Arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davaları ile ilgili olarak kanunlarımızda bir düzenleme mevcut olmadığından bu konulardaki uyuşmazlıkların çözümünde uygulanan 30.09.1988 tarihli ve 1987/2- 1988/2 sayılı Yargıtay İBBGK Kararı ile “tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde...
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; dava tarihi itibariyle inşaat seviyesinin %26,85 oranında olduğu ve davalı yüklenicinin 09.08.1989 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, mevcut inşaatın sözleşmeye göre aynı şekilde devam etmesinin teknik olarak olanaklı olmadığı, bu nedenle akdin feshi şartlarının oluştuğu, yüklenicinin tapuya hak kazanabilmesi, inşaatın sözleşmeye imar mevzuatına ve projelerine uygun bir biçimde yapılıp arsa sahibine teslim edilmesi şartına bağlı olduğundan, inşaat aşamasında arsa sahibince yükleniciye pay devredilmesinin, inşaat yapımı sırasında yükleniciye sermaye sağlanması ve işin bir an önce bitirilmesine matuf avans niteliğinde geçici bir intikal olduğu, yükleniciden bağımsız bölüm satın alanların ya da daha öncesinde yükleniciden bağımsız bölümleri satın alanlardan bağımsız bölümleri satın alanların ve ayrıca bahsi geçen bağımsız bölümler cebri icra yoluyla alınmış olsa dahi aynı şekilde malik olanların da yüklenicinin...
Somut olayda; mahkemece davacının ödemiş olduğu 56,500 TL'nin davalı yükleniciden tahsiline karar verilmiş ise de davacı akidi olan yükleniciden Borçlar Kanunu’nun 96. maddesine dayanarak ademi ifa sebebiyle tazminat isteyebilir. Buradaki borcun nedeni, borçlunun (yüklenicinin) taahhüdünü ihlal etmesidir. Borçlunun taahhüdü, genellikle bir akte dayandığından buna “akdi tazminat”, borçlunun sorumluluğuna da “akdi sorumluluk” denilmektedir. Borçlar Kanunun 96. maddesi gereğince ödenmesi gereken tazminat ise alacaklının müspet zararıdır. Müspet zarardan da, borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise, bu vaziyetle mamelekin hali hazır vaziyeti arasındaki fark anlaşılmalıdır. Hal böyle olunca, davacı 21.10.2010 tarihli adi yazılı satış sözleşmesine göre dava konusu 15 numaralı bağımsız bölümü yükleniciden 100.000 TL bedele satın almış, satış bedelinin 56.500 TL’lik kısmını ödemiştir....
O halde mahkemece yapılan iş; yukarıda belirtilen şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları, bilirkişi raporuna göndermede bulunmaksızın açık ve infazı mümkün olacak şekilde göstermek suretiyle hüküm kurulması, yargılama gideri ve vekalet ücretinin takdirinde, yükleniciden bağımsız bölüm satın alan davalılar bakımından kendilerine ait bağımsız bölümlerin yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ile belirlenen değerleri üzerinden hesaplama yapılması, sadece davalı yükleniciden talep edilen tazminatla ilgili vekâlet ücreti ve yargılama giderinden sadece davalı yüklenicinin sorumlu tutulması gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmü temyiz eden davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ..., ...,..., ... İnş. Taah. San. Ltd. Şti., ... İnşaat Ltd Şti., ... Petrol Ür. Ulaştırma San. Ltd. Şti., ... Yapı Elemanları Dizayn Yapı İnş. Ltd. Şti., ..., ..., ... Müh. Otom. Elekt. Enerj. İnş. San. Ltd. Şti. ve ...'...
Arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen inşat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davaları ile ilgili olarak kanunlarımızda bir düzenleme mevcut olmadığından bu konulardaki uyuşmazlıkların çözümünde uygulanan 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 1988/2 sayılı Yargıtay İBBGK Kararı ile “tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde; olayın özelliğine...
Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü: K A R A R - Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciden satın alınan bağımsız bölümün üzerinde bulunan ipoteğin terkinine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen hüküm istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddine dair verilen hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.Davacı, davalı ile dava dışı yüklenici ... İnş. Tur. ve Tic. A.Ş. arasında düzenlenen 12.12.2011 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yüklenicinin payına düşen ve davacı tarafından yükleniciden satın alınan 5 nolu daire üzerinde, 200.000,00 TL'lik inşaat ipoteği bulunduğu, davalı tarafından davacıya karşı açılan ... 4....
- K A R A R - Davacılar vekili, davalı arsa sahipleri ile dahili davalı yüklenici şirket arasında 02.02.1993 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davacıların sözleşmeye uygun şekilde ve bedeli mukabilinde davalı yükleniciden bağımsız bölüm satın alarak yükleniciye halef olan üçüncü kişiler olduklarını, sözleşmeye göre tapuda %40 hissenin ferağının inşaatın karkasının bitmesi şartına bağlandığını, ancak bu şartın gerçekleşmesine rağmen ferağın verilmediğini ileri sürerek davalıların taşınmaz üzerindeki hissesinin %40'ının davacıların satın aldıkları bağımsız bölümlerin arsa paylarının %40'ına isabet eden kısım için iptali ile davacıların hisseleri oranında tapuya tescilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri, davanın reddini istemişlerdir....
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 13.04.2011 gününde verilen dilekçe ile yükleniciden bağımsız bölüm temlik alan kişinin açtığı tapu iptali ve tescil olmadığında tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; feragat nedeniyle reddine dair verilen 04.09.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ..... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, yüklenicinin temlikine dayalı tapu iptali ve tescil, kabul edilmediği takdirde tazminat isteğine ilişkindir....
Ancak, temlik edilen bağımsız bölüm sözleşmeden anlaşılamamaktadır. Her ne kadar taraflar arasında geçerli bir sözleşme mevcut ise de temlike konu bağımsız bölüm belirlenemediğinden davanın reddi gerekir. Mahkemece, temlike konu bağımsız bölüm belirlenemediği gerekçesiyle davanın reddi gerektiği halde yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de davanın reddi sonucu itibariyle doğru olduğundan HUMK’nun 438/IX. maddesi uyarınca gerekçesi düzeltilmiş bu şekli ile kararın onanması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, 900TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 25.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Dava, davalılar arasındaki arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca davalı yükleniciye bırakılan bağımsız bölümün yükleniciden satın alındığı iddiasıyla tescili istemine ilişkindir. İddia şekline göre; davacının konut olan bu yeri oturmak amacıyla satın aldığı anlaşılmaktadır. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması hakkındaki yasada değişiklik yapan 4822 sayılı yasanın 3/c maddesi ile “konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar” da tüketicinin korunması hakkındaki yasa kapsamına alınmıştır. Aynı yasanın 23. maddesi uyarınca tüketicinin korunması hakkındaki yasa uygulamasından kaynaklanan her türlü uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerekir....