Dava, TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması ve zilyetliğe saldırı nedeniyle tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, davalının beyanı ve Maliye Hazinesi'nin ecrimisil ihbarnameleri esas alınarak davanın husumet yönünden usulden reddine karar verilmiştir. Mahkemenin kararında delil olarak yer alan ecrimisil ihbarnamelerinde davalı adına da ihbarname düzenlendiği (davalının işgal ettiği miktar 40 m2) anlaşılmaktadır. Gerçek husumet düştüğü iddia edilen şirket için de ayrı bir ihbarname (şirketin işgal ettiği miktar 3.360 m2 ) düzenlendiği görülmektedir. Davalı, ayrıca davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını da ileri sürmüştür....
Dava, zilyetliğin korunması amacıyla açıldığına ve esasen davada Orman İdaresi ve Hazine taraf bulunmadığına göre uyuşmazlığın zilyetlik hükümleri dairesinde çözümlenip sonuçlandırılması gerekir. TMK nun 973.maddesinde, zilyetlik, "...Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir..." şeklinde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983.maddelerinde de; zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Orman idaresi ve Hazine davada taraf durumunu almamış bulunduğuna göre, davacı zilyetliği haksız olsa bile malik dışında saldırıda bulunan kişilere karşı anılan maddelerdeki zilyetlik davalarını açabilir. Zilyetlik hukuken korunmuş eylemli bir durum olduğuna göre, zilyetliğin bir hakka dayanıp dayanmaması önemli olmadığı gibi açılmış olan davanın dinlenmesine engel değildir. Bu tür davalarda, taşınmaz üzerinde hangi tarafın üstün ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunduğunun saptanması, uyuşmazlığın ona göre çözümlenmesi gerekmektedir....
Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 vd. maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Dava konusu taşınmaz, dava tarihi itibarıyla davada taraf sıfatını almayan Büyükşehir Belediyesi adına tapuya kayıtlı olup, 26/09/2011 tarihinde Beykoz Belediyesine trampa yolu ile devredilmiş, sonrasında değişik hisselerle hem belediye hem de üçüncü kişiler adına tescil edilmiş, yine 04/05/2021 tarihinde 22/a uygulamasına tabi tutulmuştur. TMK.nun 981 ila 987. maddelerinde düzenlenen zilyetliğe dayalı davalar ile zilyet, zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, zilyetliğine müdahalenin önlenmesini isteyebilir....
Davacı davasında salt zilyetliğe dayanmayıp, zilyetlik yanında, şahsi hakka (kira sözleşmesine ve yapı kayıt belgesine) dayandığı, davalı tarafın da dava konusu alanın Bodrum Milli Emlak Müdürlüğü ile aralarında yapılan ön izin ve kullanma izni sözleşmesine dayanarak, şahsi hak savunmasında bulunduğu anlaşılmaktadır. 3- Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin Dairemizce de benimsenen 18/09/2014 tarihli, 2013/22227 Esas-2014/16366 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 4721 sayılı TMK'nun 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nun 973. maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983.maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur....
Davacı davasında salt zilyetliğe dayanmayıp, zilyetlik yanında, şahsi hakka (kira sözleşmesine ve yapı kayıt belgesine) dayandığı, davalı tarafın da dava konusu alanın Bodrum Milli Emlak Müdürlüğü ile aralarında yapılan ön izin ve kullanma izni sözleşmesine dayanarak, şahsi hak savunmasında bulunduğu anlaşılmaktadır. 3- Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin Dairemizce de benimsenen 18/09/2014 tarihli, 2013/22227 Esas-2014/16366 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 4721 sayılı TMK'nun 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nun 973. maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983.maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur....
Öte yandan aynı Kanun'un 2. maddesinde asliye hukuk mahkemelerinin görevi belirlenmiş olup, buna göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarla şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. “düzenlemesi yer almaktadır. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/8-518 Esas, 2009/573 Karar sayılı İçtihadında “TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nin 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nin 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur....
Dosya kapsamından, davacıların, karayolları kamulaştırma alanı içindeki taşınmazın zilyetliğinin davacılara ait olduğunun tespiti, taşınmaza müdahalenin önlenmesi ve kal talebinde bulundukları anlaşılmıştır. Bu durumda, davacıların taşınmaz üzerinde mülkiyet veya başka ayni ya da şahsi hak iddiasında bulunmayıp, karayolları kamulaştırma alanı içindeki taşınmaz üzerindeki nizasız fasılasız zilyetlik hakkına dayandıkları anlaşılmakla, davacı tarafın davasının zilyetliğin korunması davası niteliğinde olup, 6100 sayılı HMK'nın 4/1-c maddesi gereğince, zilyetliğin korunmasına dair davalarada münhasıran sulh hukuk mahkemesi tarafından bakılması gerektiğinden, uyuşmazlığın ... Sulh Hukuk Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 28/09/2015 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır" denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 13/12/2016 tarih ve 2014/26267 E., 2016/16899 K. Sayılı kararına göre;"Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydına veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nın 683. Maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler....
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince; ... Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 11/12/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Davanın yalnızca zilyetliğinin korunmasına yönelik olduğunun kriteri, taşınmaz mallarda taşınmazla davanın taraflarından biri dışında üçüncü kişi ve kurumlar adına tapuda kayıtlı olması zorunludur. Somut olayda, çekişmeli taşınmaz 3. kişi durumundaki Hazine adına kayıtlı olup davanın zilyetliğin korunması olarak düşünülmesi gerekli ise de, davacı zilyetliğin korunması ile birlikte ecrimisil de talep ettiğine göre, dava tarihindeki değere göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. Dava tarihi ve dava değeri esas alındığında, yalnızca zilyetliğin korunmasına yönelik olmayan uyuşmazılığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.’nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 26/06/2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....