Davalı İçişleri Bakanlığı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, zamanaşımı, hak düşürücü süre, yetki ve görev itirazlarını tekrar ettiklerini, davacının diğer davalı çalışanı olduğunu, emir ve talimatları da idareden almadığını, müvekkili ile davacı arasında fiili ve hukuki hiçbir bağ olmadığını, davacının iş akdinin sözleşme süresinin sona ermesi ve kadroya geçiş sınavında başarısız olması nedeniyle sona erdiğini,belirli süreli iş akdi ile çalıştığını kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, ihale makamı olunup sorumluluk yüklenemeyeceğini, yıllık izinlerin kullanıldığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur....
Bu durumda, diğer borçlular yetki itirazında bulunamazlar. Ancak, anılan hüküm, borçlulardan birinin, onun için genel yetkili yerleşim yeri icra dairesinde takip yapılması ve onun hakkındaki yetkinin kesinleşmiş olması hali içindir. Somut olayda, takip dayanağı çekin düzenlenme yerinin Aliağa olduğu, dolayısıyla Aliağa İcra Müdürlükleri'nin takipte yetkili olduğu, ilk derece mahkemesince yetki itirazının reddinin 20.06.2019 tarihli celsede 5 numaralı ara kararla gerekçelendirildiği görülmüştür. 3) Davacı borçlu vekili tarafından takip dayanağı çek üzerindeki imzaya ve yazılara da itiraz edilmiştir. Dosya içerisinde mevcut Ticaret Sicili yazı cevabına göre, çek keşide tarihi itibariyle Ahmet Erdem'in davacı borçlu T1 Dış T2 münferiden yetkili temsilcisi olduğu anlaşılmıştır....
A.Ş aleyhinde 24.11.2018 tarihinde 2.501,02 TL asıl alacak, 136,29 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.637,31 TL üzerinden ilk olarak İstanbul 12.İcra Dairesi'nin .../...Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlunun süresi içerisinde sunmuş olduğu itiraz dilekçesindeki yetki itirazının alacaklı vekili tarafından 06.04.2018 tarihli beyanı ile kabul edilmesi üzerine dosyanın İzmir İcra Dairesine gönderildiği ve İzmir 6.İcra Dairesi'nin .../......
İcra Hukuk Mahkemesi'nde istihkak davası açıldığı, 19.07.2016 tarihli 2016/803 E. ve 2016/902 kararı ile istihkak iddiasının reddine karar verildiği, kararın istinaf edildiği ancak takibin devamı üzerine davacı adresine 21.07.2016 tarihinde ikinci kez hacze gidildiği, davacı tarafça dosya borcuna karşılık itirazi kayıtla 32.250,00-TL ödeme yapıldığı , bu arada İstanbul BAM 21. Hukuk dairesi'nin 2019/2100 Esas ve 2020/1460 K....
İkinci sözleşmenin 6/4.maddesinde düzenlenen hüküm ifaya ekli cezai şart niteliğinde olup, ifaya ekli cezai şartın istenebilmesi için en geç teslim anında cezanın talep edileceğinin karşı tarafa bildirilerek, eserin itirazi kayıtla teslim alınması gerekmektedir. 15/04/2018 tarihli tutanakta itirazi kayıt bulunmadığı gibi, dosya kapsamında davalının teslim anında cezai şartın isteneceğine dair itirazi kayıt koyduğuna ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Bu durumda, eserin teslimi sırasında itirazi kayıt koymayan davalı iş sahibi, davacı yükleniciden cezai şart talebinde bulunamayacaktır. İcra takibine konu senet cezai şart hükmünün teminatı için düzenlendiğinden ve cezai şartın koşulları gerçekleşmediğinden bu senedin icra takibine konulmasının mümkün olmadığı, davalının davacılardan bu konuda bir alacağının bulunmadığı anlaşıldığından, yerel mahkemece, davanın kabulü ile davacıların İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ......
B) Davalı Vekilinin Cevabının Özeti: Davalı vekili; yetki itirazında bulunduklarını, davacının bordrolarda herhangi bir itirazi kaydının olmadığını, İş Sözleşmesinin Özel Şartlar 2. maddesi uyarınca davacının iddialarının haksız olduğunu, aylık ücretin içinde aylık ücret ve ders saatlerinin girdiğini, davacının 30 saatin altında ders yaptığını, ek ödemelerle ilgili ayrıca bir bordro hazırlama zorunluluğunun olmadığını, davacının istifa ederek işten ayrıldığını, bu sebeple kıdem tazminatı talep edemeyeceğini, davacının sözleşme dışında ek dersinin olmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece; davanın reddine hükmedilmiş ve davalının tavzih talebinin reddine dair de ayrıca ek karar verilmiştir. D) Temyiz: Karar ve ek karar süresinde taraflarca temyiz edilmiştir....
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının müvekkile ait işyerinde çalıştığı süre boyunca tüm hak ve alacaklarını eksiksiz olarak aldığı, bilirkişi raporunda bilirkişinin tüm hesaplamaları yaparken davacı tanıklarının beyanlarını baz alarak bir hesaplama yaptığı, davacı tanıklarının her ikisi de davacının yakın akrabası olduğu, davacı tanıklarından Seyhan GÜRDENİZ ile müvekkil işyeri ile halen davalık ve Samsun 2.İş Mahkemesinin 2019/499 Esas sayılı dosyası üzerinden dava devam ettiği, davacı tanıkları kendileri de beyan ettiği üzere müvekkili ile davalı oldukları, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca, arada husumet bulunması nedeniyle tanıklık yapmaları ve yaptıkları şahitliğe itibar edilmesi mümkün olmadığı, maaş bordroları dosyaya sunulduğu, maaş bordroları itirazi kayıt olmaksızın imzalandığı, senelik izin kullanıldığına ilişkin davacının imzasını havi belge,işe giriş çıkış tutanakları da davacı tarafından herhangi bir itirazi kayıt konulmaksızın imzalandığı, yazılı belgelerin...
Esasen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazi yazısında da, itiraza konu uyuşmazlığın “karton levha ile mührün kırılması eyleminin mühür bozma suçunu mu yoksa mala zarar verme suçunu mu oluşturduğu”na ilişkin olduğu yerinde olarak belirlenmesine karşın, itirazi yazının ilerleyen bölümünde sanığın kastının mühür bozma olmayıp hırsızlık olduğu ve bu maksatla “işyerinin kapısının kırıldığı” iddiasına yer verildiği görülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; mülkiyeti mağdura ait olmayan bir eşyaya kasten zarar verilmesi eyleminin, mağdura yönelik olarak mala zarar verme suçunu oluşturduğunun kabulüne olanak bulunmadığı gibi, “işyeri kapısında yer alan uyarı yazısı ihtivalı karton levha ile mühür kırılmış olduğuna göre bahse konu işyeri kapısının da mutlaka kırılarak açıldığının kabulü gerekir” şeklindeki, dosya münderecatına aykırı bir kabulle ve varsayıma dayalı olarak sanığın mala zarar verme suçundan hükümlülüğüne karar verilmesine de olanak bulunmamaktadır....
Ancak somut olayımızda, teslim gerçekleştiği için yani yapılan işler davalı tarafından teslim alındığı için binada halen kullanıldığı için; davalının itirazi kayıtla teslimi kabul etmesi, huzurda teslim almamış ise, o taktirde derhal eksik ve ayıplı işleri karşı tarafa ihbarla bildirmesi gerekirdi. Ancak, davalı taraf eksik işlerle herhangi bir tutanak, itirazi kayıtla teslim ya da karşı tarafa gönderdiği bir ihtarın dosya kapsamına göre sunmadığı; dosyaya sunduğu e-maillerinde tek taraflı olduğu; davacıdan gelen karşı bir cevap e-mailinin bulunmadığı sebebiyle bu hususu ispat etmiş kabul edilememiştir....
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece toplanan deliller,tanık beyanları,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde;davacının davalıya ait işyerinde çalışırken işverenle arasında konuşmadan dolayı işi bıraktığının anlaşıldığı,bu sebeple ihbar tazminatına hak kazanamadığı, davacının çalıştığı süre dikkate alındığında bu kadar uzun süre çalışan kimsenin kendi isteği ile işi bıraktığı düşünülemeyeceğinden kıdem tazminatına hak kazandığının kabulüne, davacının bordrolarında fazla mesai tahakkuku yapıldığı ve bunlara itirazi kayıt konulmadığı görüldüğünden fazla mesai talebinin de reddine karar verilerek hüküm kurulmuştur. D) Temyiz: Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir....