Boşanma veya ölüm üzerine velayetin annede olması soyadında herhangi bir değişikliğe neden olamaz. Babanın soyadı veya çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadı usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe, çocuğun da soyadı değişmez. Bu durumda somut olayda olduğu gibi davacı annenin velisi bulunduğu Fasel, Fahid, Azab, ..., Gurbet ve Semanur'un soyadlarının değiştirilmesi konusuda açtığı davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi davacı ..., ... ... ile evli iken ... 18.02.2009 tarihinde öldüğüne, Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönergesinin 141. maddesinde "Kocası ölen kadın yeniden evlenmedikçe ölen kocasının aile kütüğünde kalır ve kocasının soyadını taşımaya devam eder. Yazılı talebi halinde bekarlık hanesine dönerek bekarlık soyadını alıp kapanmış olan nüfus kaydı açılabilir" hükmü karşısında kocası ölen davacı, eşi hanesinde kaldığına göre ölen eşinin soyadını taşıyacağı hususu da dikkate alınmadan davacı ...'...
"İçtihat Metni" Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı baba tarafından; her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı babanın velayetin değiştirilmesine yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2-Davalı-davacı babanın kişisel ilişkinin değiştirilmesi davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece: kısa kararda baba ile ortak çocuk arasında "Çiftli yıllarda çocuğun doğum günlerinde sabah saat 10.00'dan akşam saat 20.00’a kadar" kişisel ilişki tesisine karar verilmişken gerekçeli kararda "Çiftli yıllarda çocuk Ağustos ayı boyunca baba yanında kalacağından çocuğun doğum günü olan 23 Ağustos günü sabah saat 10.00'dan ertesi sabah saat 10.00'a kadar davacı annede kalmasına...
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sunulan rapora göre velayetin annede kalmasında herhangi bir olumsuzluk bulunmadığının görüldüğünü, dosyada alınmış raporda çocuğun yatılı olarak okumak istememesine rağmen davacı baba tarafından yatılı okumaya zorlandığını, bu manada çocuğun davacı baba yanında kendi istek ve kararları doğrultusunda değil, zorlamalar ile yaşadığının görüldüğünü, davacı babanın geçici velayet görevine aykırı olarak hareket ettiğini, davacı babaya velayetin verilmesi halinde davalı anne ile çocuk arasındaki bağın kopacağının açık olduğunu, raporda belirtildiği üzere, çocuğun yaşı nazara alındığında velayet konusunda görüşünün sorulmasının hukuki bir gereklilik olduğunu, ancak bu görüş sormada, çocuğun davacı baba veyahut başkalarınca baskılanmasının engellendiği bir ortamda özgürce fikrinin sorulması gerektiğini, dosyada ortak velayetin tartışılması gerektiğini, ulusal ve uluslararası hükümler uyarınca ortak velayete yönelik tartışmanın yapılması gerektiğini...
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonunda; velayete ilişkin davanın reddine, nafakaya ilişkin talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına, velayeti davalı annede kalan müşterek çocuk ile baba arasında şahsi ilişki tesisine karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı-karşı davalı vekili; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesi istemiyle, istinaf kanun yoluna başvurmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : HMK'nın 355. maddesine göre re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Asıl dava, velayetin değiştirilmesi, karşı dava, tedbir/iştirak nafakası istemine ilişkindir. Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, yasal olarak velayeti davalı annede olan davaya konu küçüğün fiilen anneanne tarafından bakılıp gözetildiği anlaşılmaktadır. Dosya arasında yer alan Afşin 1....
GEREKÇE : Dava; davalı annede bulunan velayetin değiştirilerek, davacı babaya verilmesi isteğine ilişkindir. HMK.nun 355.maddesine göre; inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, "çocuğun üstün yararı" (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi m. l; TMK m. 339/1. 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken: onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Somut olayda; toplanan delillerden, tarafların Uşak 1....
Davacı ile davalının evlilik dışı birlikteliklerinden, Selin isimli çocuğun doğduğu, velayetin davalı annede bulunduğu (TMK m.337/1), çocuğun davacı baba tarafından tanındığı anlaşılmaktadır. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. "Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesine" göre, çocukları ilgilendiren davalarda, iç hukuk gereğince, çocuklarla velayet sorumluluğuna sahip kişiler arasında çıkar çatışmasının söz konusu olması halinde çocukların, adli merci önündeki kendisini ilgilendiren davalarda bir temsilci atanmasını ön sorun görmektedir (Söz m.4)....
SİR raporunda da velayetin annede kalmasının gerektiğinin belirtildiği, Kulu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/95 D.İş sayılı dosyası ile Kulu İcra Müdürlüğünün 2020/550 Esas sayılı takip dosyalarından da anlaşılacağı üzere kadının yurtdışından döndükten sonra çocuğu almak için girişimde bulunduğu, bu nedenlerle kadının velayet görevinin gereklerini ihmal ettiğinin kabulüne imkan bulunmadığı, bu nedenle asıl davanın reddedilmesi gerektiği halde kabulünün hatalı olduğu, birleşen dava yönünden, velayet hakkı kendisinde bulunan eşin velayet hakkını kullanmasının doğal sonucu olarak ortak çocuğu yurt dışına çıkarmasının boşandığı eşinin muvafakatına bağlı bulunmadığı gibi çocuğun velayeti annede olup velayet görevinin gereği olarak ortak çocuk ile gerek yurt dışında gerekse yurt içinde seyahat etmesinin ve yurt dışında ikamet etmesinin de babanın muvafakatına bağlı olamayacağı, aksi durum annenin velayet görevini yerine getirmesine engel oluşturacağı gibi çocuğun seyahat özgürlüğünün kısıtlanması...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Dava dilekçesinde 4.800 TL nafaka borcundan borçlu olmadığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalının 11.05.2005 tarihli mahkeme kararı ile boşandıklarını, müşterek çocuk için 500 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, velayetin davalı annede olmasına rağmen fiilen davacı babanın baktığını, bu arada 10 aylık nafakayı da ödediğini, davalının 11.06.2005-11.03.2008 dönemi için 17.000 TL iştirak nafakası alacağına ilişkin ilamlı icra başlattığını, bu miktardan 4.800 TL nafaka borcunun olmadığının tespitini talep etmiştir....
(TMK m. 348) Toplanan deliller yukarıda açıklanan şekilde bir durumun varlığına yeterli olmayıp, velayetin değiştirilmesine yol açar.(TMK m. 183,349,351/1) Öyle ise kanun hükmünün uygulanmasında hata yapılmış olup velayetin değiştirilmesi yerine kaldırılması hatalı olup davacının isitnaf başvurusunun bu yönü ile kabulü gerekmiştir....
GEREKÇE : Dava; davalı annede bulunan velayetin değiştirilerek, babaya verilmesi, iştirak nafakasının kaldırılması ve iştirak nafakasına ilişkindir. HMK.nun 355.maddesine göre; inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, "çocuğun üstün yararı" (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi m. l; TMK m. 339/1. 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken: onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur....