Davacının tespit davası ile istediği hukuki korunma (himaye), diğer dava çeşitlerinden biri ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının ( o konuda ) tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Mesela, boşanma davası açma hakkı olan bir eşin, ilk önce yalnız boşanma hakkının tespiti için bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur . Bunun gibi, eda davası açması mümkün olan davacının, aynı konuda tespit davası açmakta ( kural olarak ) hukuki yararı yoktur. (kar.m.107 )." ( Medeni Usul Hukuku, Prof . Dr . Baki Kuru, Prof. Dr. RamazanArslan, Prof. Dr. Ejder Yılmaz, 25. baskı, ... 2014, sayfa; 260 – 261 ) Somut olayda; davacının, eda davası açarak iddiasını ileri sürmesi gerekirken tespit davası açmasında hukuki bir yararı yoktur. Mahkemece, anılan ilkeler gereğince açılan tespit davasının hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
Nüfus adres hareketlerinde, davacının boşandığı eşine ait gözüken adreslerde kolluk vasıtasıyla, muhtar ve resen tespit edilecek kapıcı, yönetici, komşu gibi kişiler dinlenmek suretiyle araştırma yapılmamıştır. Davacıya ait adreslerde de, yönetici, kapıcı, komşu gibi kişiler resen tespit edilerek dinlenilmemiştir. Mahkemece, uyuşmazlık konusu dönem olan 01.03.2012-17.01.2014 tarihleri arasında; davacı ve boşandığı eşine ait gözüken adreslerin işyeri mi konut mu oldukları tespit edilerek, bu adreslerde kimlerin yaşadıkları, davacı ve boşandığı eşinin nufus adres veri tabanında gözüken yerleşim yeri adreslerinde birlikte veya ayrı olarak yaşayıp yaşamadıkları, kolluk vasıtasıyla araştırılmalı ve resen tespit edilecek yönetici, kapıcı ve komşu gibi kişiler tespit edilerek dinlenilmeli, dinlenen tanık beyanları arasındaki çelişki de giderilerek neticesine göre karar verilmelidir....
Dava, tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, istem kabul edilmiş; davacı tarafından talep edilen tavzih istemi ek kararla reddedilmiş ve bu ek karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı taraf, hasımsız olarak açtığı dava ile yangın sonucu demirbaş, tahakkuk evrakları, esnaf ödeme dosyaları, teşkilat kuruluş dosyası ve bir kısım faturaların yanarak zayi olduğunu belirterek, bu durumun tespiti ile yanan eşya ve evraklarla ilgili zayi belgesi verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 106. ve devamı maddelerinde tespit davaları düzenlenmiştir. 1086 sayılı Kanunda tespit davası düzenlenmemiş olsa da, bu davaların da dinlenilebilir olduğu, gerek öğretide ve gerekse uygulamada kabul edilmekteydi. Tespit davasının dinlenilebilmesi için, genel dava şartlarının yanında iki ek şartın da bulunması gerekir: 1-HMK'nun 106/1-3. maddesi uyarınca, tespit davasının konusu, yalnız hukuki ilişkiler ve bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi olabilir....
Kadastro tespitine itiraz davalarında husumetin tespit malikine, tespit malikinin ölü olması halinde ise mirasçılarına yöneltilmesi ve tüm mirasçıların davada yer alması zorunludur. Taraf teşkilinin sağlanması dava şartı olup, bu koşul yerine getirilmeden işin esasına girilemez. Kamu düzenine ilişkin bu hususun, yargılamanın her safhasında Mahkemece re'sen dikkate alınması gerekir. Somut olayda, dava konusu taşınmaz, ölü ... çocukları ...,...,... kızı ... adına tespit edilmiştir. Mahkemece, tespit maliklerinin nüfus kayıtları dosya arasına alınarak bir kısım mirasçılara tebligat yapılmış ise de, tespit maliki ...'un dava tarihinde ölü olduğu anlaşılmasına rağmen mirasçıları yöntemince davaya dahil edilmemiş, ayrıca tespit maliki ...’ın oğlu İsmail mirasçılarından ..., tespit maliki ... mirasçısı ... mirasçısı ..., tespit maliki ... oğlu ... mirasçısı ..., tespit maliki ... mirasçıları ... ve ... davaya dahil edilmediği gibi, lehlerine tescil hükmü de kurulmamıştır....
Kadastro tespiti sırasında 134 ada 170 sayılı parsel davacı ..., 149 ada 165 sayılı parsel ise davacı ... ile ... adına tespit edilmiştir. Davacı ..., adına tespit edilen bu parsellerin yüzölçümünün eksik tespit edildiği, kendisine ait yerlerin sınırdaki mera parsellerine katılarak tespit edildiği iddiası ile dava açmış olduğuna göre; davanın konusunun davacı adına tespit edilen 134 ada 170 ve 149 ada 165 sayılı parseller olmayıp bu parsellerin sınırında bulunan mera parselleri olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca öncelikle davalı taşınmazların nitelikleri göz önüne alındığında davayı tüm tespit maliklerinin birlikte açmaları gerektiği göz önüne alınarak 149 ada 165 sayılı parselin tespit maliklerinden ...'...
sosyal güvenliğe ilişkin haklarını da ilgilendirdiğinden Mahkemece, durum tespit tutanağında fiilen çalıştığı tespit edilen ... davaya dahil edilmesinin sağlanması, SGK dan ...'ün özlük dosyası getirtilerek Kurum müfettişlerince yapılan bir inceleme olup olmadığının sorulması, işyerine ait dönem bordrolarının istenmesi, bu dönem bordrolarında kayıtlı tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurması, bordrolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği taktirde, SGK ilgili il Müdürlüğünden gerekirse zabıta, vergi dairesi ve meslek odası aracılığı ile iş yerine o tarihte komşu olan işyeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek ...'ün davalı işyerinde fiili olarak çalışıp çalışmadığının Mahkemece resen araştırılarak tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir....
Ancak; çekişmeli taşınmaz kadastro tespiti sırasında ... çocukları ..., ..., ... ve ... adına tespit edilmiş olup tespit maliklerinden ..., ... ve ...'un ölü olduğu ve veraset ilamları dosyada mevcut olmayıp nüfus aile kayıt örneklerine göre mirasçıların davaya dahil edilmediği, hisse oranlarının hesaplanmadığı, bu nedenle, çekişmeli taşınmazın kalan 742,62 m2 bölümünün tespit gibi tutanaktaki hisseleri oranında ..., ..., ... ve ... adlarına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, infazda duraksama yaratacak şekilde dahili davalılar adına miras payları oranında tespit ve tapuya tesciline karar verilmesi doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür....
Köşk Köyü çalışma alanında bulunan 160 parsel sayılı 157.400,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı, irsen intikal, ifraz ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... ve müşterekleri adına payları oranında tespit edildikten sonra, itiraz üzerine komisyon kararıyla ..., ... ve ... adlarına eşit payla tespit edilmiştir. İtirazı kadastro komisyonunca reddedilen davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasına dayanarak, kadastro tespitinin iptali ve taşınmazın adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, çekişmeli taşınmazın kadastro tespit tutanağı gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir. Kadastro tespitine itiraz davalarında husumetin, tespit maliklerine, tespit maliklerinin ölü olması halinde ise mirasçılarına yöneltilmesi ve tüm mirasçıların davada yer alması zorunludur....
Ancak; çekişmeli taşınmaz kadastro tespiti sırasında ... çocukları ..., ..., ... ve ... adına tespit edilmiş olup; tespit maliklerinden ..., ... ve ... ‘un ölü olduğu ve veraset ilamları dosyada mevcut olmayıp nüfus aile kayıt örneklerine göre mirasçılarının davaya dahil edilmediği, hisse oranlarının hesaplanmadığı, bu nedenle çekişmeli taşınmazın kalan 742,62 m2 kısmının tespit gibi tutanaktaki hisseleri oranında ..., ..., ... ve ... adlarına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken infazda duraksama yaratacak şekilde dahili davalılar adına miras payları oranında tespit ve tapuya tesciline karar verilmesi doğru değil ise de bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür....
Bilindiği üzere ve kural olarak; kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan bir yer için tespit öncesi zilyetlik hukuksal nedenine dayanılması halinde tespit dışı bırakılma tarihinden, davanın açıldığı tarihe kadar makul sürenin kaçırılmaması gerekir. Tespit sonrası imar-ihya ve zilyetlik nedenlerine dayalı tescil isteklerinde ise, tespit dışı bırakıldığı tarihten davanın açıldığı tarihe kadar, öncelikle imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren yirmi yıllık sürenin aralıksız-çekişmesiz davacı yararına gerçekleşmesi zorunludur. Somut olaya gelince; davacının nizasız komşu 173 ada 57 sayılı parselinin kadastro tespiti 15.09.2006 tarihinde yapılmıştır. Eldeki dava 12.08.2010 tarihinde açılmıştır. Bu durumda, Dairenin kararlılık kazanmış içtihatlarına göre tespit öncesi neden için makul süre geçmiştir. Tespit sonrası neden için ise yirmi yıllık süre dolmamıştır....