İcra takibi ise, 10 günlük ibraz süresinin bitiminden itibaren 6 aylık zamanaşımı süresi dolduktan çok sonra, 11.03.2014 tarihinde, başlatılmıştır. O halde mahkemece, borçlunun zamanaşımına dayanan borca itirazının kabulü ile İİK'nun 169/a-5 maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken zamanaşımı konusunda yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu durumda takip dayanağı olan 15.05.2007 keşide tarihli belge, kambiyo senedi vasfını taşımadığından (adi havale niteliğinde olduğundan) 6098 sayılı TBK'nun 146. maddesinde (mülga 818 sayılı BK'nun 125. maddesi) düzenlenen on yıllık zamanaşımına tâbi olup, sözkonusu belgedeki alacak ile ilgili olarak anılan zamanaşımı süresinin dolmadığı açıktır. Borçlu, itirazında; "çek bedelini elden ödedim" beyanı ile takibe konu borcu kabul edip, itirazını ödeme olgusuna dayandırdığına göre borcu ödediğini İİK'nun 68/1-2. maddesinde belirtilen belgelerle kanıtlamak zorundadır. O halde mahkemece, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda, borçlunun ödeme iddiasının İİK'nun 68. maddesi kapsamında incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile itirazın kaldırılması isteminin zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
Bu durumda takip dayanağı olan 31.07.2008 keşide tarihli belge, kambiyo senedi vasfını taşımadığından (adi havale niteliğinde olduğundan) 6098 sayılı TBK'nun 146. maddesinde (mülga 818 sayılı BK'nun 125. maddesi) düzenlenen on yıllık zamanaşımına tâbi olup, sözkonusu belgedeki alacak ile ilgili olarak anılan zamanaşımı süresinin dolmadığı açıktır. Borçlu, itirazında; "çek bedelini elden ödedim" beyanı ile takibe konu borcu kabul edip, itirazını ödeme olgusuna dayandırdığına göre borcu ödediğini İİK'nun 68/1-2. maddesinde belirtilen belgelerle kanıtlamak zorundadır. O halde mahkemece, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda, borçlunun ödeme iddiasının İİK'nun 68. maddesi kapsamında incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile itirazın kaldırılması isteminin zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
Davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak bu taşınmaz içinde kalan tarlasının bulunduğu yerin tapu kaydının iptali ile adına tescili iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece; mirasçılardan birinin tek başına tescil isteyemeyeceğine, tüm mirasçılar adına tescil istenmediği, taksim olgusuna ilişkin bir delilin de ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... vekili tarafından esasa yönelik temyiz edilmiştir. Dava, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir....
Somut olayda, her ne kadar takibe konu alacak, kambiyo vasfına haiz olmayan çeklere dayanmakta ise de; davalı borçlular vekilinin, borca itiraz dilekçesinde ve özellikle 21/01/2019 tarihli cevap dilekçesindeki "çekten kaynaklı alacakla ilgili taraflar arasında protokol yapılarak, mal iadesinin kararlaştırıldığı ve mal iadesinin gerçekleştirilmesine rağmen, çekin iade edilmediği...", şeklindeki beyanları ile alacaklı ile aralarındaki hukuki ilişki kabul edilip itiraz ödeme (mal iadesi) olgusuna dayandırıldığına göre, artık takip dayanağı belgenin İİK'nun 68/1. maddesindeki belgelerden olması aranmaz. Çünkü, anılan maddede yazılı belgelerle ispatlanacak olan hukuki ilişki borç olup, bu husus da kabul edildiğine göre ayrıca ispatına gerek bulunmamaktadır. Bu ilke HGK.nun 01/12/1985 tarih ve 1984/12- 257 E. - 984 K. sayılı kararında da aynen benimsenmiştir....
