Taraflar arasında görülen velayet davasında Büyükçekmece 1. Sulh Hukuk ve Büyükçekmece 2.Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, daha önce velayet altında alınan kısıtlının velayetin değiştirilmesi istemine ilişkindir. ..., ... babası ...'nün velayeti altında bırakılmıştır. Baba vasi olarak atınmayıp velayetin devam edeceğine ilişkin hüküm kurulmuştur. TMK.nun 419/3 maddesine göre velayet altında bırakılmasına karar verilenler ve bunların malları hakkındaki uyuşmazlıklarda "velayet" hükümleri uygulanacaktır. Bu hükümleri uygulacak mahkeme 4787 sayılı Aile Mahkemelirinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 4. maddesi gereğince Aile Mahkemesidir. Bu durumda uyuşmazlığın Aile mahkemesinde görülüp çözümlenmesi gerekir....
Aile Mahkemesi TARİHİ :08.05.2014 NUMARASI :Esas no:2013/784 Karar no:2014/324 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Taraflar anlaşmalı olarak boşanmışlar, anlaşmaları gereği, müşterek çocuğun velayeti davalıya bırakılmış, karar 04.01.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Velayet değişikliğine ilişkin iş bu dava ise 07.11.2013 tarihinde açılmıştır. Velayet hakkında sahip olan davalının, kendi annesi ile birlikte oturduğu, çocuğun babaanne yanında bulunduğu, davalının velayet görev ve sorumluluğunu yeterince yerine getirmediğine ilişkin delillerin mevcut olmadığı görülmektedir. Velayet değişikliğini gerektirecek ciddi sebep ve deliller bulunmadığına göre isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır....
Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velâyet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velâyet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir (TMK md.349). Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığının yerleşik kararlarında da belirtildiği ve Dairemizce de aynen benimsendiği üzere; “Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Ana ve babanın yararları; ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumlar, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir.”...
Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Dava 27.11.2015 tarihinde açılmış, tarafların fiili ayrılık tarihinden mahkemece 28.01.2016 tarihli ara kararla ortak çocukların tedbiren velayetlerinin davalı-davacı babaya bırakılmasına kadar çocuklar fiilen anne ile birlikte yaşamışlardır. Mahkemece velayetleri konusunda görüşlerine başvurulan ortak çocuklar 26.04.2016 tarihli duruşmada anne ile birlikte yaşamak islediklerini beyan etmişlerdir. Mahkemece alınan sosyal inceleme raporlarında; annenin kendi ailesi ile birlikte yaşadığı ve düzenli gelir getiren bir işte çalıştığı, velayet görevini yerine getirebilecek sosyal ve ekonomik şartlara sahip olduğu, babanın ise kendi ailesi ile altlı-üstlü oturduğu, mahkemenin tedbiren velayet düzenlemesi sonrasında çocukların fiilen büyükbaba ve babaanne ile birlikte yaşadıkları, bulundukları evde çocukların odalarının bulunmadığı ve anneyi özlediklerini ifade ettikleri rapor edilmiştir....
Somut olayda, eşlerin boşanması sonucu küçüğün velisi olan babanın ölmesi halinde velayet kendiliğinden anneye geçmez. Boşanma nedeniyle velayet askıdadır. Kural olarak; velayetin belirlenmesi aile mahkemesinin, vesayet altına alınma işlemi ise, sulh hukuk mahkemesinin görevine girer. Nüfus kayıtlarına göre velayeti kendisinde olmayan velinin sağ olup olmadığını nüfus idaresi görmek zorundadır. Çocuk reşit oluncaya kadar denetime açık bir “velayet müessesesi” bulunmaktadır ve bu denetim ancak ihtisas mahkemesi olan aile mahkemelerince yerine getirilmelidir. Kısıtlı küçüğün annesi; velayet hakkı sahibi olan babanın vefatı aile kendiliğinden velayet hakkına sahip olamayacağı için, sağ kalan eş açısından velayete engel durumların bulunup bulunmadığını aile mahkemesi incelemek zorundadır. Velayet o eşten yasaklanmadıkça vesayet kurumu devreye girmeyecektir....
Çocuklardan 1997 ve 2001 doğumlu olan çocuklar idrak çağındadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12., Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6. maddeleri; iç hukuk bakımından idrak çağında olduğu kabul edilen çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Velayet çocukları ilgilendiren konuların başında gelir. Bu çocukların velayetleri konusunda bizzat veya uzman aracılığıyla görüşlerine başvurulmadan, velayet anneye verilmiştir. Bu yönden gerekli işlem ve inceleme yapılmalıdır. İncelemede, idrak çağında olmayan 2005 doğumlu çocuk yönünden, "kardeşlerin mümkün olduğunca birbirinden ayrılmaması ilkesi" de değerlendirilmeli; her üç çocuğun velayet düzenlemesi, gerçekleşecek sonucuna göre karara bağlanmalıdır. Bu sebeple hükmün eksik inceleme sebebiyle velayet düzenlemesi yönünden bozulması gerektiğini düşünüyorum....
Somut olayda, TMK'nun 336/3 maddesi gereğince velayet ana babadan birinin ölümü halinde sağ kalan tarafa aittir hükmü gereğince, babası ölen ... ve Zekeriya'nın anne ve babasının boşandıktan sonra yeniden evlendiği ve boşanma ile velayet kendisine bırakılan babanın daha sonra öldüğü anlaşıldığından velayet hükümlerinin tartışılması gerekecektir. Velayetin değiştirilmesi ve kaldırılmasına ilişkin davalar Aile Mahkemesinin görevine girmektedir.Velayetin kaldırılmasına karar verilmesi halinde vasi tayini hususu gündeme geleceğinden Aile Mahkemesi görevlidir.(TMK.348.m) Bu durumda uyuşmazlığın Tarsus 1. Aile Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle;6100 sayılı HMK.'nın 21 ve 22. (1086 sayılı HUMK.’nın 25 ve 26.) maddeleri gereğince Tarsus 1. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 13.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Velayet hukukuna ilişkin olarak açılan davada ... 2. Sulh Hukuk ve ... 1. Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, kısıtlanarak anne ve babasının velayeti altında bırakılan (TMK 419/3. maddesi) ergin çocuk ile ilgili vekil tutmaya yetki ve izin verilmesi talebine ilişkindir. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce, ...'ın karar içeriği ile kısıtlanarak velayet altına alındığı, bu durumda TMK'nın 419/3. maddesi uyarınca velayet hükümlerinin uygulanması gerektiği ve Aile Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Aile Mahkemesi ise, davanın kısıtlı hakkında vekil tutmaya yetki ve izin istemine ilişkin olup Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Dosya kapsamından, ... 2....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/2098-471 esas ve karar sayılı kararı ile kısıtlanarak annesinin velayeti altında bırakıldığı anlaşılmaktadır. ... Sulh Hukuk Mahkemesi 21/07/2014 gün ve 2013/2098-471 sayılı kararı ile velayet hükümleri uygulanacağından dosyanın ... Aile Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. ... Aile Mahkemesi tarafından ise 25/07/2014 gün ve 2014/584-548 sayılı kararı ile “Uyuşmazlığın vesayet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği görevli mahkemenin ... Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. ... Sulh Hukuk Mahkemesi de 02/02/2015 gün ve 2013/2098-471 sayılı kararı ile “TMK’nın 419/3. maddesi uyarınca velayet altında bırakılmasına karar verilen ergin kısıtlı ve bunların malları hakkındaki uyuşmazlıklarda velayet hükümleri uygulanacağından ......
Vesayet makamı; kısıtlının, annesinin velayeti altına konulduğunu, bu durumda velayet hükümlerinin uygulanacağını, isteğin velayet hükümleri çerçevesinde aile mahkemesince değerlendirilmesi gerektiğini belirterek görevsizlik kararı vermiş, kararı davacı temyiz etmiştir. Ergin çocuğun kısıtlanması halinde, Türk Medeni Kanununun 419/3. maddesi uyarınca, velayet altına konulmuş bulunması, kısıtlı hakkında velayet hükümlerinin geçerli olacağı anlamına gelmez. Ana ve/veya babanın ergin olmayan çocukları üzerindeki doğumla başlayan kanunen sahip oldukları velayet hakkı ile, kısıtlama nedeniyle, kanunda yer alan hüküm ( TMK. 419/3) gereği kendi velayetlerine bırakılan ergin çocukları üzerindeki hak ve yetkileri farklıdır. İkinci halde, kısıtlanan ergin çocuğa atanan veli, vasi gibidir ve vesayete ilişkin hükümlere tabidir. Başka bir ifade ile veli, vesayet makamının denetimi altındadır. Bu nedenle, olayda görev yönünden vesayete ilişkin hükümler uygulanacaktır....