Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ev başkanının sorumluluğu konusunda özel bir zaman aşımı düzenlemesi bulunmadığından haksız fiiller için kanunda öngörülen kısa ve uzun zaman aşımı süreleri uygulanır. Zaman aşımı başlangıcı, kısa zaman aşımı süresi bakımından; zararın, fiilin ve failin (sorumlu ev başkanının) öğrenildiği tarih, uzun zaman aşımı süresi bakımından da olay tarihidir. Ancak, ceza zaman aşımı süresi, aile başkanının sorumluluğunda uygulanmaz. (Emsal - Yargıtay 3 HD, 2020/2841 E.,2021/1775 K....

, suça sürüklenen çocuk hakkında açılan kamu davasının zaman aşımı sebebiyle düşmesine karar verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafisi ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, suça sürüklenen çocuk hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi uyarınca zaman aşımı sebebiyle DÜŞMESİNE, 25.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....

    Yapılan yargılama, toplanan deliller, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davalı işverence iş sözleşmesinin haklı nedene dayalı olarak feshedildiği ispatlanamadığından davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil çalışma ücreti alacaklarının tanık ifadelerine ve dosya kapsamına uygun olarak hesap edildiği, davaya karşı zaman aşımı itirazı bulunmadığı gibi fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil çalışma ücreti yönünden davanın ıslah da edilmediği, bu nedenle zaman aşımına uğrayan alacak bulunmadığı, her ne kadar davalı tarafından husumet yönünden itiraz edilmiş ise de, yapılan işin niteliği ve deliller dikkate alındığında davalının asıl işveren olduğu saptanmış olup, asıl işverenin işçinin alacakları yönünden sorumlu tutulmasının isabetli olduğu, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır...

    Davalı temsilcisi, davacıya ait fatura bedellerinin banka havalesi yolu ile ödendiğini, davacıya borçlarının bulunmadığını ayrıca borcun zaman aşımına uğradığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacı tarafından yapılan takibin dayanağının takip talebinde cari hesap ekstresi olarak gösterildiği, cari hesap sözleşmesine dayanan davaların sözleşmenin sona ermesinden itibaren beş yıl geçmekle zaman aşımına uğrayacağı, davalının süresinde zaman aşımı definde bulunduğu, cari hesap ekstresinin 2006 yılına ilişkin olduğu, cari hesap ilişkisi nedeni ile yapılan takipte zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 08.06.2017 tarih ve 2017/2196 esas – 2017/4731 karar sayılı ilamı ile “Dava ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik itirazın iptaline ilişkindir....

      Bozma sonrasında yapılan yargılama sonunda, mahkemenin 12.01.2015 tarihli ve 2016/103 esas 2016/16 sayılı "karara esas alınan 26.06.2014 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen değerlerden davacı tarafça zaman aşımı dikkate alınarak 100,00 TL'lik dava değerinin 8.905,00 TL arttırılarak toplamda 9.005,00 TL olarak ıslah edildiği, davalı tarafça yapılan zaman aşımı itirazı nedeniyle düzenlenen 17.11.2014 tarihli ek bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere davacının ıslah talebinin tespit edilen miktarın altında bulunduğu ancak Ankara Batı İş Mahkemesince hüküm altına alınan fazla çalışma ücreti alacağı bilirkişi tarafından %30 taktiri indirim yapılarak hesaplanmış ise de mahkemece %40 oranında taktiri indirim yapıldığından, %10 'luk taktiri indirim nedeniyle reddedilen miktar olan ....193,08 TL üzerinden yukarıda açıklanan Yargıtay içtihatına göre vekalet ücreti takdir edilemeyeceğinden" gerekçesiyle bozma kararının 2. bendine karşı direnilmiş olup, Dairemizce temyiz incelemesi sırasında...

        Somut olayda ise talep üyenin parasal yükümlülükleri ile ilgili olup, TBK'nın 147/4. maddesi uyarınca beş yıllık zaman aşımı süresine tâbidir. İflasın açıldığı zaman görülmekte olan (Derdest) olan davalarla ilgili olan, İİK'nın 194/2. maddesindeki "Dava durduğu müddetçe zamanaşımı ve hakkı düşüren müddetler işlemez." hükmünün görülmekte olan (derdest) bir dava bulunmadığından somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Buna göre İlk derece Mahkemesince, takip hukukundan doğan iş bu itirazın iptali davasının icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı olduğu gözetilerek, takip konusu alacağın tamamının zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, 08.05.2018 tarihli duruşmanın 2 nolu bendinde, TBK'nın 147/4 maddesi gereği zaman aşımı süresi beş yıl olduğundan davalı yanın zaman aşımına yönelik itirazının reddine karar verilmesi ve uyuşmazlığın esasının incelenmesi doğru olmamıştır....

          Takip konusu çekin takip tarihi itibariyle zaman aşımına uğradığı, borçlu tarafından itiraz dilekçesinde zaman aşımı itirazında bulunmadığı, yargılama aşamasında zaman aşımı itirazında bulunulduğu, yukarıda belirtilen Yargıtay kararı göz önünde bulundurulduğunda davalı-borçlu tarafından yargılama aşamasında zaman aşımı itirazında bulunabileceğinden mahkemece itirazın kaldırılması davasının reddine karar verilmesi hukuken yerindedir. Tüm bu nedenlerle davacının istinaf talebinin HMK 353/1- b-1 maddesi uyarınca Esastan Reddine dairemizce oy birliği ile karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İstanbul 6....

          Esas sayılı dosyası sebebiyle davalı tarafından derdestlik itirazında bulunulmuş ise de celp edilen dosya ile mevcut dosyamız üzerinde yapılan inceleme neticesinde her iki dava dosyasındaki alacağın sözleşmelerinin ve dönemlerinin farklı olduğu anlaşıldığından davalının itirazı yerinde görülmemiş, dava konusu alacak sözleşmeden kaynaklandığından TBK 146 maddesi gereğince sözleşme tarihinden dava tarihine kadar 10 yıllık zaman aşımı süresi geçmediğinden davalının zaman aşımı itirazı da yerinde görülmemiştir. Davalı ... Anonim Şirketi ile Davacı ......

            Sulh Ceza Mahkemesinin 02.07.2009 tarih ve 2008/851 Esas, 2009/1013 Karar sayılı kararı 14.09.2009 tarihinde kesinleştirilmiş ise de; sanığın yokluğunda verilen kararın sanığa 31.12.2019 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, sanık tarafından verilen 03.01.2020 tarihli dilekçenin temyiz istemine ilişkin olduğu belirlenerek yapılan incelemede: Sanığa yüklenen suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst haddine göre, 5237 sayılı TCK'nin 66/1-e, 67/3-4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık olağanüstü dava zaman aşımı süresinin 02.07.2008 ile inceleme tarihi arasında olağanüstü zaman aşımı süresinin gerçekleşmiş bulunduğunun anlaşılması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu nedenle 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve gerçekleşen zaman aşımı nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK'nin 223/...

              e isnat edilen tefecilik suçu için TCK 241/1. maddesinde öngörülen ceza üst sınırı itibarıyla 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirtilen 8 yıllık asli ve 12 yıllık ilaveli dava zaman aşımı sürelerine tabi olduğu, suç tarihi olan 01/02/2006 ile temyiz inceleme günü arasında ilaveli dava zaman aşımı süresinin gerçekleştiği anlaşıldığından hükmün 5237 sayılı TCK'nın 7/2 ve 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddeleri de gözetilmek suretiyle CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322/1 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasının zaman aşımı nedeniyle DÜŞÜRÜLMESİNE, Sanık ...'...

                UYAP Entegrasyonu