise, mirasçı olması sebebiyle davaya konu evde kendisinin de hakkı bulunduğunu beyan ettiği görülmüştür. Olayları anlatmak taraflara, hukuki tavsif Mahkemeye aittir. Somut olayda, uyuşmazlığın, taşınmaz mal üzerinde bulunan kalıcı yapı niteliğindeki yayla evine ilişkin olduğu, davanın bu haliyle, TMK'nun 981 ve devamı maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davası niteliğinde bulunmadığı, TMK'nun 683. maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davaya konu uyuşmazlığın çözümlenmesi Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girdiğinden, Mahkemece, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir....

          Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Somut olayda; Davacılar vekilinin, vekil edenlerinin murisi ...'in, mülkiyeti ...'ye ait olan taşınmaza ev yaptığını, davalıların, söz konusu eve müdahalede bulunduğunu açıkladığı, davalılardan ...'nın ise, davaya konu evi, davacıların murisi ...'in annesi ...'den satın aldığını beyan ettiği görülmüştür. Olayları anlatmak taraflara, hukuki tavsif Mahkemeye aittir. Somut olayda, uyuşmazlığın, taşınmaz mal üzerinde bulunan kalıcı yapı niteliğindeki eve ilişkin olduğu, davacıların, mülkiyet hakkına istinad ederek davayı açtığı, davanın bu haliyle, TMK'nun 981 ve devamı maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davası niteliğinde bulunmadığı, TMK'nun 683. maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır....

            SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22.(1086 sayılı HUMK.’nun 25. ve 26.) maddeleri gereğince Avanos Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 17/12/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              06/2018 tarihli celsede de işbu davanın hapis hakkının korunması ya da tesciline ilişkin olmadığını, zilyetliğin korunmasına ilişkin gerekli tedbirlerin alınması için açıldığını bildirmiş, asıl dava ile birleşen 2015/1043 Esası üzerinden açılan davanın da yine aynı nitelikte olduğunu, her iki davanın konusunun zilyetliğe yapılan saldırının önlenmesi ve korunması bakımından gerekli tedbirlerin alınmasına ilişkin olduğunu bildirmiştir....

              Mahkemece, davaya konu taşınmazın 37 parsel içinde kalıp davacı ve davalılar dışındaki üçüncü şahıslar adına tapuda kayıtlı olup pasif dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekilinin dava konusu ettiği taşınmaz dava dilekçesi ve dosya kapsamına göre 37 parsel olmayıp bu parselin batısında bulunan mahkemece niteliği belirlenmeyen taşınmazdır. Davacı vekili davacının zilyetliğinde bulunan taşınmazın tapuya kayıtlı olmadığını ileri sürmüş olduğuna göre dava, taşınmaz mal üzerinde zilyetlikten başka hakkı bulunmayan kimsenin TMK.nun 981 ve devamı maddelerine göre açtığı zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de; mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır....

                UYAP Entegrasyonu