Davalının davaya cevap süresini geçirdikten sonra zaman aşımı def'ini ileri sürdüğü ancak davacılar vekilinin 15/4/2009 tarihli celsede elden tebellüğ ettiği cevap dilekçesine karşı yerel mahkemece karşı beyanda bulunması için 15 günlük süre verilmesine rağmen belirlenen bu sürede zaman aşımı def'inin süresinde olmadığı yönünde açıkça karşı koymadığı daha sonraki tarihte verdiği 10/6/2009 tarihli dilekçeyle zaman aşımı def'inin süresinde ileri sürülmediğini belirttiği anlaşılmaktadır. Davacı süresinde ileri sürülmeyen zaman aşımı define karşı zamanında açıkça karşı koymadığına göre zaman aşımı def'inin süresinde olduğunun kabulü gerekir. Davaya konu trafik kazası 6/10/1999 tarihinde gerçekleşmiş olup, eylem aynı zamanda 765 sayılı Türk Ceza Kanununda düzenlenen 455/1-son maddesindeki taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu oluşturmaktadır. Zaman aşımı süresi 5 yıldır....
Davalı, dava dilekçesinin kendisine usule uygun bir şekilde tebliğ edildiği 22.10.2008 tarihinden itibaren 10 günlük yasal süre geçtikten sonra 10.11.2008 havale tarihli cevap dilekçesi ile zaman aşımı def’inde bulunmuştur. Davacı da 19.11.2008 havale tarihli dilekçesi ile davalının yasal süresinden sonra ileri sürdüğü zaman aşımı def’ini kabul etmediklerini bildirmiştir. Bunun üzerine davalı vekili 19.02.2009 tarihli dilekçesiyle zaman aşımı def’ini ıslah yoluyla ileri sürmüş, akabinde davacı vekili zaman aşımı def’ine açıkça itiraz etmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 06.04.2011 gün ve 2010/9-629 E. 2011/70 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, davalının yasal süresi içerisinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde herhangi bir nedenle ileri sürmediği zaman aşımı def'ini, sonradan ıslah yoluyla ileri sürmesinde usule aykırı bir yön bulunmayıp; ıslah edilmiş bu yeni savunmaya karşı tarafın (davacının) itiraz etmesinin de, sonuca bir etkisi bulunmamaktadır....
Bu bakımdan zaman aşımı def'i, alacaklının alacağın borçlunun nızasına aykırı olarak dava yoluyla isteyebilme hakkını ortadan kaldıran kişisel bir savunma sebebidir. Zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle de, maddi hukuktan kaynaklanan bir defi olup; usul hukuku anlamında ise, bir savunma aracıdır. (Kuru: a.g.e., Cilt2, s.l761; Von Tuhr: Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt 1-2, s.688 vd; ...: Defi ve İtiraz Arasındaki Farklar ve ileri Sürülmesinin Hukuki Sonuçlan, EÜHF Dergisi, Cilt: III, Sayf 1, Kayseri 2008, s.255 vd.). Bu itibarla zamanaşımı def'i ileri sürüldüğünde, hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Ancak; borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi gerekmektedir....
Davalı vekili temyiz dilekçesinde dava dilekçesinde dava konusu aidat alacağının ait olduğu dönemin belirtilmediğini bu hususu açıklayan dilekçenin alındığı celsede zaman aşımı def'inde bulunulup ayrıca cevap dilekçesinin zaman aşımı def'i yönünden ıslah edildiğini dolayısıyla ileri sürülmesinde usule aykırılık bulunmayan zaman aşımı def'inin nazara alınması gerektiğini savunmuş ve hükmün bozulmasını istemiştir. Dosya içeriğine göre; dava, dava konusu aidatın ait olduğu dönem belirtilmeden yetkisiz Ankara İş Mahkemesinde açılmış, davalı vekilinin yetkiye yönelik ilk itirazı da dikkate alınarak verilen yetkisizlik kararı üzerine dosya Denizli İş Mahkemesine gönderilmiştir....
Maddesi uyarınca 10 yıllık zaman aşımı mevcut olup yine--- tarihinden itibaren --- tarihi itibariyle her halükarda 10 yıllık zaman aşımı süreside dolmuştur. Ancak mahkememiz tarafından TTK'nun 1420. Maddesinde yer alan 6 yıllık çatı zaman aşımı süresi esas alınarak ----- gerçekleştiği tarih olan ----- yıllarından dava tarihi olan 17/08/2017 tarihine kadar her ---zaman aşımı süresinin dolduğu tespit edilmiştir. Davacı banka beyanlarında, dava --- işlemlerinin uzun yıllar sürmesi nedeniyle bahse konu davanın geç açıldığı beyan etmiş ise de TTK'nun 1427....
İstemin Özeti : Halkalı Giriş Gümrük Müdürlüğünde tescilli 13.4.1992 gün ve … sayılı gümrük giriş beyannamesi muhteviyatı eşya nedeniyle yükümlü adına yapılan ek gümrük vergi ve resimleri tahakkukuna vaki itirazı reddeden işlemi; 1615 sayılı Gümrük Kanununun 86'ncı ve 89'uncu maddelerinden bahisle, dosyanın incelenmesinden, dava konusu ek tahakkukun, fiili ithalatın yapıldığı tarihten itibaren üç yıl geçtikten sonra 3.8.1995 tarihinde yükümlüye tebliğ edildiği, dolayısıyla ek gümrük vergi ve resimlerinin zaman aşımına uğradığının anlaşıldığı, diğer taraftan, Gümrük Kanununun 86'ncı maddesindeki zaman aşımı süresinin geçmesi halinde de; ceza uygulanması gerektiği yolunda mahkemece verilmiş bir karar mevcut ise, 86'ncı maddedeki 3 yıllık zaman aşımı süresi aranmaksızın Ceza Kanununda öngörülen ceza ve dava zaman aşımı süreleri içerisinde yapılacak ek tahakkukla gümrük vergi ve resimlerinin takibinin mümkün olduğu, olayda, 89'uncu maddenin aradığı...
Somut olayda mahkemece 15.03.2012 tarih ve 2011/117 – 2012/289 sayılı kararın davalı vekilince temyizi üzerine Dairemizce 06.12.2012 tarih ve 2012/31724 – 41772 sayılı kararı ile BOZULMASI üzerine mahkemece bozmaya uyma kararı verilerek davalının zaman aşımı def'inin değerlendirilerek bozma gereği yerine getirilmiş ve yeniden yapılan yargılamada zaman aşımı savunmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. ... 7. Hukuk Dairesi'nin 17.12.2013 tarih ve 2013/25926 – 22569 sayılı kararı ile zaman aşımı savunmasına itibar edilmeyerek bozma kararına kısmen eylemli olarak direnildiği gerekçesiyle dosya Dairemize gönderilmiştir. Ancak bozma kararında "zaman aşımı itirazının değerlendirilmesine" işaret edilmiş, kesin bir bozma yapılmamış, mahkemece zaman aşımı itirazı değerlendirilerek alacağın hüküm altına alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda eylemli de olsa direnme kararından söz edilemez....
İş bu davalı tarafından dava dilekçesine karşı da zaman aşımı definde bulunulmuş olmakla; davalıya dava dilekçesinin tebliğine dair 18/08/2018 tarihli mazbata incelenmeli, tebligatın Tebligat Kanunu'nun 12 ve 13 maddelerine uygun yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, cevap dilekçesi 21/09/2018 tarihinde verilmekle; 18/08/2018 tarihli tebligat usulüne uygun ise süresinden sonra sunulduğu için zaman aşımı defi dikkate alınmamalı, tebligat usulüne uygun ise davalının zaman aşımı defi değerlendirilmelidir. Açıklanan nedenlerle yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının HMK’nun 353/1- a.6 maddesi gereğince kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır....
İDM'nin dava dosyası incelendiğinde ; 17/04/2018 tarihli ön inceleme duruşmasında davalı vekilinin zaman aşımı definin yerinde olup olmadığı tespitine yer verilmiş ara kararın 2 nolu bendinde delillerin toplanılması ve tanıkların dinlenilmesinden sonra zaman aşımı definin değerlendirilmesi yolunda ara karar verilmiş olmakla birlikte zaman aşımı defiyle ilgili herhangi karar oluşturulmadığı saptanmıştır. Oysa zamanaşımı defi 6100 Sayılı HMK'nun 142.maddsesi gereğince ön incelemeden sonra tahkikata başlamadan önce incelenmelidir....
Zaman aşımının kesilmesi sebepler TBK 154.maddede düzenlenmiş olup, borçlu borcu ikrar etmiş ise özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuş ise ya da yemin vermiş veya kefil göstermiş ise, alacaklı dava veya defi yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuş ise icra takibinde bulunmuş ise ya da iflas masasına başvurmuş ise zaman aşımı kesilir.TBK 156.maddeye göre zaman aşımının kesilmesi ile yeni bir süre işlemeye başlar. Borç bir senet ile ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise yeni süre her zaman 10 yıldır. Somut olayda davacı tarafından icra takibi başlatılırken finansal kiralama sözleşmesine dayanmadığı, kambiyo senedine dayandığı, bu nedenle 10 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması mümkün değildir....