Ödeme emrinin tebliğ tarihine göre, davacı tarafından imzaya ve borca itiraz yasal 5 günlük süre içerisinde ileri sürülmediğinden mahkemece davacının imzaya ve borca itirazının süre yönünden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup, davacının istinaf sebep ve gerekçesi yerinde değildir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde zamanaşımı itirazının süresinde olmadığını ileri sürmüştür. İİK'nın 168 ila 170. maddeleri arasında düzenlenen imzaya ve borca itiraz 5 günlük süreye tabi ise de, İİK'nın 71/2. ve 33/a maddelerine dayalı zamanaşımı iddiasının incelenmesi, bu istemin belli bir sürede ileri sürülmesi koşuluna bağlı değildir. Önemli olan ödeme emrinin tebliğinden sonra yasal düzenlemelerde belirlenen süre kadar zamanaşımını kesen veya durduran hallerin meydana gelmemesi ve takibin işlemsiz bırakılmasıdır....
İmzaya itiraz dışındaki diğer bütün itirazlara, borca itiraz denir (İİK m. 60/3; c. 3; m. 60/4). Meselâ ödeme, takas, zamanaşımı, borcun müeccel olduğu, borcun şarta bağlı olduğu, icra dairesinin yetkisiz olduğu ve sıfat itirazı gibi (Kuru, s. 224-225). Borca itiraz takip konusu yapılan alacağa ilişkin olup, alacağın doğmadığı, alacağın batıl olduğu gibi maddi hukuka ilişkin sebepler ileri sürülür. 17. İcra ve İflas Kanunu’nun 62. maddesinin 1. fıkrasına göre genel haciz yolu ile ilamsız takipte itiraz etmek isteyen borçlu, itirazını ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. 18. Şikâyet ise İİK'nın 16, 17 ve 18. maddelerinde düzenlenmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince;"Mahkememizce yapılan incelemede; davalı alacaklı tarafından Adi Kiraya ve Hasılat Kiraları yönünden takip başlattığı ve bu takipte davacı borçlunun borca itiraz ettiği, 07.03.2019 tarihli itiraz dilekçesinde doğmuş alacakların tamamıyla ödendiği iddia edilerek tüm borca itiraz edilmiş, bunun üzerine davalı alacaklı tarafından bu itirazın bertaraf edilmesi için İcra mahkemesinde dava açıldığı, açılan bu dava sonucunda İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesinin 15.10.2020 tarih 2019/230 Esas 2020/1203 Karar sayılı kararında itirazın kaldırılmasına ve takibin devamına, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına borçludan alınarak alacaklıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karar 27.10.2020 tarihinde kesinleşmiştir....
Alacaklı vekili; borçlunun yetkiye ve borca itirazının haksız olduğunu, takibe konu sözleşmenin yapıldığı yer Ankara olduğundan Ankara icra müdürlüklerinin yetkili olduğunu, borçlunun itirazında aradaki hukuki ilişkiyi reddetmeyip aksine vermiş olduğu itiraz dilekçesi ile kabul ettiğini ve takibe konu borcu ödediğini ileri sürdüğünü, ancak icra takip dosyasına ödemeye ilişkin hiçbir belge sunulmadığını, borçlunun mahkeme içi ikrar ve kesin delil niteliğindeki itiraz dilekçesi ile takibe konu sözleşme ve faturalardan kaynaklanan alacağı ve bunlara konu malzemeleri teslim aldığını kabul ettiğini, dolayısı ile müvekkilinin alacağının kesin delillerle kanıtlandığını, borçlunun alacağın ödendiğini kanıtlayamadığını belirterek, borçlunun icra takip dosyasında ileri sürdüğü yetkiye ve borca itirazın kaldırılmasına, takibin devamına ve borçlu aleyhine % 20 inkar tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir....
İrade fesadı olgusuna dayanan taraf bu yöndeki iddiasını ispatla mükelleftir. Yargılama aşamasında dinlenilen davacı tanıklarının irade fesadı olgusuna ilişkin herhangi bir anlatımları olmadığı gibi, bu husustaki iddianın ispatına yönelik başkaca bir delil de dosya kapsamında yer almamaktadır. Bu durumda davacı işçi, söz konusu istifa dilekçesi bakımından iradesinin fesada uğratıldığını ve davalı tarafından kandırılmış olduğunu usulünce ispatlayamadığından, ihbar tazminatı talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi....