Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

GEREKÇE : Dava;Yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılması talebinden ibarettir. İstinaf incelemesi,HMK 355 nci maddesi gereğince bildirilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır. Tüm dosya kapsamı ile; İştirak nafakasının artırımı kararına ilişkin yapılan istinaf başvurusunda; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 331 nci md.ne göre"...durumun değişmesi halinde hakim,istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır". Yine aynı yasanın 176/4 ncü maddesi/fıkrasına göre de"...Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir"....

ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesini, müvekkili lehine 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir....

Davada, 2005 yılında 50'şer TL olan iştirak ve yoksulluk nafakalarının artırılması istenilmiş, mahkemece, 2005 yılında verilen karar ile belirlenen nafakaların her yıl ÜFE oranında artışına karar verildiği; davalının gelirinde ÜFE'yi aşan oranda artışın bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yoksulluk nafakası yönünden sair temyiz itirazları yerinde değildir. İştirak nafakasının artırımı davası yönünden ise; Hükmolunan nafakaların gelecek yıllarda da artırımına ilişkin TMK'nın 176/4, 182/3, 330/3, 365/5. maddeleri, madde gerekçelerinde de belirtildiği gibi, bu hükümler, ekonomik yönden güçsüz olan nafaka alacaklılarının her yıl dava açmak suretiyle emek sarfından ve masraf yapmaktan kurtarılmaları amacıyla getirilmiştir....

    Asıl dosya ile birleşen dosyanın tefrik edilerek birleşen davaya Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılması, asıl davanın iştirak nafakasının artırılması, yoksulluk nafakası ve TMK.nun 174/2. maddesine dayalı manevi tazminat davası olması nedeniyle davacının yoksulluk nafakası ve manevi tazminat taleplerinin kusurun ancak boşanma davasında değerlendirilip belirlenebileceğinden tarafların arasında görülmüş ve kesinleşmiş boşanma davasındaki gerekçede belirtilen kusurlara ve tarafların kusurlarının ağırlık derecelerine göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hususlar göz ardı edilerek birleşen dava yönünden görev yönü değerlendirilmeksizin esas hakkında karar verilmesi ve asıl dava yönünden kusur belirlemesi yapılarak davacı lehine yoksulluk nafakasına ve manevi tazminat hükmedilmesi hatalı olmuştur....

    bentlerinin (iştirak-yoksulluk nafakası miktarı baki kalmak üzere) kaldırılarak, çocuklar yararına ayrı ayrı 250,00'şer TL tedbir nafakası, yine iştirak ve yoksulluk nafakasına yer yıl TÜİK tarafından açıklanan ÜFE oranında arttırılması ile hükmün 6. bendinin kaldırılarak yerine 25.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin yeni bentler oluşturulmasına, yeni bentler oluşturulmasına karar verilen kısımları dışındaki hüküm fıkralarının aynen muhafazasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

    İlgili bölge adliye mahkemesince bozma ilamına uyularak verilen 17.6.2020 tarihli son kararda erkeğin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine ve kadın yararına aylık 1200 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir. İlgili bölge adliye mahkemesince bozma ilamına uyulduğuna göre, 14.11.2018 tarihli ilk kararla kadın yararına hükmedilen aylık 600 TL yoksulluk nafakasının davalı-karşı davacı kadın tarafından istinaf edilmeyerek, yoksulluk nafakasının miktarı yönünden, davacı-karşı davalı erkek yararına usulü kazanılmış hak oluştuğu nazara alınarak bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden kadın yararına aylık 1200 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....

      iştirak ve davacı asil için hükmolunan yoksulluk nafakasının hükümde belirtilen miktarlarda ve hakkaniyet ve adalet ilkeleri çerçevesinde artırılması gerekli olmuştur....

      Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu 15.05.2018 tarihli ikinci karar ile; davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve davalı kadın lehine tedbir ve yoksulluk nafakasına, ortak çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakasına ve davalının tazminat taleplerinin reddine dair verilen ikinci karar yine davalı kadın tarafından tüm yönlerden temyiz edilmiştir. Temyiz üzerine Dairemizin 21.09.2020 tarihli ve 2020/3278-3961 esas-karar sayılı ilamı ile kararın gerekçesiz olduğundan bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozmaya uyularak verilen üçüncü karar ile davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın lehine tedbir, ortak çocuk lehine tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmiş, yoksulluk nafakası talebi hakkında ise süresinde talep olmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir....

        (TMK 175. madde) Toplanan delillerle, boşanmaya neden olan olaylarda davacının kusurunun bulunmadığı, kadının çalışmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği, kadın lehine yoksulluk nafakası koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince kadın yararına yoksulluk nafakası takdiri isabetli ise de, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın alım gücü de dikkate alındığında hükmedilen yoksulluk nafakasının miktarının az olduğu, daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılmış, bu nedenle davacının yoksulluk nafakasının miktarına yönelik istinaf isteminin kabulü ile HMK 353/1- b-2 maddesi uyarınca yoksulluk nafakası konusunda yeniden karar verilerek kadın yararına boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren aylık 1.000 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmiştir....

        Yurtdışında verilen boşanma kararının istinaf incelemesine konu işbu dava 11/02/2016 tarihinden açıldıktan sonra 03/12/2019 tarihinde kesinleştiği, yoksulluk ve iştirak nafakasının başlangıç tarihlerinin de yurtdışında verilen boşanma kararının kesinleşme tarihi olmasına rağmen istinafa konu kararın kesinleşmesinden itibaren hükmedilmesi hatalı olmakla birlikte davacının istinafı olmadığından yapılan yanlışlık eleştirilmekle yetinilmiştir....

        UYAP Entegrasyonu