Şikayetçi borçlu vekili ilk tebligatın usulüne uygun olmadığını yanlış adreste tebliğ edilmeye çalışıldığını iddia etmiş ise de, TK 21/2'ye göre tebligat yapılan adresin mernis adresi olduğu, mernis şerhiyle tebliğ edildiği, tebliğ iade gelen tebligat ile tebliğ gerçekleştirilmediğinden ilk tebligatın usulsüz olduğu iddiasına itibar edilmeyerek ,yapılan tebligat usulüne uygun olduğundan usulsüz tebligat ilişkin şikayetin reddine, davacının ödeme emrine dayanak belgenin eklenmediği şikayeti yönünden ise bu şikayetin 7 günlük şikayet süresine tabi olup, süresinde başvuru yapılmadığına ilişkin gerekçesinde isabetsizlik bulunmamaktadır....
SAVUNMA:Davalı vekili 22/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Açılan davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, reddinin gerektiğini, davacı yanın hem gecikmiş itiraz hem de usulsüz tebligatın iptalini talep ettiğini, bu kalemlerin ikisinin aynı anda dava konusu yapılamayacağını, davacı yanın tebligatın usulsüz olduğu iddiasında olduğuna göre ve tebligat mazbatasına baktıklarında tebligatın usulüne uygun olduğunu, davacının usulsüz tebligat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının usulsüz tebligat talebinin gecikmiş itiraz ile aynı sonucu doğurmayacağını, icra müdürlüğünce gönderilen ödeme emrinin davacı yanın mernis adresine, 09.07.2022 tarihinde “mernis şerhli” olarak tebliğ edildiğini, tebligat mazbatasından da görüleceği üzere tebliğ işlemlerinin usulüne uygun yapıldığını, bu aşamadan sonra davacı yanın süresinde ödeme emrine itiraz etmediğini, kötü niyetli olarak bu davayı açtığını, gecikmiş itiraz şartlarının oluşmadığını, davacı yanın da dava dilekçesinde belirttiği...
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/221 esas sayılı tahliye davasının tetkiki ve beklenmesi gerektiğini, süresi içerisinde borca itiraz ettiklerini gecikmiş itirazlarının haklı olduğunu, tebligatın başka bir adrese gönderilmesinin usulsüz olduğunu, delillerin toplanmadığını, pandemi sebebiyle kapalı bir restorana, faal olmayan bir yere giden tebligatın geçersiz olduğunu, İstanbuldaki kapalı bir şubeye tebligat yapıldığını, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava dilekçesi içeriği incelendiğinde, davacı dilekçesinde iddiasını gecikmiş itiraz olarak nitelendirmiş ise de; içeriğinde, tebligatın şirketin merkez adresi yerine başka bir adrese yapıldığını belirterek tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürmüş, takibe muttali olduğu tarihi bildirmiş, ayrıca herhangi bir gecikmiş itiraz nedeni göstermemiş olduğundan başvuru bu hali ile usulsüz tebliğ şikayeti ve borca itiraz isteminden ibarettir....
Dava ve takip dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre; Her ne kadar ilk derece mahkemesince davacı T2 yönünden usulsüz tebligat şikayetinin esastan reddine karar verilmiş ise de, davacılar vekili tarafından dava dilekçesinde açıkça tebligat mazbatasındaki imzanın müvekkili T2'ya ait olmadığı ve tebligatın onun tarafından alınmadığının iddia edilmiş olmasına rağmen, tebligat mazbatası üzerindeki imzaya ilişkin imza incelemesi yaptırılmadan ilk derece mahkemesince ödeme emri tebliğinin bizzat davacı Arafa'ya yapıldığı gerekçesiyle bu davacı yönünden şikayetin reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır....
İcra Müdürlüğü'nün 2019/94796 Esas sayılı dosyasında ödeme emrinin kendisine usulsüz tebliğ edildiğini, ödeme emrinde adres bilinmiyor şeklinde beyan yazıldığını, ödeme emri şartlarının bulunmadığını, buna rağmen takibin icra dairesi tarafından kabul edilerek sistemden sorgulama yapılarak MERNİS adresine ulaşıldığını, ancak tebligat hiç postaya verilmeden TK 21/2 maddesine göre tebligat yapıldığının ilk tebligat yapılmadan direk TK 21/2 maddeye göre tebligat yapıldığını, ilk tebligat usulüne uygun olmadığından 2. Olarak yapılan TK 21/2 tebligatının usulsüz olduğunu, 05/08/2020 tarihinde taklipten haberdar olduklarını, borca ve ferilerine itiraz ettiklerini söyleyerek ödeme emri tebliğ tarihinin 05/08/2020 olarak kabulüne, takibin itirazları nedeni ile durdurulmasına karar verilmesini istemiştir....
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Sanığın yokluğunda verilen 25/04/2014 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının, MERNİS adresinde 21/05/2014 tarihinde Tebligat Kanununun 21/2. maddesine tebliğ edildiği ancak tebliğe ilişkin evrakta sanığın askerde olduğunun tespit edildiği, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 14. maddesinin 1. fıkrası ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 22. maddesi hükümleri uyarınca tebligatın kıta komutanı ve kurum amiri gibi en yakın üste, usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi gerekirken Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre yapılan tebligatın usulsüz olduğu ve bu nedenle denetimli serbestlik tedbiri kararının da usulsüz olarak kesinleştirildiği ve bu karara bağlı 27/11/2015 tarihli 2014/153 esas ve 2015/712 karar sayılı mahkûmiyet kararının hukuki değerden yoksun olduğu, sanığın yaptığı itirazın, 25/04/2014 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin karara yönelik olduğu kabul edilerek yapılan incelemede; Kullanmak...
Ayrıca Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesinde; "Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır, ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir" hükmü yer almaktadır. Bu yönetmeliğe göre; 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran mercice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna ve bu adrese tebligat yapılacağına dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunludur....
YANIT : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının usulsüz tebligat iddialarının gerçek dışı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, icra takibinde borçlunun mernis adresinin tebligat adresi olarak belirtildiğini, borca, yetkiye ve imzaya itirazların süresinde yapılmadığını, gecikmiş itiraz ile usulsüz tebligat birbirinden farklı kurumlar olup, ileri sürülen taleplerin çelişkili olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, gecikmiş itirazın reddine, yetkiye, imzaya, borca ve fer'ilere itirazın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir....
İLK DERECE MAHKEME KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince " İcra dosyasından borçluya yapılmış tebligatın usulsüz olarak yapıldığı bir an için kabul edilecek olsa dahi, icra dosyasına sunulan borca itiraz dilekçesinden davacının usulsüz tebligattan 20/02/2015 tarihinde muttali olduğu, davacının bu tarihten itibaren yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde icra Mahkemesi nezdinde usulsüz tebligat şikayetinde bulunma hakkı olmasına rağmen dava tarihinin 20/10/2020 olduğu anlaşılmakla, şikayetin süre yönünden reddine" dair karar verildiği görülmüştür....
Bu kapsamda yapılan incelemede; her ne kadar icra dosyasında borçlu vekili Av.Mehmet Ender Çelik'in baroda kayıtlı adresine posta ile tebligat yapılmış ise de, PTT Müdürlüğüne Dairemizce yazılan yazıya verilen 4787 sayılı yazıda Av. Mehmet Ender Çelik'in UETS'de kayıtlı e-tebligat adresinin bulunduğu, adresin 13.02.2019 tarihinde aktif edildiği ve tebligat alımına hazır hale getirildiği bildirilmiştir. Tebligat Kanunu'nun 7/a maddesi uyarınca, elektronik tebligat adresi olan avukatlara, tebligatın elektronik yolla yapılması zorunlu olup, posta yolu ile yapılan tebligat yok hükmündedir. Kural olarak tebliğ usulsüzlüğü şikayeti, İİK'nın 16/1. maddesi uyarınca ıttıla tarihinden itibaren 7 gün içerisinde ileri sürülmesi gerekmekte ise de, elektronik tebligat adresi varken posta yolu ile tebligat gönderilmesi, kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğundan, şikayet süreye tabi değildir....