Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece ödeme emri tebliğine ilişkin tebliğ mazbatası üzerinde yapılan incelemede her ne kadar "çarşıya" şerhi ile Furkan Koçak imzasına tebliğ işlemi yapılmış ise de muhatabın tevziat saatlerinden sonra gelip gelmeyeceğinin sorularak tesvik edilmediği, bu durumda 17/01/2019 tarihli ödeme emri tebliğinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1.maddesi ile Tebligat Yönetmeliği'nin 30 ve 35.maddeleri hükümlerine uygun yapılmadığından usulsüz olduğu, bu hali ile usulsüz olduğu tespit olunan ödeme emri tebliğ tarihinin 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince öğrenme tarihi olarak kabulü gerektiğinden davanın kabulü ile İskenderun İcra Dairesinin 2019/3278 esas sayılı dosyasından davacı borçluya 17/01/2019 tarihli ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunun tespiti ile ödeme emri tebliğ tarihinin 25/01/2019 tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmiştir....

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin tebligatın yapıldığı tarihte yurtdışında bulunmakta olduğundan söz konusu tebligatın usulsüz olduğunu, Tebligat Kanunu madde 21/2 uyarınca; tebligatların mavi zarf ile yapılması gerekmekte iken müvekkiline beyaz zarf ile tebligat yapıldığını bu nedenle usulsüz olduğunu, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını, vekalet ücreti ve yargılama giderinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Görüldüğü üzere, usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır (HGK'nun 05.06.1991 tarih, 1991/12- 258 E.-1991/344 K. sayılı kararı)....

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Alacaklı tarafından borçlu aleyhine genel haciz yoluyla icra takibine başlandığı, borçlunun ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini, son itiraz gününde hasta olduğuna ilişkin raporu bulunduğunu ileri sürerek gecikmiş itiraz istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece istemin gecikmiş itiraz olarak nitelendirilerek itirazın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. İİK'nun 65. maddesinde düzenlenen gecikmiş itiraz, tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış olması ancak muhatabın bir engel nedeniyle süresinde itiraz edememiş olması halinde söz konusu olur....

    DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen tüm dosya kapsamı itibari ile; Davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlattığı, davacı borçlunun usulsüz tebligat şikayetiyle birlikte yetkiye ve borca itiraz ederek ilk derece mahkemesine başvurduğu, ilk derece mahkemesince usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile ödeme emri tebliğ tarihinin 19.08.2019 tarihi olarak düzeltilmesine, yetki itirazının kabulü ile Bakırköy İcra dairelerinin yetkisizliğine, süresi içinde talep halinde dosyanın Kırkağaç İcra Dairesine gönderilmesine karar verildiği, kararın davalı vekili tarafından istinaf edildiği anlaşılmıştır. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 39. maddesinde; “Bu kanun hükümlerine göre kendilerine tebliğ yapılması caiz olan kimselerin o davada hasım olarak alakaları varsa muhatap namına kendilerine tebliğ yapılamaz” hükmüne yer verilmiştir....

    Şikayetçi borçlu vekili ilk tebligatın usulüne uygun olmadığını yanlış adreste tebliğ edilmeye çalışıldığını iddia etmiş ise de, TK 21/2'ye göre tebligat yapılan adresin mernis adresi olduğu, mernis şerhiyle tebliğ edildiği, tebliğ iade gelen tebligat ile tebliğ gerçekleştirilmediğinden ilk tebligatın usulsüz olduğu iddiasına itibar edilmeyerek ,yapılan tebligat usulüne uygun olduğundan usulsüz tebligat ilişkin şikayetin reddine, davacının ödeme emrine dayanak belgenin eklenmediği şikayeti yönünden ise bu şikayetin 7 günlük şikayet süresine tabi olup, süresinde başvuru yapılmadığına ilişkin gerekçesinde isabetsizlik bulunmamaktadır....

    SAVUNMA:Davalı vekili 22/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Açılan davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, reddinin gerektiğini, davacı yanın hem gecikmiş itiraz hem de usulsüz tebligatın iptalini talep ettiğini, bu kalemlerin ikisinin aynı anda dava konusu yapılamayacağını, davacı yanın tebligatın usulsüz olduğu iddiasında olduğuna göre ve tebligat mazbatasına baktıklarında tebligatın usulüne uygun olduğunu, davacının usulsüz tebligat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının usulsüz tebligat talebinin gecikmiş itiraz ile aynı sonucu doğurmayacağını, icra müdürlüğünce gönderilen ödeme emrinin davacı yanın mernis adresine, 09.07.2022 tarihinde “mernis şerhli” olarak tebliğ edildiğini, tebligat mazbatasından da görüleceği üzere tebliğ işlemlerinin usulüne uygun yapıldığını, bu aşamadan sonra davacı yanın süresinde ödeme emrine itiraz etmediğini, kötü niyetli olarak bu davayı açtığını, gecikmiş itiraz şartlarının oluşmadığını, davacı yanın da dava dilekçesinde belirttiği...

    Dava ve takip dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre; Her ne kadar ilk derece mahkemesince davacı T2 yönünden usulsüz tebligat şikayetinin esastan reddine karar verilmiş ise de, davacılar vekili tarafından dava dilekçesinde açıkça tebligat mazbatasındaki imzanın müvekkili T2'ya ait olmadığı ve tebligatın onun tarafından alınmadığının iddia edilmiş olmasına rağmen, tebligat mazbatası üzerindeki imzaya ilişkin imza incelemesi yaptırılmadan ilk derece mahkemesince ödeme emri tebliğinin bizzat davacı Arafa'ya yapıldığı gerekçesiyle bu davacı yönünden şikayetin reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır....

    İcra Müdürlüğü'nün 2019/94796 Esas sayılı dosyasında ödeme emrinin kendisine usulsüz tebliğ edildiğini, ödeme emrinde adres bilinmiyor şeklinde beyan yazıldığını, ödeme emri şartlarının bulunmadığını, buna rağmen takibin icra dairesi tarafından kabul edilerek sistemden sorgulama yapılarak MERNİS adresine ulaşıldığını, ancak tebligat hiç postaya verilmeden TK 21/2 maddesine göre tebligat yapıldığının ilk tebligat yapılmadan direk TK 21/2 maddeye göre tebligat yapıldığını, ilk tebligat usulüne uygun olmadığından 2. Olarak yapılan TK 21/2 tebligatının usulsüz olduğunu, 05/08/2020 tarihinde taklipten haberdar olduklarını, borca ve ferilerine itiraz ettiklerini söyleyerek ödeme emri tebliğ tarihinin 05/08/2020 olarak kabulüne, takibin itirazları nedeni ile durdurulmasına karar verilmesini istemiştir....

    Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/221 esas sayılı tahliye davasının tetkiki ve beklenmesi gerektiğini, süresi içerisinde borca itiraz ettiklerini gecikmiş itirazlarının haklı olduğunu, tebligatın başka bir adrese gönderilmesinin usulsüz olduğunu, delillerin toplanmadığını, pandemi sebebiyle kapalı bir restorana, faal olmayan bir yere giden tebligatın geçersiz olduğunu, İstanbuldaki kapalı bir şubeye tebligat yapıldığını, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava dilekçesi içeriği incelendiğinde, davacı dilekçesinde iddiasını gecikmiş itiraz olarak nitelendirmiş ise de; içeriğinde, tebligatın şirketin merkez adresi yerine başka bir adrese yapıldığını belirterek tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürmüş, takibe muttali olduğu tarihi bildirmiş, ayrıca herhangi bir gecikmiş itiraz nedeni göstermemiş olduğundan başvuru bu hali ile usulsüz tebliğ şikayeti ve borca itiraz isteminden ibarettir....

    GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Sanığın yokluğunda verilen 25/04/2014 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının, MERNİS adresinde 21/05/2014 tarihinde Tebligat Kanununun 21/2. maddesine tebliğ edildiği ancak tebliğe ilişkin evrakta sanığın askerde olduğunun tespit edildiği, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 14. maddesinin 1. fıkrası ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 22. maddesi hükümleri uyarınca tebligatın kıta komutanı ve kurum amiri gibi en yakın üste, usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi gerekirken Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre yapılan tebligatın usulsüz olduğu ve bu nedenle denetimli serbestlik tedbiri kararının da usulsüz olarak kesinleştirildiği ve bu karara bağlı 27/11/2015 tarihli 2014/153 esas ve 2015/712 karar sayılı mahkûmiyet kararının hukuki değerden yoksun olduğu, sanığın yaptığı itirazın, 25/04/2014 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin karara yönelik olduğu kabul edilerek yapılan incelemede; Kullanmak...

      UYAP Entegrasyonu