Mahkemece, borçluların vekilinin borca (zamanaşımı) itirazı kısmen kabul edildiğine göre, İİK’nun 169/a-5. maddesi uyarınca, kısmen kabul edilen borca itiraz yönünden, takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, “takibin iptali” yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. b) İİK'nun 170/3. maddesine göre; icra mahkemesi, 68/a maddesinin 4. fıkrasına göre yapacağı inceleme sonunda, inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir. İnkar edilen imzanın borçluya ait olduğu anlaşılırsa ve itiraz ile birlikte takip İİK'nun 170/2. maddesine göre durdurulmuşsa, borçlu sözü edilen senede dayanan takip konusu alacağın %20' sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın %10'u oranında para cezasına mahkum edilir ve itiraz reddedilir....
Maddesi gereği takipten sonraki zamanaşımı itirazı ve İİK 33/a maddesi gereği icranın geri bırakılmasını talebi de" içerdiğini, bu itiraz ve taleplerinin ön inceleme tutanağına yazılmadığını, gerekçeli kararda sadece usulsüz tebligat, yetki ve takip öncesi zamanaşımı itirazlarının olduğu yazıldığını ve bu itirazlarının süre yönünden red edildiğini, ilk derece mahkemesinin takipten sonraki zamanaşımı itirazımızı görmemesi, okumaması, incelememesi ve bu yönde yargılama yapmaması ve karar vermemesinin usulsüz olduğunu, dava konusu takip dosyası, icra müdürlüğü tarafından 09.07.2014 tarihinde takipsizlikle işlemden kaldırıldığını ve 26.01.2018 tarihinde yenilendiğini, aradan geçen 3 yıl 6 ay boyunca dosyada işlem yapılmadığını ve işbu senet TTK 778/H ve TTK 749. maddesi gereği zamanaşımına uğradığını, davalı alacaklı her ne kadar müvekkil aleyhine haksız yere borçlu olmadığı ve takipten önce de zamanaşımına uğramış olan senede dayalı icra takibi başlatmış ise de; işbu haksız icra takibinde...
Hukuk Dairesi'nin 04/04/2016 tarih 2015/32934 Esas 2015/9707 Karar sayılı ilamının bu duruma emsal nitelikte olduğunu, davacıların yetkiye, icra emrine ve borca itirazlarının yerinde olmadığını, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 21/06/2018 tarih 2017/1848 Esas 2017/6597 Karar sayılı ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 02/12/2002 tarih 23829 Esas 25716 Karar sayılı ilamının emsal nitelikte olduğunu, yapılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinin dayanağı muacceliyet ihtarı ve hesap özeti İİK'nın 68/b ve 150/ı maddeleri gereğince borçlulara noter aracılığıyla tebliğ edilmiş olduğundan bu durumda borçlulara icra emri ile birlikte takip dayanağı belgenin gönderilmesi gerektiği yönünde yasal bir zorunluluk olmadığını, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 17/04/2012 tarih, 2684 Esas 2890 Karar sayılı ilamının bu duruma emsal nitelikte olduğunu belirterek, davanın reddine, davacıların alacağın %20'si oranında tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; takip dayanağı yapılan senedin kambiyo vasfını haiz bono niteliğinde olup ayrıca takibe eklenen protokolde yazılı olan bilgilere göre senedin teminat ya da borç yenileme senedi olarak düzenlenmediği ve protokol içeriğinden senedin kayıtsız şartsız ödeme vaadini bertaraf etmediği, açık bono düzenlenmesinin mümkün olduğu, borçlu vekilince ileri sürülen iddialar dar yetkili icra mahkemesince dinlenemeyeceğinden, İİK'nın 169/a maddesi uyarınca ispat edilemeyen borca itirazın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, itiraz dilekçesinde yetkiye, faize ve oranına da itiraz edilmiş ise de anılan husus istinaf dilekçesinde açıkça ileri sürülmediğinden ve kamu düzeninden de olmadığından bu aşamada incelenmediği, borçlu vekilinin istinaf dilekçesinde imzanın müvekkiline ait olmadığı ileri sürülmüş ise de borca itiraz dilekçesinde açıkça senedin müvekkiline imzalatıldığı, yazıların kendisine ait olmadığı...
Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde; yetkiye itiraz durumunda sistem üzerinden yetki itirazının kabulü seçeneğinin seçileceği belirtildiğini, bu kapsamda hem borca hem de yetkiye itiraz durumunda izlenecek yolun düzenlenmediğini, hem yetki hem de borca itiraz durumunda takibin yetkili icra dairesine gönderilmesi gibi bir buton veya seçenek bulunmadığını, yönetmelik ve kanunda borçlu tarafından borca ve yetkiye itiraz durumunda izlenecek yol düzenlenmediğini,itirazın iptali davasının da Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığının da mahkemece gözetilmediğini belirterek ,usul ekonomisi açısından hem mahkemenin yetkisi,hemde borca yönelik hüküm kurulması gerekirken davanın usulden reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Davada ödenmeyen fatura alacağının tahsili yönünden yapılan takibe itirazın iptali ve icra...
Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde; yetkiye itiraz durumunda sistem üzerinden yetki itirazının kabulü seçeneğinin seçileceği belirtildiğini, bu kapsamda hem borca hem de yetkiye itiraz durumunda izlenecek yolun düzenlenmediğini, hem yetki hem de borca itiraz durumunda takibin yetkili icra dairesine gönderilmesi gibi bir buton veya seçenek bulunmadığını, yönetmelik ve kanunda borçlu tarafından borca ve yetkiye itiraz durumunda izlenecek yol düzenlenmediğini,itirazın iptali davasının da Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığının da mahkemece gözetilmediğini belirterek ,usul ekonomisi açısından hem mahkemenin yetkisi,hemde borca yönelik hüküm kurulması gerekirken davanın usulden reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Davada ödenmeyen fatura alacağının tahsili yönünden yapılan takibe itirazın iptali ve icra inkar...
Senedin boş olarak ve 1.500,00 TL'lik borca karşılık verildiğini iddia edilmiş ise de, senedin boş olarak verildiği ya da borcun 1.500,00 TL olduğu ispatlanamamıştır. Kambiyo niteliği taşıyan senede dayanarak başlatılan takipte herhangi bir usulsüzlük görülmediğinden" gerekçesi ile, yetkiye ve borca ilişkin itirazın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; müvekkilinin ikamet adresinin Samsun olması nedeniyle Samsun İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, kararın gerekçesinde bu hususun değerlendirilmediğini, ayrıca takibe konu senedin makine tamiri karşılığında 2014 yılında boş olarak teslim edildiğini, müvekkilinin borcunun 1.500,00 TL civarında olduğunu, tarih, meblağ ve diğer boş kısımların sonradan doldurulduğunu, senedin zamanaşımına uğradığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
İlk derece mahkemesi kararında özetle; 2004 sayılı İİK'nun 150/1. maddesine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan ilamlı icra takibinde; borçlunun icra emri gönderilemeyeceğine ilişkin şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi kapsamında kaldığından yasal 7 günlük süreye tâbidir. Öte yandan; İİK'nun 149/a maddesi göndermesiyle ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibinde de uygulanması gereken aynı Kanun'un 33. maddesine göre icra emrine karşı itirazların da 7 gün içerisinde yapılması zorunludur.( Yargıtay 12 HD nin 02/03/2015 tarih ve 2014/27406E ve 2015/4293 K sayılı emsal kararı gereğince de ) İşbu davada da borca ve ferilerine itiraz ile icra emri gönderilemeyeceğine ilişkin şikayetin icra emrinin 11/07/2019 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, itiraz ve şikayetin ise 7 günlük itiraz ve şikayet süresinden sonra 01/08/2019 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla itirazının ve şikayetinin süre nedeniyle reddine dair karar vermek gerekmiştir....
SONUÇ : Borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 26/11/2015 tarih ve 2015/17523-29447 sayılı bozma ilâmının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 15/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dava İİK'nun 16,21 maddeleri uyarınca açılmış usulsüz tebligat şikayeti ve İİK'nun 169/a maddesi uyarınca açılmış borca itiraz davasıdır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, takipten en geç 23/02/2016 tarihinde haberdar olan davacının iş bu davayı 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra 18/07/2016 tarihinde açmış bulunmasına, İİK'nun 169/a maddesi uyarınca 5 günlük hak düşürücü sürede açılmayan davalarda takibin dayanağı olan senedin vasfının değerlendirilmesinin hukuken mümkün bulunmamasına, ilk derece mahkemesi kararında gösterilen gerekçelere göre istinaf sebepleri ile sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine aykırılık bulunmayan karara yönelik istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b(1) maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- İzmir 2....