Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Noterliğinin 13/07/2011 tarihli vasiyetnameden dönüldüğünü, bizzat miras bırakanın bu vasiyetnameden döndüğünü, muris Selahattin Kol'un vasiyetnamede bahsi geçen taşınmazları sağlığında üçüncü kişilere sattığını, davalılar T3 ve T4'un reddi miras davası açtıklarını, murisin terekesinin borca batık olduğunu, İzmir 11....

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olmayacağı (TMK. md. 564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan diğer bir anlatımla davalının tercih hakkı doğmadan, bu hakkın kullanılması söz konusu olamaz. Buna bağlı olarak daha önce bir tercihten söz edilmiş olsa bile bu tercih sonuç doğurmaz....

    Somut olayda, her ne kadar İlk Derece Mahkemesince tenkis isteği yönünden bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı vekilinin muris muvazaasına dayalı tapu iptali-tescil ve marka hakkından kaynaklı alacak isteğiyle dava açtığı, aşamada sunduğu 07.06.2018 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini tamamen ıslah ettiğini bildirerek tapu iptali-tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis ve marka hakkından kaynaklı alacak talebinde bulunduğu anlaşılmakta olup, ilk dava tarihinin 06.06.2012 olduğu, mirasbırakanın ise 06.06.2011 tarihinde öldüğü gözetildiğinde TMK’nın 571. maddesi uyarınca tenkis isteği bakımından hak düşürücü sürenin geçmediği açıktır....

      Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz....

      Davaya konu edilen vasiyetnamede kayıtsız ve şartsız bir mal vasiyeti bulunmadığından lehine mal vasiyet edilen davalı vakfın üzerine düşen bakım görevini yerine getirmediğinden söz edilerek vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi doğru değildir.Kaldı ki,böyle bir durum söz konusu olsa dahi muris sağlığında yapmış olduğu vasiyetnameden her zaman dönebilme imkanına sahiptir.Böyle bir imkanı ise murisin sağlığında kullanmadığı ve yapmış olduğu vasiyetnameden dönmediği de kuşkusuz olmakla mahkemece '' bakım borçlusu olarak vakıf temsilcisinin de sözleşmeyi imzalaması gerektiği halde böyle bir imzanın bulunmadığına ilişkin'' hususun iptal sebebi olarak değerlendirilmesi de doğru görülmemiştir....

        ın ise, açılma dosyasında vasiyetnameye karşı beyan da bulunması için davetiye çıkartıldığı, davetiyenin 24/02/2009 tarihinde tebliğ edildiği, 21/05/2009 tarihinde de vasiyetnamenin açılmasına karar verildiğini, böylece yukarıda bahsi geçen bir kısım davacılar 03/02/2009 tarihinde vasiyetnameden haberdar olup öğrendiklerini davacı Yaşarın ise 24/02/2009 tarihinde vasiyetnameden haberdar olup öğrendiğini, eldeki davanın açılış tarihi olan 20/05/2010 tarihi itibariyle TMK. 559.maddesindeki bir yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki delillere ve kurulan hükme göre davacılardan ... dışındaki davacılar yönünden kurulan hükümde isabetsizlik yoktur....

          nın 05.05.1993 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile 1825 parseldeki 20/120 payını davacı kızlarına, 4 parseldeki ev ve dükkanın ½ sinin davalı oğlu Aydoğan'a, diğer ½ sinin davacı kızlarına vasiyet ettiğini, vasiyetnameye konu 1825 parseldeki taşınmazın murisin sağlığında ortaklığın giderilmesi davası sonucunda satıldığını, bu şekilde vasiyetnameden dönüldüğünü belirterek 05.05.1993 tarihli vasiyetnamenin iptalini talep etmiştir. Davalı vekili cevabında, 1825 parselin murisin kendi iradesi ile satılmadığını, diğer paydaşların sattığını beyan etmiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile vasiyetnameye konu taşınmazın satılması nedeniyle murisin sonradan yaptığı tasarruf ile vasiyetnameden döndüğünden bahisle 05.05.1993 tarihli vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir. Dava konusu 05.05.1993 tarihli vasiyetname ile muris...., 1825 parseldeki 20/120 payı davacı kızları ...'...

            Noterliğinin 14/09/1992 tarih, 38494 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile 08/05/2001 tarih, 9470 yevmiye numaralı vasiyetnameden rücu senedinin iptali davası açılmış, yapılan yargılama sonucu 30/03/2017 tarih, 2012/507 Esas 2017/116 Karar sayılı ilam ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, verilen karar 22/05/2017 tarihinde kesinleşmiştir. Bilindiği üzere, vasiyetnamenin iptali sebepleri TMK.nun 557. maddesinde sınırlı bir şekilde gösterilmiştir. Maddede "vasiyetnameden rücu" hususunun vasiyetnamenin iptalini gerektirdiği belirtilmemiştir. Kural olarak, anılan hüküm dışında bir nedenle vasiyetnamenin iptali istenemez ve hakim bu nedenlerle bağlıdır. Bu sebepler dışında kalan durumlara dayanılarak ölüme bağlı tasarrufun iptali istenilemez. Yine TMK.nun 542. Maddesine (eski MK.nun 489. md.) göre de miras bırakan vasiyetname için kanunda öngörülen şekillerden birine uymak suretiyle yeni bir vasiyetname yaparak önceki vasiyetnameden her zaman dönebilir....

            Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki hususları kabul etmediklerini, mahkemenin vermiş olduğu kararın doğru olduğunu, görülmekte olan vasiyetnamenin iptaline ilişkin davanın 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinin akabinde açılmış olduğundan usulden reddi gerektiğini, vasiyetnamenin açılmasına ilişkin, Görele Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/46 esas 2015/81 karar sayılı dosyasında 27/02/2015 tarihinde gerçekleşmiş olan karar duruşmasına davacının bizzat katıldığını, gerekçeli kararın 27/02/2015 tarihinde davacı T1n yüzüne karşı okunduğunu, davacını davaya konu vasiyetnameden 27/02/2015 tarihinde haberdar olduğunu, 1 yıllık hak düşürücü sürenin 27/02/2016 tarihinde dolmuş olmasına rağmen vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasının 30/03/2016 tarihinde açıldığını belirterek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Dava, vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir....

            "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi KARAR Dava, vasiyetnameden kaynaklanan alacak isteğine ilişkin olup, kararın temyizen inceleme görevi Yargıtay 3.Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ: Dairemizin görevsizliğine aynı konuda 3.Hukuk Dairesince de görevsizlik kararı verildiğinden görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için dosyanın Yüksek Birinci Başkanlığa GÖNDERİLMESİNE, 15.5.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              UYAP Entegrasyonu