SULH HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 26/06/2018 NUMARASI : 2014/1054 ESAS 2018/1163 KARAR DAVA KONUSU : Zilyetliğin korunması, hapis hakkı tanınması KARAR : DAVACI : Havva Aydın - (T.C. No: ) VEKİLİ : Av. Ümpe Başaran - Ataköy 7- 8- 9- 10. Kısım Mah. Ataköy Rezidans No:8/1/A K:11 D:118 Bakırköy/İstanbul DAVALILAR : 1- Coşkun Altunay - (T.C. No: ) 2- Cumhur Altunay - (T.C. No: ) 3- Kadriye Tülay Altunay - (T.C. No: ) VEKİLİ : Av. T2 - Kartaltepe Mah. Terakki Cad. Bitişikbağlar Sok. No: 2/2 Bakırköy/İstanbul DAVANIN KONUSU : Zilyetliğin korunması, hapis hakkı tanınması KARAR TARİHİ : 18/03/2021 KARAR YAZIM TARİHİ : 18/03/2021 Bakırköy 7....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin tespiti ve korunması istemli (orman niteliğini yitiren taşınmazlarda) Davada taraf teşkilinin sağlanmasının tespiti açısından dosyada davalı sıfatı bulunan ve öldüğü anlaşılan ...'ın veraset belgesinin alınması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, vesaset belgesi alındığında dosya arasına konulması, ondan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın geri çevrilmesi için Yerel Mahkemesine İADESİNE, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin korunması ... ile ... aralarındaki zilyetliğin korunması davasının reddine dair ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 10.05.2012 gün ve 790/367 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı, dava konusu taşınmazı 2007 yılında haricen düzenlenen senetle davalıdan 5000 TL bedel karşılığında satın aldığını, ne var ki, davalının, bu yeri kendisine teslim etmediğini, dava dışı başka bir şahsa sattığını açıklayarak elatmanın önlenmesini talep ve dava etmiştir....
TMK.nun 981 ve devamı maddelerinde, uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerinde henüz mülkiyet hakkı doğmamış zilyetliğin bulunması veya taşınmazın hukuki niteliği itibariyle zilyetlikle kazanıma elverişli olmadığı durumlarda, zilyet olunana müdahale edilmesi halinde zilyetliğin korunmasının istenebileceği düzenlenmiş bulunmaktadır. TMK.nun 683 ve devamı maddelerinde ise, tescili talep etme hakkı doğan zilyedin müdahale edene karşı elatmanın önlenilmesi davası açabileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre sırf zilyetliğin korunması talebi ile TMK.nun 981 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan davalarda, dava konusu taşınmazın değerine bakılmaksızın HUMK.nun .../II-.... bendine göre Sulh Mahkemeleri görevli bulunduğu halde, TMK.nun 683. maddesine dayalı olarak açılan elatmanın önlenilmesi davalarında görevli mahkeme dava konusu taşınmazın değerine göre belirlenir....
Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz"... denilmektedir. Bu davada öncelikle çözüme kavuşturulması gereken husus; davacının somut olayda, davalıya karşı üstün ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunup bulunmadığıdır. Çözümlenmesi gereken sorun bu olunca, zilyetlik kavramı, niteliği, hukuki fonksiyonları üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır. Zilyetlik eşya ile şahıs arasında eylemli (fiili) bir bağ, yani ilişki olup ve buna bağlı olarak da fiili hakimiyet altında bulundurmaktan doğan hukuki yetki ve vecibeleri de gösteren ve düzenleyen hukuki bir müessesedir. Kanunda sözü edilen fiili hakimiyetin meydana geliş şekli önemli değildir. Bu korumanın sosyal huzur ve sükunun korunması ve sağlanması için kabul edilmiş olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Zilyetliğin hukuki fonksiyonlarından biri de fiili durumun başkaları tarafından keyfi olarak bozulmasını önlemektir....
Diğer taraftan HGK'nun 6.10.1993 gün 14423 E.-561 K.sayılı ilamında da vurgulandığı gibi, HUMK'nun 8/II-3.maddesinde yer alan "yalnız zilyetliğin korunması davaları" ile TMK'nun 982-984.maddelerinde düzenlenen zilyetliğin gasp ve tecavüzden doğan davalar amaçlanmıştır. Taşınmazın zilyetliği zorla elde edilmişse zilyetliğin gaspı sözkonusudur. Salt bu davalar için basit yargılama usulü uygulanacağı ve görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemeleri olduğu kabul edilmiştir(HUMK'8/II). Zilyetliğin korunması davası ile zilyet, zilyetliğinin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan, sadece zilyetliğini ileri sürerek basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanabilecektir. Ancak zilyet, zilyetliğinin dayandığı ayni yada şahsi bir hakkı ileri sürerek dava açtığı takdirde açılan bu dava zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilemez. Bu durumda da genel hükümlere göre dava olunan şeyin (hakkın) değeri dikkate alınarak görevli mahkeme belirlenmelidir....
Bu davalar, TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nın 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nın 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usûlünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirlenir. Somut olayda; dava konusu taşınmazı satış senediyle ...'...
Dava; TMK. nun 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Taşınmaz üzerinde zilyetlikten başka hakkı bulunmayan kişiler anılan maddeler uyarınca zilyetliklerinin korunmasını isteyebilirler. Zilyetliğin elden alınması ya da saldırıya uğraması halinde korunma dava yolu ile istenebilir. Ancak TMK. nun 984. maddesi hükmü uyarınca “dava hakkı zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayarak 2 ay ve her halde fiilin üzerinden 1 yıl geçmekle düşer.” Davacı dava dilekçesi ve yargılama oturumlarında, 05.07.2007 tarihinde davalı Belediyenin taşınmaza elattığını, köylülerin haber vermesi üzerine 19.07.2007 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir. Davalı tarafça tecavüzün 05.07.2007 tarihinde yapıldığı ve davacının tecavüzü 19.07.2007 tarihinde öğrenildiği açıklandığına göre Kanun hükmünde açıklanan süre kaçırıldıktan sonra 07.11.2007 tarihinde eldeki dava açılmıştır....
Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Somut olayda; davacı uyuşmazlık konusu taşınmazın bir kısmının Maliye Hazinesi adına kayıtlı olduğu, bir kısmının ise 6292 sayılı yasa uyarınca üçüncü kişilere satılarak kaydedildiği ve tapu kaydında taşınmazın bir bölümünün Ahmet oğlu T4 kullanımda olduğuna dair dair şerh bulunmaktadır....
Ayrıca mahkemece 3 nolu parsel bakımından hapis hakkı tanınmışsa da, 3 no'lu parsel kargir ev ve ahır samanlık niteliğiyle tapuda kayıtlı olup var olan binaların korunması amacıyla zorunlu ve faydalı masraf yapılıp yapılmadığı ya da taşınmaz üzerine yeni binalar mı yapıldığı hususu açıklığa kavuşturulmuş değildir. Hâl böyle olunca, ecrimisil isteğinin rededilmesi, yerinde yeniden keşif yapılarak 3 sayılı parselde davalı tarafından yeni binalar mı yapıldığı yoksa var olan binaların korunması amacıyla imalatlar mı yapıldığının açıklığa kavuşturulması, var olan binaların korunması amacıyla iyileştirmeler yapılmışsa zorunlu ve faydalı masraflar üzerinden hapis hakkı tanınması gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir....